KAPAK – Hendek Savaşından Alınması Gereken Dersler

Medine’de sulh içerisinde yaşayan Beni Kurayza ile Medine’den çıkarıldıktan sonra Hayber’e yerleşen Benî Nadir Yahudilerinden önde gelenleri, Bedir ve Uhud savaşlarının ardından Mekke’ye giderek Kureyşlileri, Müslümanlar aleyhine kışkırtmışlardır. Böylece bir taraftan Yahudilerin, bir taraftan da Kureyşliler ile diğer Arap kabilelerinin ittifak haline gelerek Müslümanlara karşı çok şiddetli saldırılarla giriştikleri bir savaş olması bakımından “Ahzab” (Hendek) savaşı, Peygamber aleyhisselam efendimizin hayatında hem siyasi hem de strateji bakımından diğer savaşlardan farklılık arz etmektedir. Çünkü o gün itibariyle Arap yarım adasında bulunan bütün düşman gruplarına karşı yapılan son savunma savaşıdır. Artık şirkin ve küfrün tevhide karşı saldırısının sona erdiği ve tevhidin aksiyona geçtiği önemli bir dönüm noktasına girilmiştir.
Bu itibarla Hendek savaşı tüm asırlara iz bırakan dersler vermektedir. Söz konusu alınması gereken dersler şöyle sıralanabilir;
1- Müslümanlar, kâfirlerle birlikte anlaşma ve ittifak yapabilirler. Rasûlullah aleyhisselam Medine’de Beni Kurayza Yahudileriyle sulh yapmış ve hendek savaşında ittifak kurmuştu. Ancak Yahudiler imzalarının arkasında durmadılar ve anlaşmayı bozdular. Çünkü milletlerin bölünmüş halini görmek için uğraşan Yahudilerin, bin bir suratlı olmaları onların genlerinden ve tarihlerinden gelmektedir.
2- Küfür tek bir millettir. Hendek savaşında olduğu gibi Yahudilerin kışkırtmasıyla Kureyşliler ve diğer Arap kabileleri Müslümanlara karşı ittifak halinde tek bir millet olarak savaşmışlardır. Her ne kadar farklı anlayış ve inancın insanı da olsalar, İslam’ın karşısında ittifakla tek cephe olabilmektedirler. Ayrıldıklarında da daha iyi bir menfaat elde etmek için ayrılmaktadırlar. İslam tarihinde ve Peygamber efendimiz zamanında inananlara karşı fitne, fesat ve savaşlar çıkaranların, bugün de aynı Siyonist düşüncenin farklı isimlerle nasıl ittifakla halkı Müslüman olan beldelerde, inananların aleyhine çalıştıklarını, fitne ateşini yaktıklarını, bozgunculuğu ve savaşı körüklediklerini, inananlara karşı her türlü saldırıyı ve zulmü reva gördüklerini; çoluk, çocuk, yaşlı, masum ve kadın demeden herkese karşı terörü kışkırttıklarını yakından görmekteyiz.
3- Yahudiler korkak bir millettir. Savaşların ve kıtallerin ortaya çıkmasına neden olan Yahudiler; kışkırtıcı oldukları kadar da korkaktırlar. Rasûlullah aleyhisselam efendimiz Medine’de yerleşmiş olan Yahudi kabilelerin bir kısmını Hayber’e sürünce, hem sürülenler hem de Medine’de yaşayan Yahudiler; Mekkeli müşriklerle etraftaki müşrik kabileleri Hendek savaşını çıkarmak için kışkırttılar ve bunların yanında fiili olarak yer almadılar. Bugün Ortadoğu’da fitnenin ateşlenmesi, terörün ve terör örgütlerinin birisi bitmeden diğerinin ortaya çıkarılması ve desteklenmesi, insanların her türlü zulme maruz kalması, buradaki kıtal ve savaşın müsebbiplerinin Yahudiler olmasına rağmen korkaklıklarından dolayı hiçbir savaşta fiilen yer almamışlardır. Dolayısıyla söz konusu savaşların çıkmasını, yönlendirmesini, perde arkasından sevk ve idaresini bunlar yapmakta; kirli ittifaklar ve sinsi planları yine bunlar kurmaktadırlar. Meydanlarda görünmeyen lakin inananların aleyhine çalışan, fitneleri, bozgunculuğu ve terörü körükleyerek inanlara saldıran veya saldırtanlar hep Siyonistler olmuştur.
4- Rasûlullah aleyhisselam efendimiz Allah’ın bildirmesi ile geleceğe dair bazı müjdeli haberler (bilgiler) vermiştir. Hendek kazarken çıkan kayayı parçaladığında çıkan kıvılcımların yönüne işaretle İran’ın, Şam’ın ve Yemen’in fethini dillendirerek verdiği müjde, istikbale dair mucizevî haberlerdir. Çok kısa zamanda da bu fetihler gerçekleşmiştir. Bir diğer mucize ise Rasûlullah’ın “Bundan sonra Kureyş bize asla saldıramayacak bilakis biz onlara saldıracağız” sözüyle gerçekleşmiş ve Hendek savaşıyla birlikte müdafaa savaşları dönemi artık kapanmıştır.
5- Münafıklar Rasûlullah aleyhisselam ile alay etmişlerdir. Münafıklar “Hz. Muhammed ve ashabı açlıktan karınlarına taş bağlamışlar, Muhammed ise bize hendekler içinde Pers ve Rum saraylarını vaat ediyor.” diyerek Peygamberimizi alaya almışlardır. Hâlbuki Peygamber aleyhisselam efendimiz Doğu ve Batı’nın İslam’ın emrine gireceğini ve istikbalin İslam’ın olacağını bu savaş esnasında müjdelemiştir. Mü’minler bu müjdeye gözleri ile görür gibi inanırken, münafıklar bunu eğlence konusu yapmışlardır. Bu dinin geleceği parlaktır. İnsanlar fevç fevç İslam’a gireceklerdir. Bugün Avrupalılar, Fransızlar, Amerikalılar ve diğer milletler İslam dinini seçerek Müslüman olmaktadırlar. Müslümanlar hiçbir zaman Allah’tan ümidini kesmeyeceklerdir. Allah’ın vaadi haktır ve gerçekleşecektir. Bu topraklarda, yüce Rabbimiz dinini yüceltecektir.
6- Mü’minler imanlarını zor zamanlarda ispat etmekle sınanabilirler. Nitekim Hendek’te Peygamber aleyhisselamın etrafında sadakat sınavından geçenler açlık, soğuk, her yönden kuşatılma, içten tehdit edilme gibi olumsuzluklara rağmen sarsılmadılar. Zayıflık ve gevşeklik göstermediler. 10.000 kişilik düşman birlikleri tüm teçhizatıyla ittifak halinde üzerlerine geldiğinde “Mü’minler, işte bu, Allah’ın ve Resulünün bize vaat ettiği şeydir. Allah ve Resulü doğru söylemişlerdir dediler. Bu, onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini artırmıştır.” (Ahzab: 22)
7- Açlık, susuzluk ve yokluk imtihanıyla gelen nimet. Peygamber aleyhisselam efendimizin ve ashabının açlıktan karınlarına taş bağladığı hendek kazma döneminde Hz. Cabir’in kestiği bir keçi ve bir ekmek üzerine Allah Resulünün yaptığı dua ile bereketlenmesinin akabinde, o gün orada bulunan tüm ashabın karnı doyarken, pişirilen yemek de artmıştır. Bela ve musibetlerin yağmur gibi yağdığı, kıtlığın ve açlığın herkesi etkilediği bir anda Peygamberi mucize gelmiştir. Atalarımızın, “kul sıkışmayınca Hızır yetişmez” dediği gibi en sıkıntılı dönemde Allah bir çıkış yolu göstermiştir.
8- Zor anlarda insanları teşvik ve motive etmek için şiir okumak, vaaz etmek ve dua etmek önemlidir. Hendek kazarken Rasulullah (sav) ashabını şevke getirmek için zaman zaman şöyle terennüm etmiştir: “Vallahi Sen olmasaydın Allah’ım, bulamazdık hidayeti / Sadaka veremez, kılamazdık namazı. / Karşılaşınca düşmanla, sen ver sekinet bize / Ayaklarımızı sen sağlam tut yerinde. Şüphesiz kâfirler saldırdılar bizlere / Bizse geri durduk, onlar istese de fitne!” Rasulullah bunları söylerken sesini yükseltmiştir. Bu nedenle kimin gücü neye yetiyorsa bu din için küçük büyük demeden yapmak gerekir.
9- Komutan (lider) askerlerle birlikte sıkıntılara iştirak etmelidir. Peygamber aleyhisselam efendimiz ashabının kazdığı hendeği uzaktan seyredip, talimatlar verme yerine, bizzat mübarek elleri ile kazma-kürek çalışmış, taşıdığı toprak yüzünden üstü başı toz toprak olmuştur. Aç kalışıyla, hendek kazırken kayayı parçalamasıyla bir liderin nasıl davranması gerektiğini bizzat yaşayarak göstermiştir. İnsanlar çalışırken lider istirahatte olmamalı, çalışmalara iştirak etmelidir.
10- Münafıklar İslam toplumunun en riskli unsurlarıdır. Hendek muharebesini anlatan Ahzab suresi, onların karakterlerini tasvir eden ibretli ayetlerle doludur. Asıl dostluk kara gün dostluğudur. Münafıklar beş vakit Peygamberimizin yanında oldukları halde bu zor zamanda yani Hendek savaşının eşiğinde türlü bahaneler ileri sürerek izin almak isterler. “Ya Rasulullah! Çoluk çocuğumuz korunaklı değil, müsaade edersen onların yanına gidip onları koruyalım.” deyip gittiler. “Hâlbuki bunlar daha önce ayrılıp dönmeyeceklerine dair yeminle Allah’a söz vermişlerdi ve Allah’a verilen sözün yerine getirilmesi gerekirdi.” (Ahzab: 15) Bu zor günlerde onlar Allah Resulünü terk ettiler. Suret-i haktan görünüp müminlerin moralini bozmaya, fitne ve fesat çıkarmaya çalıştılar.
Kur’an: “Yine o zaman münafıklar ve kalplerinde bozukluk bulunanlar, “Allah ve resulünün vaatleri bizleri aldatmaktan ibaretmiş!” demişlerdi. Onlardan bir grup, “Ey Medineliler! Sizin işiniz burada durmak değildir, hemen dönün” diyorlardı. Onlardan bir bölük de, aslında açıkta olmadığı halde “Evlerimiz açıkta ve korumasız” diyerek peygamberden izin istiyorlardı; bunların istediği kaçmaktan başka bir şey değildi.” (Ahzab: 12-13) diyerek münafıkların tutumunu eleştirmekte ve Müslümanları uyarmaktadır. Çünkü münafıklar, korku ortamı zaferle sonuçlanınca sanki bu zaferi kendileri kazanmış gibi meydanlarda konuşmaya ve ganimet almaya çalışırlar.
11- Allah samimi Müslüman kullarına muhakkak yardım edecektir. “Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani (düşman) ordular üzerinize gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgâr ve göremediğiniz ordular göndermiştik. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir. Hani onlar size hem üst tarafınızdan hem alt tarafınızdan gelmişlerdi. Hani gözler kaymış ve yürekler ağızlara gelmişti. Siz de Allah’a karşı çeşitli zanlarda bulunuyordunuz.” ( Ahzab: 9-10) “Allah, o kâfirleri hiçbir şey elde edemeden öfkeleriyle geri çevirdi. Allah’ın yardımı savaşta mü’minlere yetti. “Allah, o inkâr edenleri hiçbir fayda elde edemeden öfkeleriyle geri çevirdi. Allah güçlüdür, mutlak galiptir.” (Ahzab: 25) Hendek savaşı Allah’ın kullarına yaptığı yardımın ve zaferin görüldüğü en güzel örneklerindendir. Müslümanlar hendek kazdılar ve tedbirlerini aldılar. Allah Teâlâ’da rüzgârla kâfirlerin kalplerine korku salarak ve ordularını dağıtarak Müslümanlara yardım etti.
12- Harp bir hiledir. Peygamber efendimiz İslam’a yeni giren ve Müslüman olduğunu kimsenin duymadığı Nuaym b. Mes’ud’a kâfirlere hile yapmasını, Beni Kurayza Yahudileri ile müttefikleri birbirlerine tutuşturmanın uygun olacağını bildirmişlerdir. Nuaym b. Mes’ud da Beni Kureyza ile Kureyş-Gatafan’ın arasına güvensizlik sokarak aralarını açmıştır. Savaş esnasında Rasûlullah Efendimizin “Harp hiledir” sözünün gereğince, müşriklerin aralarındaki birliği bozacak stratejiler uygulamış; haliyle Kureyza’nın ihanetine bel bağlamış olan Kureyş ve diğer Arap kabileleri arasındaki işbirliği bozulmuş, ümitleri kaybolmuştur. Allah Teâlâ da kâfirlerin üzerine fırtına göndermiş, böylece müşrikler savaş olmaksızın hezimete uğrayıp gerisin geri dönmüşlerdir.
13- Namaz çok önemli bir ibadettir. Ancak ölümle karşı karşıya kalma gibi bir zaruret yoksa kazaya bırakılamaz. Hiçbir olayda namazını geçirmeyen Peygamber efendimiz ve ashabı, Hendek savaşında mevziiyi bırakamadıklarından ve çatışmaların gün boyu devam eden şiddetinden dolayı namazlarını ancak yatsı vaktinde kılabildiler. Tüm tedbirlere rağmen uykuda kalmak veya unutmak suretiyle namaz kılınmazsa akla gelir gelmez hemen kılınmalıdır, geciktirilmemelidir.
14- Umumen kâfirlere beddua etmek caizdir. Peygamber efendimiz namazlarını geciktiren kâfirlere; “Onlar nasıl, güneş batıncaya kadar uğraştırıp bizi namazımızdan alıkoydularsa Allah da onların evlerine, karınlarına ve kabirlerine ateş doldursun.” diye beddua etmiştir. Müslümanlara zulmeden kâfirlere bela okumak ve beddua etmek caiz görülmüştür.
15- Her halükarda Allah’a dua etmek gereklidir. Fakat işler daha kötüye gittiğinde, Müslümanlar gevşemeye yüz tuttuğunda, Hendek’te harbin bütün şiddetiyle devam ettiği bu nazik anda Peygamber Efendimiz, ridasını üzerinden yere atıp, ellerini Kadir-i Mutlak`a açarak şöyle duâ ediyordu: “Ey Kitabı (Kur’an’ı) indiren, hesabı en çabuk gören, kavim ve kabileleri bozgunlara uğratan Allah’ım! Onlara karşı bizlere yardım et! Allah’ım sen bu bir avuç Müslümanın helâkını dilersen, artık sana ibadet edecek kim kalır?”
Bizler de başımız dara düştüğünde daha çok dua etmeliyiz.