BİZİ KİM EĞİTİYOR?

BİZİ KİM EĞİTİYOR?

Modellerin insanın maddi ve manevi hayatına etkileri çok fazladır. İlahî ve nebevî öğreti müslümana güzel bir çevre oluşturması konusun da çok önemli tavsiyeler yapmakta.

Salihlerle, sadıklarla beraber olması, şakilerden uzak durması istenmektedir. Çünkü insan kiminle beraber olursa onun ahlakı ile ahlaklanmaya başlar.

İnsan hayatını dönemlere göre etkileyen faktörler farklılık arz etmektedir. Normal bir süreçte okul dönemine kadar aile, daha sonra ise okul çevresi etkisini hissettirmektedir. Fakat insanların çoğunun farkına varamadığı insan hayatını bütün safhalarında en çok etkileyen faktör ise televizyon programlarıdır. Reklamlardan tutun da filmleri, çizgi filmleri, dizileri ile insan hayatını işgal etmiş durumdadır. Bu, ülkelerin işgalinden farksızdır. Bu programlar sayesinde yediden yetmişe demiyorum, beşikten mezara bir etkileşim söz konusudur. Konuşmaktan aciz ufacık yavruların bile görüntü ve seslerden müthiş bir şekilde etkilendiğine şahit olmaktayız. Mamasını yemeyen küçücük yavrunun oradaki ses ve görüntüler eşliğinde mamasını yemesi, diğer odada olduğu halde hoşuna giden ses ve müziği işitince televizyonun başına koşan o körpe yavrular, bu etkileşimin en açık örnekleridir.

Bu körpe yaşlarda gayr-i İslami ses ve görüntülerin kalp ve gönlüne nüfuz etmesi ileriki yaşlarda telafisi mümkün olmayan davranış bozukluklarına sebep olmaktadır. Bu bozulma ileriki yaşlarda tamamen faydacı bir anlayışa dönüşmektedir. Ana-baba öğretmenine faydalandığı kadar itaat edip onları sayan, onlarla olan bu alış-verişin bitmesiyle her şeyin bittiği bir anlayış. Çocuklarımızı kimler eğitiyor, hangi araçları kullanıyor? Maalesef bugün çocuklarımızın çoğunu ne anne-babaları ne de eğitimciler eğitiyor. Evlerin başköşesini işgal eden televizyon eğitiyor. Caddeler, sokaklar, okullar, iş yerleri de bu eğitin uygulama alanları oluyor.

Kırık-dökük, plansız-programsız rastgele bir din eğitimi ile nesillerimizin imanını kurtaramayız. Onların dünya hayatını kurtarma çabalarımız kadar onların ahiret hayatını kurtarma çabamız yoksa nefsimizi ve neslimizi aldatıyor ve ihanet ediyoruz demektir.

Müslüman anne-babalar çocuklarının geleceği hakkında kendilerine samimi olarak şu soruyu sormalı. “Daha iyi bir Müslüman olmalarını mı yoksa daha iyi bir meslek sahibi olmalarını mı arzulamaktayız?”. Tamam, ikisi de en iyisi olsun. Ama bizim niyetimizde ki önceliğimiz hangisi?

Bir taraftan sözlü olarak Kur’an ve Sünnete yöneliş çabaları görülürken, diğer taraftan maddeci anlayıştan kopamayan fantezi bir Müslümanlığa doğru savruluyoruz. Adetî bir iman, “Anam-babam Müslüman, elhamdülillah ben de Müslüman’ım.” Adetî bir ibadet, “Şu yaşa geldik ibadetlerimizi yapma olmaz.” Adetî bir ahlak. “Şöyle şöyle yaparsak ayıp olur”.

 Dinin özünden kopmuş, inancı uğrunda fedakârlık yapamayan, toplumu sürükleyecek, topluma örnek olacak güzel modellerin yetişmesi zordur.

Müslüman ahlaksız, edepsiz, hayâsızların; Müslüman faizcilerin, Müslüman katillerin, Müslüman fahişelerin, Müslüman hırsızların arttığı bir toplumda yanlışların nerede yapıldığı tespit edilip düzeltilmelidir.

Şöyle Müslüman olmaktansa hiç olmayayım.” dedirten bir toplumda her şey gözden geçirilmelidir.

Kötülerin ve kötülüklerin prim yaptığı, imrenildiği ve örnek alındığı Müslüman toplumun fertleri içe dönük bir sorgulama yapmalıdır.

Kıyafetlerinin birbirine uyumunu düşündüğü kadar; söz ve fiillerinin kimlik ve kişiliğine uyumunu düşünmeyen Müslümanların Kur’an ve Sünnetle tedavi olması lazımdır.

Rabbimiz insanları bir araya toplamadan,

 “Allah, onların hepsini bir araya topladığı gün ‘Ey cinler(şeytanlar)topluluğu! Siz insanlarla çok uğraştınız’ der. Onların insanlardan olan dostları ise; ‘Ey rabbimiz (Biz) birbirimizden yararlandık ve bize verdiğin sürenin sonuna ulaştık’ derler. Allah da buyurur ki: Allah’ın dilediği hariç, içinde ebedi kalacağınız yer ateştir. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, bilendir”. (En’am 128)

İnsanlar akıllarını başlarına almalıdırlar. Şeytana uyup onunla işbirliği yapanların sonu ateştir.

Rabbimiz:

“Şeytan onları etkisi altına aldı da kendilerine Allah’ı anmayı unutturdu. İşte onlar şeytanın yandaşlarıdır. İyi bilin ki şeytanın yandaşları hep kayıptadır.” (Mücadele 13) buyurmaktadır.

Allah’ı anmayı unutan, unutturan bir hayat tarzından kurtulmak zorundayız. Cin ve insan şeytanların yandaşı olmaktan Allah Teâlâ’ya sığınmalıyız. Çünkü onlar hem dünyada hem de ahirette kaybetmeye mahkûmdurlar.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:

Salih bir kimseyle oturmakla kötü bir kimseyle oturmak; misk taşıyanla körük üfleyene benzer. Misk taşıyan ya sana bir parça verir ya da sen ondan bir parça satın alırsın ya da ondan güzel kokular duyarsın. Körük üfleyen ise bu üfleme ile ya elbiseni yakar ya da ondan pis kokular duyarsın” (Buhari, Müslim) buyurmaktadır.

Nefsimiz ve neslimizin muhafazası için salih insanlardan oluşan güzel bir çevre oluşturmak zorundayız. Hiçbir olumsuz durum bizi iyi bir kul, iyi bir ümmet olma mücadelemizden alıkoymamalıdır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, en olumsuz şart ve durumlarda yılmadan usanmadan iyi kul yetiştirme mücadelesine devam etmiş ve dünyanın çehresini güzelleştirecek güzîde ashabını yetiştirmiştir. O günün şartlarında böyle güzel bir toplumun yetiştirilmesi imkânsız gibi görülse de Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz yıldızlar mesabelinde ki ashabını yetiştirmiş ve dünyanın değişimine memur kılmıştır. Netice malumdur.

Öyleyse iyi bir kul, iyi bir ümmet olma mücadelemizde yılmadan, usanmadan gayret etmeliyiz.

Rabbimiz:

“O Peygambere inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen Nur’a (Kur’an) uyanlar var ya işte kurtuluşa erenler onlardır” (A’raf 157)

“Fakat Peygamber ve onunla beraber inananlar mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler, işte bütün hayırlar onlarındır ve onlar kurtuluşa erenlerin kendileridirler.” (Tevbe 88)

Kurtuluş, samimiyetle Kur’an’a tabi olmaktan ve canlarıyla mallarıyla cihad etmekten geçmektedir. Ashabcasına bir kulluk; genciyle-yaşlısıyla ömrünün sonuna kadar kulluk heyecanının diri tutulmasıdır. Yaşlarının küçüklüğü sebebiyle cihada alınmayan ashabın çocukları çok üzülmüş, ayaklarının ucuna basarak büyük görünüp cihada katılmayı arzu etmişlerdir. Gencimizin-yaşlımızın, kadınımızın-kızımızın önünde örnek olması gereken o kadar güzel örnekler var ki bunları örnek olarak anlatıp sunamadığımız, o ruhu veremediğimiz için gençlerimizin ideal modelleri maalesef dinle, imanla, ahlak ve edeple alakası olmayan Müslüman kimlikli günahkârlardan hatta gayr-i müslimlerden oluşmaktadır. Kur’an ve Sünnette ilahî referanslı başta sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz olmak üzere sayısız örnekler varken, Müslüman gençlerin kendilerine kötüleri örnek alması biz Müslümanların ayıbıdır. Bu örneklerin tanıtımını ve sevdirilmesini başaramamışız. Bunun yanı sıra çağdaş güzel modeller yetiştirememişiz. Gençlik için önceki model insanlar kadar kendi asrında yaşayan, asrın sıkıntı ve problemlerini aşan söz ve fiilleriyle örnek olan çağdaş modellere ihtiyaç vardır. Bu kulluk davasının sonraki nesillere sağlıklı aktarılabilmesi için şarttır. İşte örnek İslam toplumu böyle oluşur.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.