HADİS İKLİMİ- Vefa: Müslümanın Ayrılmaz Vasfı

Enes radıyallahu anh’tan nakledildiğine göre, Rasulullah aleyhisselam şöyle buyurmuştur: “Kıyamet gününde her vefasızın, vefasızlığının göstergesi olarak bir sancağı olacaktır. … ” (Müslim)
Mekke’nin Müslümanlar için artık çekilmez bir belde olmasından dolayı yeni yurt arayışına girişen Allah Resulü, Mekke’den gizlice ayrılıp Taif’e gitmişti. Ancak Taif’ten taşlanarak kovulmuş, evsiz barksız, yurtsuz kalmıştı. Hatta dağda üç gün konaklamış, doğduğu, büyüdüğü, yaşadığı şehre Mekke’ye girememişti. Ama Allah azze ve celle O’na öyle bir kapı açtı ki hem de bir müşrikin desteği ve himayesiyle Mekke’ye alnı açık, başı dik olarak girdi.
Hz. Peygamber, kendisini bu zor anında himayesine alan, kol kanat geren, O’nu himaye uğruna canını ve soyunu bile tehlikeye atan Mut’im b. Adiy’i hiçbir zaman unutmadı. Hatta hicretten kısa bir süre sonra vefat eden Mut’im için Bedir Savaşı sonrası esir edilen Mekkeli müşrikleri işaret ederek, “Eğer Mut’im b. Adiy sağ olsaydı, sonra şu kokuşmuş kişiler hakkında konuşup onları bağışlamamı isteseydi hiç şüphesiz ben bunları Mut’im ( hatırı) için serbest bırakırdım.” buyurmuştur.
Allah Resulü kendisine yapılan iyiliği hiçbir zaman unutmaz, iyilik yapanlara karşı da hep gönlünde vefa duygusunu yaşatırdı. Vefakarlığı bir erdem olarak öğreten ve yaşatan sevgili Peygamberimiz çevresindekilere küçük yaştan itibaren vefakar davranmanın önemini aşılamıştır.
Allah Resulü, anne ve babaya karşı vefaya ayrı bir önem vermiştir. Bir keresinde uzun bir yolculuğun ardından kendisiyle birlikte cihada katılmak maksadıyla yanına gelen ve “Anne babamı ardımdan ağlar bırakıp sana geldim ya Rasulullah!” diyen bir gence, “Onların yanına geri dön ve ikisini de nasıl ağlattıysan öylece güldür” buyurmuştur. Zira anne baba, evlatlarına yıllarca verdikleri emeğin karşılığında vefayı hak etmektedir.
Anne babaya karşı bu şekilde vefa hissiyatına sahip olan sevgili Peygamberimiz, baba dostuna bile vefanın önemine vurgu yapmıştır. Bir keresinde Abdullah b. Ömer, Mekke yolunda bir bedevi ile karşılaşır, ona selam verir, binmekte olduğu eşeğe onu bindirir, başındaki sarığı da ona giydirir. Bu manzaraya şahit olan Abdullah b. Dinar, İbn Ömer’e “Allah hayrını versin, bunlar bedevidir. Basit şeyler onları mutlu eder.” der. Abdullah b. Ömer ona şu şekilde cevap verir: “Bunun babası, babam Ömer b. Hattab’ın dostu idi. Ben Rasulullah’ın şöyle dediğini işittim: ‘İyiliklerin en güzeli evladın, baba dostlarını ziyaret etmesidir.’ (Müslim)
En küçük iyiliklere karşı bile vefa gerektiğine vurgu yapan Allah Resulü, iyi ve kötü günde beraber olan, hüznü ve sevinçleri birlikte yaşayan eşlerin ve aile fertlerinin birbirlerine karşı vefakarlığına özel bir vurgu yapmış ve kendisi bunun en güzel örneklerini sergilemiştir.
Allah Resulü davası uğrunda şehit olanların geride bıraktıkları çoluk çocuklarına ve yakınlarına da büyük bir şefkat ve merhamet göstermiş, onlara sahip çıkmış, böylece onlara karşı da vefakarlığını sergilemiştir.
Sevgili Peygamberimiz, dosta yapılan iyiliğe bizzat ve en güzel şekilde karşılık vermeyi de vefanın gereği olarak addederdi. Allah Resulü’nün bu algısı şu hadisede çok açık bir şekilde tezahür etmektedir. En sıkıntılı dönemde Habeşistan’a hicret eden Müslümanlara yaptığı misafirperverlikten dolayı Necaşi, Rasulullah’ın takdirini fazlasıyla kazanmış, Efendimiz ona bir ömür minnettar olmuştur. Necaşi’nin gönderdiği heyet bir gün Hz. Peygamber’i ziyarete gelmişti. Efendimiz kalkıp kendisi onlara hizmet etmeye başladı. Bunu gören ashabı, “Bırak, senin yerine biz yaparız.” dediler. Bunun üzerine Allah Resulü duygularını şu şekilde ifade etti: “Onlar benim ashabıma iyilik yaptılar, ben de bizzat onlara iyilik yapmak istiyorum.”
Zira gelen heyete yapılacak olan ikram ve iltifat, onların şahsında bizzat devlet başkanı olan Necaşi’ye iltifat olacaktır. Hz. Peygamber onlarla bizzat ilgilenerek zor zamanda kendisine ve ashabına yapılan iyiliğe ne kadar değer verdiğini göstermiş ve vefakarlığın en güzel örneğini sergilemiştir.
Mü’min, başta Rabbi olmak üzere bütün mahlukâta karşı vefalı olmak durumundadır. Çünkü vefa en belirgin iman âlametidir.