Top ve Buhar Arasında: Osmanlı İktisat Sistemi

Top ve Buhar Arasında: Osmanlı İktisat Sistemi

Osmanlı Devleti, Türk devletleri içerinde 17. Devlet olarak bilinir. Bu devletlerarasında Osmanlı’nın yarı ömrü yani 300 yıl bile yaşamış bir devlet yoktur. Dünyada da Osmanlı’dan daha uzun ömürlü devletler vardır fakat bir hanedan tarafından yönetilmiş tek devlet Osmanlı’dır.

Batılıların uydurmuş olduğu çağ kavramlarına bakarsak; yazının icadıyla milattan önce 3200 yılında İlk Çağ başlamış olup milattan sonra 375 yılında kavimler göçüyle Orta Çağ’a geçilmiştir. Hepimizin bildiği 1453 yılında gerçekleşen İstanbul’un fethiyle beraber ise Orta Çağ kapanmış ve Yeni Çağ’a geçiş gerçekleşmiştir. 1789 Fransız İhtilaliyle de hala içinde bulunduğumuz varsayılan Yakın Çağa giriş yapılmıştır.

Kitaplarda çağ değişimine sebep olarak gösterilen olayların arka planlarına bakılmazsa gerçekleri tam olarak anlayamayabiliriz. Biraz daha aşina olduğumuz ve bize daha yakın olan iki olayı (İstanbul’un fethi ile Fransız İhtilali) ve bu olayların arasında 600 yıl dünyaya hüküm sürmüş Osmanlı Devlet sistemini yakından inceleyelim:

İlk olarak İstanbul’un fethine bakalım… Meşhur top ustası Urban Usta kendi döktüğü topun patlamasıyla ölmüş, 2.Mehmet (18 yaşlarında, daha Fatih ünvanını almadan) İstanbul kuşatmasında kullanılan topları Saruca Paşa ile beraber hazırlamış, balistik hesaplarını bizzat yapmışlardır. Evliya Çelebi seyahatnamesinde bu olaydan kısaca şöyle bahseder: “Edirne’de deneme atışları yapılırken birçok evin camları kırılmış, güllenin düştüğü yerde 1,5 metre çapında çukur oluşmuştur…” O zamana kadar birçok kuşatmaya dayanan Konstantiniyye’nin surları bu devasa toplar ve muazzam ordu karşısında dayanamamış ve müjdelenmiş şehir fetholunmuştur.

Çağ açıp çağ kapayan olay zahiren İstanbul’un fethi gibi gözükse de batıni sebebi; orta çağda hâkim olan feodal güçlerin yani toprak sahibi asil kesimin yaşadığı şatoların ve kalelerin bu toplarla yıkılmasıyla Feodal sistemin çöküşüdür.  Bununla beraber Osmanlı Devleti’nin dünya hâkimiyetiyle; adalet mekanizmasındaki, ekonomik düzendeki, sosyal ve hiyerarşik yapıdaki meydana getirdiği değişimlerdir.

Osmanlı yeni fethettiği bölgelerde genelde vergileri azaltmış ve angaryayı yani insanların emekle verdikleri vergileri ortadan kaldırmıştır, reayayı hür kılmıştır ki o zamanlarda Avrupa’da toprağa bağlı köleler vardı. Osmanlı Devleti aldığı vergilere karşılık insanlara güvenlik, inanç özgürlüğü ve çeşitli haklar vermiş, buna ek olarak herkesin hayatını devam ettirebileceği bir düzeni ve refahı sağlamaya çalışmıştır. Refah kelimesi bugün için farklı anlaşılsa da 18. yüzyıla kadar insanlar sabahtan akşama kadar çalışıp ancak kıt kanaat geçimlerini sağlamaktaydılar.

Osmanlı da iki kesim vardı, idare edenler (askeri zümre) ve idare edilenler(reaya). Reaya içerisinde herkes tam olarak eşit değildi ama içerisindeki çeşitli grupların (köylü, esnaf, tüccar vs.) arasında çok büyük farkların oluşması engellenmiştir.

Reaya kesimi tüm nüfusun %95’ ini oluşturuyordu. 1800’den önce Osmanlı dünyasında hiç dilenci yoktu çünkü İslam’a göre bir günlük yiyeceği olanın dilenmesi haramdır. Herkesin hiç değilse bir günlük yiyeceği olması için Osmanlı her yere imarethaneler (aşhaneler) inşa etmiştir ve 300 yıldan daha uzun süre bunu uygulamışlardır. Hadiste de bahsedildiği gibi “Âdemoğlunun bir vadi dolusu altını olsa, bir vadi daha ister.” yani insanlar doymak bilmez hep daha fazlasını elde etmek ister. Bu da birilerinin daha zengin olması için diğerlerinin fakirleşmesi denektir. Osmanlı gelir adaletsizliğini bu sebeple engellemeye yönelik mekanizmalar kurmuştur.

Köylülerin çok büyük toprakları olmasının yerine aile üyeleriyle beraber işleyebilecekleri miktarda az da olsa toprak sahibi olmaları sağlanmıştır. Toprağı devletin malı yaparak parası olanların toprak almalarının önüne geçilmiş ve kimileri küçük kalırken kimilerinin büyümelerini engellemişlerdir. Fakat toprağın verildiği kişi bu toprağı kendi malı gibi eker eğer ekmeyen olursa elinden alınırdı. Aynı şekilde şehirdeki esnaflar için de herkese yakın büyüklükte dükkân verilmiştir. Esnaf ve üreticiler kar oranını %5-10 oranında tutabilirler, daha fazla kar koyan ya da işlerini büyütmeye çalışanlar esnaf loncaları tarafından cezalandırılırdı. Bu gibi yöntemlerle halk (reaya) arasındaki gelir farkının artması engellenerek eşitlik tahsis edilmeye çalışılmıştır. Bu sistemde birilerinin çok büyürken birilerinin ezilmesi engellenmiş ve sosyal düzen bu şekilde sağlanmaya çalışılmıştır.

Askeri zümreyi oluşturmak için ise toplumun içerisindeki yetenekli, çalışkan ve zeki insanlar toplanmış; bu kişiler sıkı bir eğitimden geçirilmişlerdir. Bu zümre piramit şeklinde bir hiyerarşiye sahipti. Aynı düzeydekilerin aynı haklara fakat üst düzeydekilerin daha yüksek haklara ve imkânlara sahip olduğu bir sistem vardı.

Askeri zümreden reaya geçiş mümkündü. Aynı şekilde reaya içerisindeki kültürlü, bilgili, çalışkan insanların da askeri zümreye geçme olanakları vardı. Askeri zümrenin alt kademeleriyle reayanın orta seviyesi arasında çok büyük farklar yoktu.

Böyle eşitlikçi bir yapı uzun süre yaşayamazdı. Çünkü bu sistem yatırım yapacak, tasarruf yapacak imkânı sağlamıyordu insanlara. Bu eksikliği de askeri zümrenin yüksek maaşlı insanlarına tamamlatıyorlardı. Vakıf sistemiyle yüksek askeri zümrenin gelirlerinin özel mülkiyete dönüşmesini engelleyip bu gelirleri vakıflara aktararak yatırımların yapılmasını sağlamışlar ve devlet tarafından vakıflar teşvik edilmiştir.

Viyana kuşatmasına kadar bütün Avrupa da Osmanlıların yenilmez olduğu düşünülüyordu fakat Viyana’yla beraber Türklerin (Osmanlıların) de yenilebileceği anlaşılmıştır. Osmanlı Devleti’nin ve bu kurulan sistemin yıkımını getiren ve devamında Fransız Devrimi’ne sebep olacak olayların başında gelen ise 1698 yılında icat edilen Buhar Makinesiydi. Buharlı makinelerin icadıyla gerçekleşen sanayi devrimi Yeni Çağ’ı kapatıp Yakın Çağ’a geçişe sebep olacak olaylar zincirinin ilk halkasını oluşturmaktaydı.

18.yüzyılın ikinci yarısından sonra Avrupa’da ortaya çıkan sanayi devrimiyle beraber Avrupa Osmanlı’ya karşı çok büyük üstünlük kazanmıştır.  Avrupa; 1750 yılından önce bir işçinin bir günde yaratabileceği mal ve hizmet değerlerinin 5-10 mislini yapabilir hale gelmişken, Osmanlılar; sanayi devrimini ve kapitalist büyümeyi insancıl olmadığı için benimsememiş ve hatta kapitalizm ile mücadele etmiştir. Lakin maalesef bu mücadele uzun sürse de devam edememiştir.

Orta Çağdan Yeni Çağa geçiş ve Yeni Çağdan Yakın Çağa geçişlerde dünyadaki ekonomik sistemlerin, sosyal yapıların ve askeri düzenlerin değiştiğine insanlık tarihi şahit olmuştur. 1453’te kullanılan toplar, 1698 yılında icat edilmiş buhar makinesi ve sıradaki çağ kapatacak ve yeni bir çağ açacak obje acaba bugünlerde nerdeyse tüm dünyanın gündeminden eksik etmediği ve 3 ay gibi kısa bir süre içerisinde -şimdilik geçici gözükse de- sosyal düzenimizi değiştiren Korona virüs mü olacak? Göreceğiz…

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.