Bir Musibet Bin Nasihatten Evladır!

Bir Musibet Bin Nasihatten Evladır!

Hepimizin bildiği bir atasözü “Bir musibet bin nasihatten evlâdır.”

Bu sözü bugünlerde daha iyi anlıyoruz. Evlerimize çekildiğimiz şu günlerde gördük ki gözle görülemeyecek bir virüs cümle cihanı dize getirdi. Evet. Yerküreden bakınca virüs dize getirdi diyoruz lakin maveradan bakanlar bilirler ki Allah cümle cihanı dize getirdi. Allah’a isyan edilen ne kadar mekân varsa virüs korkusuyla kapandı. Avm kültürü bitti. İçkili eğlencelere ara verildi.

Hâsılı Allah’tan korkmayanlar O’nun mahlûku olan küçücük bir virüsten korktular. “Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki O birçoğunu da bağışlar” (Şûra, 30) Başımıza gelenlerin kendi ellerimizle yaptıklarımız yüzünden olduğunu Mü’minler çok iyi bilirler. Peki, şöyle bir soru soralım. Biz ne yaptık ya da değiştiriyorum biz ne yapmadık?

Mesela Doğu Türkistan’daki zulme sessiz kalmadık değil mi? Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de mazlumlar can verirken biz sıcacık yataklarımızda mışıl mışıl uyku çekmedik değil mi? Müslüman bacılarımızın namusuna göz dikerken gâvur oğlu biz gidip de çin malı almadık değil mi?

Yazdıklarıma kendi nefsim dahi inanmadı ya zararı yok. Biz vicdanımızı rahatlatalım, bunların hiçbirini yapmadık değil mi! İçimizden bir sesin “yaptık” dediğini duyar gibiyim. Evet yaptık. Hem de hiç utanmadan sıkılmadan hatta “ne var ki canım bunda!” diyerek yaptık. İşte şimdi başımızı iki elimizin arasına alarak düşünme vakti. Üstad’ın dediği gibi:
 

“Ben bir genç arıyorum, gençlikte köprübaşı!

Tırnağı, en yırtıcı hayvanın pençesinden,

Daha keskin eliyle, başını ensesinden,

Ayırıp o genç adam, uzansa yatağına;

Yerleştirse başını, iki diz kapağına;

Soruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi?” (Üstad Necip Fazıl Kısakürek, Çile, s.403.)

Ben neyim ve bu hal neyin nesi? Beyin çatlatacak türden bir soru. Yazımızın başlığında dediğimiz gibi bir musibet bin nasihatten daha hayırlıdır. Peki, bu musibetin hayrı nerede? Belki de bu musibetin hayrı bizi çetin bir Varlık Muhasebesine sevk etmesidir. Şimdi düşünme vakti… Neyi yanlış yaptık ya da neyi yapmadık?

Virüsün bize öğrettiği çok şey var aslında. Virüsten muallim olur mu diyeceksiniz evet hem de çok güzel bir muallim olur. Cemaatin, Camii’nin, musafahanın hatta Mümin kardeşlerimizle sarılmanın kıymetini bir virüs öğretti bize. Okunan ezanların bizi nereye çağırdığını, Cumalarımızın bizi nasıl diri tuttuğunu daha iyi öğrendik.

Belki de ders almamız için bir süre bu nimetlerden bizi mahrum etti Allah. Elimizde iken kadrini kıymetini bilmediğimiz nimetler bugün mumla aranır oldu.

Akraba ziyaretlerimizin, dostlarla muhabbetlerimizin ne kadar kıymetli olduğunu şuncacık virüsten öğrendik. Hatta Allah’ın gözle görülemeyen minicik bir mahlûkla cihanı nasıl dize getirdiğini muallimimiz Korona öğretti bize. Artık kendi kendimize yönelip bir Varlık Muhasebesi yapmamızın zamanı geldi de geçiyor bile. Bu arada varlık muhasebesi yapmanıza yardımcı olacak bir kitap bırakalım buraya: “Taha Kılınç, Neyi, Nasıl Yapmalı?”

Peki, gel gelelim asıl can alıcı noktaya:

“Ne Yapmalıyız?”

Evvela evde kaldığımız şu günlerde Allah’a vakit ayırarak başlayalım yapmamız gerekenler listesine. Peki Allah’a nasıl vakit ayıracağız?

  1. Yavaş okuyan kardeşlerimiz için günde birkaç sahife, hızlı okuyan kardeşlerimiz için günde en azından 10 sahife Kur’an okuyalım. Okumakta zorlanan kardeşlerimiz Rasulullah’ın şu müjdesine kulak versinler. “Kur’an-ı Kerim’i maharetle okuyan bir insan, Kirâmen Kâtibin melekleri seviyesinde olur. Onu o seviyede beceremeyen, fakat halis bir niyet ile okumaya çalışan, okurken de kem küm edip dili dolaşan ve Kur’an’ı okumak ona zor geldiği halde okuyan insana da iki sevap vardır.” (Buharî, Tevnid, 52; Müslim, Müsafirûn, 244).

    2- Şerhleri ile beraber günde en az bir ayet ve bir hadis okumaya çalışalım. Bu mevzu da Muhammed Emin Yıldırım hocamızın “Suffa Meclisleri Kur’an Dersleri” ve Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan hocamızın “Suffa Meclisleri Hadis Dersleri” kitabından istifade edebilirsiniz.

3- Siyer ve Sahabe efendilerimizin hayatları ile alakalı günde en az 10-15 sahife dahi olsa okumaya çalışalım. Yine bu konuda Muhammed Emin Yıldırım Hocamızın “Sahabe Dersleri” kitabı ve İhsan Süreyya Sırma Hocamızın “İslami Tebliğin Mekke Dönemi ve İşkence” ile “İslami Tebliğin Medine Dönemi ve Cihad” isimli kitaplarından istifade edilebilir.

4- Sağlam bir ilmihâl okuması yapmalıyız. Günde birkaç sahife de olsa ilmihâl okumalıyız. Bu konuda da Diyanet İşleri Başkanlığımızın tek ciltlik Lütfi Şentürk ve Seyfettin Yazıcı hocalarımızın yazdığı ilmihâlden istifade edilebilir.

5- Unutmayalım ki geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez. Her Müslüman genç en azından bir Osmanlı Tarihi okuması yapması gerekir. Ahmed Şimşirgil Hocamızın “Kayı Serisi”nden istifade edilebilir.

Ezcümle evde kaldığımız şu günleri boş geçirmeyerek en azından kendimizi yetiştirerek değerlendirelim inşallah. Allah’a tevbe istiğfar ile dua edelim ki başımızda ki musibetler def olsun. Belki de Üstad gibi haykırma zamanımız gelmiştir artık.

Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!

Hâsılı kelam: “Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki O birçoğunu da bağışlar.” (Şûrâ, 30)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.