HADİS İKLİMİ-En Sıcak Yuva: AİLE

Hz. Aişe’nin naklettiğine göre, Rasulullah aleyhisselam şöyle buyurmuştur: “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım. …”
Kuşkusuz evlilik, insana sükûnet aşılayan bir nimettir. Kalabalıklar içinde yalnız kalmış bir gönlü ancak bir eş şad edebilir. Sevginin en özelini, sıcak, müşfik dost elini, hayatı yaşanılır kılan paylaşımı ancak bir eş sunabilir insana.
Diğer yandan evlilik, bedenin haramdan korunacağı bir barınaktır. Bu sebepledir ki Peygamber Efendimiz, namuslu bir birliktelik yaşamaya niyetlenip aile kurmaya çabalayana Allah’ın mutlaka destek olacağını müjdeler. (Tirmizi) Zira evlilik sayesinde sadece iki beden korunmaz, bütün toplum arı-duru bir nesle sahip olur.
Aile, hayırlı evlatlar istenen bir yuvadır. İnsan soyunun geleceğe temiz ve pak olarak taşınabilmesi için de aile zorunludur. Yavrusu olunca kadın, “anne” olur. Onu bağrına bastığı an öylesine şefkat doludur ki bu durum Rabbin kullarına karşı merhametini hatırlatır.
Taşıdığı, doğurduğu, doyurduğu bu küçük canı kendisine tercih eder ve ondan ayrılmaya dayanamaz. Öyle bir bağdır ki aralarındaki, bu bağı koparanları şiddetle uyarır. Peygamberimiz: “Anne ile evladının arasını ayıranın, Allah da kıyamet günü sevdikleriyle arasını ayırır.” (Tirmizi) buyurmaktadır. Ve öyle bir an gelir ki anne, ağzına atmak üzere olduğu hurmayı kendisinden isteyen yavrularına kıyamayıp bölüştürür de bu davranışı ile cenneti kazanır.
Anne fedakârdır; emeğinin hesabını tutmaz. Sevgi doludur; yüreğinin kapısını kapamaz. Affedicidir; kucağından geri çevirmez. Annenin adımları cennete öylesine yakındır ki, Peygamber Efendimiz ona hizmeti cihad olarak adlandırmaktan çekinmez.
Anne, Peygamberimizin dilinde, “kendisi ile güzel bir ilişki kurulmasını en çok hak eden kimse” konumundadır. Sevgili Peygamberimiz Allah’ın, annelere isyanı haram kıldığını söylerken anlamsız tartışmalardan ve sonu gelmeyen husumetlerden anneyi korumak ister.
Yavrusu olunca, “baba” olur erkek. “Ailenin senin üzerinde hakkı var!” diye uyaran Peygamberinin kendisine yüklediği sorumluluğu yerine getirebilmek için çırpınmaya başlar. Bir taraftan ailesinin rızkını temin etmeye çalışmalıdır. Diğer taraftan, her türlü kötülüğü yuvasından uzak tutmak için çabalamalı, bu uğurda canını bile verse şehit olacağı müjdesini kulak ardı etmemelidir.
Resul-i Ekrem aleyhisselam, “…Allah rızasını umarak ailen için yaptığın her harcamadan muhakkak ecir alırsın, eşinin ağzına koyduğun bir lokmadan bile!” sözleriyle babanın bu çalışmasının mükâfatlandırılacağını müjdeler. Ama mesuliyet sadece ev halkının karnını doyurup sırtını giydirmekle bitmez ki.
Kendisinden sonra evlatlarını başkalarına el açacak kadar perişan bir konumda bırakmaması istenen baba, aynı zamanda onları, hayırlı birer fert olarak yetiştirip topluma sunmalıdır. Efendimizin ifade buyurduğu üzere: “Hiçbir baba çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.”
Anne ve babanın elinde çocuk nadide bir emanettir. Bugüne aitmiş gibi görünse de aslında yarınlar için hazırlanması gereken bir emanet… Hassas, kırılgan, ilgiye ve sevgiye ihtiyacı hiç bitmeyen bir candır. Bir imtihandır yavru; sonuçta büyük mükâfatı kazanmak isteyenin hayli emek sarf etmesini gerektiren bir imtihan…
Anne-babanın çocukları için göstermeleri gereken itinanın, daha yavrunun ilk hücreleri bile oluşmadan evvel, şeytanın ondan uzak olması için dua etmeleriyle başlaması dikkat çekicidir. Bu yüzden anne-baba, evladı dünyaya geldiğinde kız-erkek ayrımı yapmak gibi cahiliye adetlerinden uzak durarakonu ilahi bir lütuf olarak görmelidir. Kızı olunca öfkeden yüzü kapkara kesilen ama oğlu olunca bayram eden kara cahillerden olmamalıdır.
Bu nimeti bahşeden Rablerine şükürlerinin nişanesi olarak anne babalar akika kurbanı kesebilir, ona güzel bir isim verir ve böylece onun hayatının ilk günlerine bereket dolu dualarla başlamasını sağlayabilirler.
Anne ve babalar olarak biz mü’minlerin daimi niyazı şudur: “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle.” (Furkan, 74)