KUR’AN İKLİMİ-Sermayemiz

KUR’AN İKLİMİ-Sermayemiz

“Her kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik de bulur. Her kim Allah’a ve Peygamberine hicret etmek maksadıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, kuşkusuz onun mükâfatı Allah’a düşer. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” (Nisa, 100)

Ayeti kerime hicret yurdu olan Medine-i Münevvere’ye gitmek için yollara düşen ancak yolda vefat eden Cündüb b. Damre radıyallahu anh hakkında nazil olmuştur. Allah için hareket edenin, yarı yolda da kalsa yine sevabını tam alacağını müjdelemektedir. İlim aramak, haccetmek, cihad etmek veya bunlar gibi herhangi bir dini amaçla Allah rızası için yapılan her hicret Allah ve Resulüne yapılmış bir yolculuktur. Rabbimizin hikmetinin gereği olarak geldiğimiz bu dünya da bizim hicret yurdumuzdur.

Cenneti kaybedip tekrar kazanmak için çıktığımız varlık âlemi sahnesinde ilk sermayemiz dünya ve içindekilerdir. Bu sermayeye aldığımız her nefesle bizi de dâhil etmeliyiz. Bu yolculuk Rabbimizin bizi yarattığı topraktan bize üflediği ruhuna bir hicrettir. Bu yolculuk maddi neyimiz varsa terk edip manayı ve rıza-i bari’yi kazanma yolculuğudur.

Yalnız başımıza geldiğimiz bu dünyada milyarları bulan sayımızla birçok canlı türünden fazla olsak da Müslümanlar olarak imtihanımız vasıtaları gaye edinmemizde düğümlenmiştir. Gayemize ulaşmak için sermayemiz olan vasıtalar bizi çok meşgul ediyor. Onların cazibelerine çabuk kapılıyoruz. Dünyayı ve içindeki nimetleri çok seviyor ve kaybetmekten korkuyoruz.

Rabbimiz Tevbe suresi 111. ayette bize cenneti vermeyi vaat eder ve iki şart koşar. Bunlardan birincisi; lütf-i ilahisinden verdiği dünyayı O’nun rızasına uygun kullanmak. İkincisi esas sermayemiz olan hayatımızı da O’nun istediği gibi sürdürüp ruhu teslim etmek. Hani denir ya “emaneti sahibine teslim etmek” “…Allah’tan ziyade ahdine vefalı kim vardır?…” Senetle, çekle vadeli satışlarla insanlara güvenip sermayemizi, bazen bir ömür boyu biriktirdiklerimizi daha çok kazanmak için ölümlü olan ve her an vefasızlık edebilecek bir insana güvenip verebiliyoruz.

Allah’ın istediği gibi yaşamaya çalışmak bir inanç testidir. Mız mız eden çocuklar gibi oyuncaklar için kavga eder, birbirimizin canına kast eder olduk. Ruhun peşine düşüp yükselecekken dünyaya çakılıp kaldık da sahip olduklarımızı ulaşmamız gereken hedeflerimiz yaptık. Dünyayı sevdik, nefsimize hizmet etmek, onu mutlu ve mesut etmek temel hedefimiz haline geldi. Allah’ın rızasını ve cenneti kazanmak arzusunun içimizdeki hararetini söndürdük, üzerine toprak attık. Oysa Efendimiz aleyhisselam dünya hayatını tanımlarken: “Benimle dünyanın hali ancak bir ağacın gölgesinde bir müddet dinlenip de bırakıp giden bir yolcu gibidir” (Tirmizi) buyurur.

Dünya yeşildir, güzeldir, caziptir ama uzun yolculuğumuzun kısa mola yeridir. Molada gördüğümüz insanlar gibi; annemiz, babamız; eşimiz, çocuklarımız tüm sahip olduklarımızla birlikte kendi varlığımızı da bu dünyada bırakıp gideceğiz. “Allah, mü’minlerden, canlarını ve mallarını, kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır…” (Tevbe, 111)

Rabbimiz Teâlâ servetimiz dediğimiz hiçbir varlığımızı değersizleştirmeden en nazik davranışı ve en itibarlı konumu onlara dünyada ve ahirette sağlayacağını vaat ederek alır. Mesela çocuklarına emanet bıraktığı anne ve babayı Rabbimiz kendi korumasına alır ve çocukların anne ve babalarına saygılı ve hürmetkâr davranmasını emreder. Bu şekilde ömrünü geçiren çocuğu Allah yolunda sayar.

Allah yolunda harcanan servet ve ömür sadece anne ve babaya saygıyla sınırlı değildir. Tövbekâr olanlar, ibadet edenler, hamd edenler, rükûa varanlar, o secdeye kapananlar, iyiliği emredip, kötülükten vazgeçirenler, Allah’ın emir ve yasaklarının ölçülerine riayet edenler… de Allah yolunda ömür harcayanlardır. Efendimiz; “Ölüyü kabre kadar üç şey takip eder: Çoluk-çocuğu, malı ve ameli. Bunlardan ikisi döner, biri kalır. Çoluk-çocuğu ve malı döner, ameli kendisiyle kalır.”(Buhârî) buyurmaktadır.

“Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki, her başakta yüz dane vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir. Allah’ın lütfu geniştir, O her şeyi bilir.” (Bakara, 261)

Mezar, bir gün açılacak bir amel sandığıdır. Tükenen nakd-i ömrümüzde dilimizde bir ah kalmasın. Son nefesimiz, son sermayemizin derinden söylediği bir Allah olsun. İnşallah.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.