Abdullah Yıldız’la Röportaj

“Gündemi Belirlenenler” Değil “Gündem Belirleyenler” Olmalıyız – Abdullah Yıldız
1- Genç Adamlar’ın tanımasını ve takip etmesini istediğimiz isimlerden birisiniz. Bize kendinizden ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
1954 yılında Adana’nın Kozan ilçesine bağlı Ayşehoca köyünde doğmuşum. İlkokulu köyümde okudum, İmam Hatip Lisesi’ni Adana’da, Selçuk Eğitim Enstitüsü’nü de Konya’da bitirdim. 1980’den itibaren çeşitli eğitim kurumlarında 23 yıl öğretmenlik yaptım. 1976-1978 yıllarında haftalık Yeniden Milli Mücadele, 1978-1980’de ise aylık Pınar dergisinde yazılar yazdım. 1991 yılından bu yana Umran dergisinde, Ocak 2001’den bu yana da her Salı günü Yeni Akit gazetesinde yazıyorum. 2006’da bir grup yazar arkadaş ile birlikte Namaz Gönüllüleri Platformu’nu kurduk. Bu güzel çalışma bütün Türkiye’de ve Avrupa’da binlerce insanın namazla buluşmasına ve namaz bilinci kazanmasına katkı sağladı. 1991’de yayımlanan “Namaz Bir Tevhid Eylemi” kitabımın “Namaz harekâtımızı” tetiklediğini söyleyebilirim. Rabbim, göz aydınlığı bir eş, dört çocuk, dört de torun lütfetti.
2- Medyanın gücü mü vardır yoksa güçlü olanın mı medyası vardır?
Güç ve otorite sahiplerinin güç ve otoritelerini devam ettirebilmek için “medya gücünü” etkin bir şekilde kullandıkları bir dünyada yaşıyoruz. Ne yazık ki, “bağımsız” bir medyanın kendine ait “bağımsız” bir gücünden söz edemiyoruz. Genelde her medya, bir sermaye grubuna ait ve bunun istisnası çok az. Keşke Hakk’ı ve hakikati haykıran yazılı ve görüntülü medyamız, bağımsız ve etkin bir güce sahip olsak. Ancak, son yıllarda internet ve sosyal medya dünyasının, “kendimize özgü”, bağımsız ve güçlü bir medya ağı kurmamıza imkân sağlayacağını umut edebiliriz.
3- Herhangi bir olay hakkında bile birbirinden farklı onlarca haber yapılıyor. Kimi doğru, kimi yanlış. Genç Adamlar doğru habere nasıl ulaşabilir?
-Hucurât suresinin 6. ayetinde Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haberle gelirse, onu araştırıp-açıklığa kavuşturun. Yoksa cehaletle (bilmeyerek) bir kavme kötülükte bulunursunuz da, sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” Her işittiğimiz, her okuduğumuz habere, araştırıp incelemeden inanıverirsek, doğruyu ve hakkı/hakikati bir türlü bulamayız ve meşhur tabirle ‘at izi it izine karışır’. Bunun neticesinde de bilerek ya da bilmeyerek birilerine veya bir topluluğa haksızlık yapmış olabiliriz. Haberlerin incelenmeden uluorta yayıldığı, çoğu Müslümanların dahi doğru olup olmadığına bakmadan ve özen göstermeden bir başkasına aktarıverdiği bir ortamda, her haberi ihtiyatla karşılamalı ve iyice, derinlemesine araştırmadan kullanmamalıyız. Haberlerin ve yorumların hakka ve hakikate uygun olup olmadığını belirlemek için de Allah’ın verdiği aklı, basireti, feraseti yine O’nun bildirdiği şaşmaz ölçülere uygun olarak çok iyi kullanmalıyız.
4- Suni gündemler ile bizleri asıl ilgilenmemiz gereken gündemden uzaklaştırıyorlar. Kendi gündemimizi nasıl oluşturabiliriz?
Müslümanın zamana ve mekâna göre değişmeyen gündemleri vardır: Günde beş vakit gündemini belirlemesi gereken namaz gibi… Ashabın “Peygamberimiz aleyhisselam bize her gün Kur’an’dan on ayet öğrenmemizi önerir, onları anlayıp yaşamadan diğer on ayete geçmemize izin vermezdi” beyanından hareketle her gün on ayetin gündemimize girmesi gerektiği gibi… Güncel olayları Kur’an ve Sünnet perspektifine göre “okumak” zorunda olduğumuz gibi…
Bize her gün hatta her saat dayatılan gündemlerin peşinde koşar durursak, bir yerlere savrulmamız da kaçınılmaz olur. Bu sebeple bizler, sürekli olarak başkaları tarafından “gündemleri belirlenen” insanlar değil, “kendi gündemini kendi belirleyen” ve hatta başkalarının “gündemlerini belirleyen” bilinçli ve aksiyoner Müslümanlar olmalıyız.
5- Aslında bugün hepimiz haberciyiz. Elimizin altında birçok sosyal medya alanı ve hedef kitlesi var. Haberciliğe bir de bu açıdan bakarsak bizlere neler tavsiye edersiniz?
Bir “medya ahlâkı” ve hatta özellikle ve öncelikle bir “sosyal medya ahlâkı” oluşturmalıyız. Bu konuda Hucurât suresi ve Nûr suresi başta olmak üzere Kur’an-ı Kerim’de ve Hadis-i Şeriflerde biz müminlere tavsiye buyurulan iletişim ve ilişki prensiplerine, söylem ve eylem ilkelerine sıkı sıkıya uymalıyız. Yalan, iftira, itham, asparagas, dedikodu, gıybet, nemime (laf taşıma) gibi korkunç sapmalara düşmemek için bunu yapmak zorundayız.
6- Bize vakit ayırıp sorularımızı cevaplandırdığınız için teşekkür ederiz. Son olarak eklemek ya da hatırlatmak istediğiniz şeyler var mı?
Medya ve iletişim gibi çok hayati bir konuya eğildiğiniz için ve sorduğunuz sorular için Genç Adam ekibini kutluyor ve dualar ediyorum.