Rehberimiz Rasulullah -aleyhisselam-

Ebu Hureyre radiyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah aleyhisselam: “İstemeyenler dışında, ümmetimin tamamı cennete girer.” buyurdu. Bunun üzerine “Ey Allah’ın elçisi, cennete girmeyi kim istemez ki?” denildi. Peygamber Efendimiz “Bana itaat edenler cennete girer, bana karşı gelenler cenneti istememiş demektir.” buyurdu. (Buhari)
Cennete girmeyi istemeyenler iki şekilde olabilir. Kendilerine İslam tebliği ulaştırılan kimseler, şayet bu daveti kabul etmezler, yani Müslüman olmazlarsa, kâfir diye adlandırılırlar. Bir diğer grup ise, İslam’ı kabul etmiş olanlardır. Bunlar, örnek nitelikte olması gereken insanlardır. Fakat bunlar arasında Peygamber’in tebliğ ettiklerine uymayanlar ve dinin emirlerini gerektiği şekilde yerine getirmeyenler de vardır ki, bunlar da âsî yani günahkâr kabul edilirler. Kâfir olanlar hiçbir şekilde cennete giremezler. Âsî, günahkâr kabul edilenler ise cehennemde cezalarını çektikten sonra cennete girerler. Demek oluyor ki, günah imanı gidermez, fakat sahibini cehenneme sokar. Ancak bu cehennemde kalış, kâfirlerde olduğu gibi sürekli ve ebedî değildir.
Sahabe-i kiram, cenneti istemeyenlerin kimler olabileceğini merak edip şaşırdılar ve Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’den bunu öğrenmek istediler. Allah Resulü’nün cevabı kısa, ama son derece muhtevalı oldu. Buna göre kendisine itaat eden cennete girecek, isyan eden ise cehenneme girmeyi istemiş olacaktır.
Peygamber’e itaat, Kur’an ve Sünnet’e sımsıkı sarılıp bağlanmayı içine alır ki, böyle hareket edenler mü’min olarak cennete girerler. Peygamber’e isyan ise, ya tamamen İslam’ı kabul etmemeyi ifade eder ki, o zaman bu âsî kişi kâfir olarak kalıp ebediyen cehenneme girer veya Müslüman olduğu halde Allah’a ve Resulü’nün emirlerine uygun hareket etmeyerek günahkâr olur, günahının cezasını çektikten sonra cennete girer.
Peygamber’e itaat etmek, cennete girmeye vesiledir. İslam’ı kabul ettiği halde günah işlemeye devam eden kimse cehenneme girer, ancak orada temelli kalmaz.
Âbis İbni Rabîa şöyle dedi: Ben, Ömer İbni Hattâb’ın Hacerülesved’i öptüğünü gördüm. O esnada diyordu ki: “Ben senin taş olduğunu, bir fayda ve zarar veremeyeceğini biliyorum. Şayet Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in seni öptüğünü görmeseydim, ben de öpmezdim.” (Buhari-Müslim)
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in yaptığı bir fiilin, işlediği bir işin sebebi ve hikmetini anlayamamış olsak bile ona uymak dinin temel kaidelerinden biridir. Bu konudaki sünnetin kavlî, fiilî veya takrîrî olması arasında bir fark yoktur.
Hz. Ömer, Hacerülesved’in bir taş olarak bizâtihi kendisinin bir fayda veya zarar vermeyeceğini özellikle açıklama ihtiyacı duymuştu. Çünkü cahiliye devri Arapları, bir taşa veya puta dokunmanın, onlara saygı göstermenin ve onları öpmenin, kendilerini Allah’a yaklaştıracağına, fayda vereceğine, bir takım hastalıklarına şifa olacağına inanırlardı. Hâlbuki Hz. Ömer’in davranışının bunlarla hiçbir alakası yoktur. O sadece Allah emrettiği için Kâbe’ye doğru yönelerek namaz kılındığı gibi Resul-i Ekrem’in sünnetine uyarak Hacerülesved’i öpmekteydi.
Câbir radiyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Benim ve sizin durumunuz; ateş yakıp da ateşine cırcır böcekleri ve pervaneler düşmeye başlayınca onlara engel olmaya çalışan adamın durumuna benzer. Ben sizi ateşten korumak için kuşaklarınızdan tutuyorum, siz ise benim elimden kurtulmaya, ateşe girmeye çalışıyorsunuz.” (Buhari-Müslim-Tirmizi)
Bu hadis, Peygamber Efendimizin ümmetine olan şefkat ve merhametinin, onlara bir zarar gelmemesi için ne kadar gayret gösterdiğinin delilidir. Kendilerini ateşe atan pervaneler, bilgisizlik ve idraksizlikleri sebebiyle böyle yapıyor ve helâk oluyorlar. Oysa insanoğlu akıl ve idrak sahibidir. Cehennemden, onun yakıcı ateşinden korunmanın ve kurtulmanın yolu Allah ve Resulü’nün emir ve tavsiyelerine uymak, helal ve haram sınırını bilip tanımakla mümkündür.
Peygamber Efendimiz “Ben sizi ateşten korumak için kuşaklarınızdan tutuyorum.” derken, size helâl ve haramın hudutlarını öğretiyor, insanı cehenneme götüren davranışlardan sizi haberdar ediyorum; buna rağmen siz nefislerinizin arzusuna uyarak haramlara dalıyor, cehenneme girmenizi gerektirecek işler yapıyorsunuz demek istiyor.
Gerçekten Kur’an ve Sünnet, hangi amellerin insanı cennete götüreceğini, hangilerinin cehenneme girmeye sebep olacağını çok açık bir şekilde ortaya koymuş, gözler önüne sermiştir. Yanmakta olan bir ateşe cırcır böceklerinin ve pervanelerin gelip düştüğünü, yanıp helâk olduğunu nasıl apaçık görüyorsak, cehennemlik ameller de onun kadar apaçık bellidir. Bu yasakları çiğneyenler, günahları ve dünyalık şehvetleri sebebiyle cehennem ateşinde yanacaklardır. Bu, Allah’a ve Peygamber’ine itaat etmemenin, emirlerine uymamanın sonucudur.
Peygamber Efendimiz, ümmetine karşı son derece merhametli ve şefkatlidir. Peygamberimizin sünnetleri ve uyarıları ümmetine kıyamete kadar rehberdir. O’nun sünnetine uyanlar Allah’ın izniyle şefaatine ulaşırlar; karşı gelenler ise, kendi nefislerine zulmetmiş olurlar ve cehenneme girerler.
Rabbim, cümlemizi kendisine layık bir kul, Resulü’ne layık bir ümmet eylesin.