Müslüman Konsere Gider mi?

Müslüman Konsere Gider mi?

Bir soruyu anlamak soruyu çözmenin yarısıdır derler ya… İşte bu soruyu anlamak için havsalamı oldukça zorlamak zorunda kaldım. Sorunun temeli ‘Konsere Giden Müslümanlar’. Bu ifadede bize öğretilen dil kurallarının sınırlarını yeteri kadar zorlayan bir problem var. Neydi o problem? Evet, hatırladım: ‘Anlamca çelişen sözcüklerin bir arada kullanılmasından kaynaklanan anlatım bozukluğu’. YGS veya KPSS’de çıkar mı bilmem ama ahiretteki hesapta bu cümle ile ilgili sorular gelmesi kesin. Öyleyse bütünlüğü zedeleyen anlam çatışmasını bulmak için kelimeleri ayrı ayrı inceleyim.

Öncelikle ‘konser’le başlayalım. Bir grup müzisyen tarafından dinleyici topluluğuna verilen müzik gösterisi anlamına gelir. Bizim literatürde ise müzik kelimesi incelendiğinde anlama geçilmeden “Helal mi, haram mı?” diye bir soru karşımıza çıkar ki Âlimlerimiz problemi çözebilmek için görüşler beyan etmişlerdir.

Müzik problemi günümüze kadar halk arasında da farklı farklı boyutlarda devam edegelmiştir. Bir zamanlar ilahilerimizin arkasındaki çalgı sesleri tartışılırken sonra sözleri uygun müziklerin dinlenip dinlenemeyeceği konusu da tartışılmış. Bu problemler halledilince konserlere (konser dediysek içkisiz ha! Ayrıca sanatçımız bir programda ilahi söylemiş(!) olmalı) gitmenin doğruluğunu yanlışlığını konuşur hale gelmişiz. Tartışmanın bundan sonra ki aşaması fevkalade tedirgin edici olmakla beraber bize Arif Nihat Asya’nın bir sözünü hatırlatıyor; ‘Bize bir nazar oldu Cumamız Pazar oldu, Ne olduysa bize hep azar azar oldu.’

Gelelim gitmek kelimesine… Bir yere doğru yönelmek anlamını karşılar. Müslüman Kâbe’ye yönelir, hayra yönelir, cihad meydanına yönelir de konser meydanına nasıl yönelebilir? Ya da konser meydanında ki kapalı kızlar Kudüs mitingine giderken yanlışlıkla mı konsere gittiler? Anneler ve babalar Hanne olup kızını Beytül Makdis’e götürürken yanlışlıkla mı konser meydanlarına bıraktılar? Kafa karıştırıcı sorular bunlar, fazla sorgulamamak gerek(!).

Müslüman kavramının anlaşılması ise bu kavramlar arasında en çetrefilli olanı. Kısa bir tanımla değil ama kısa bir örnekle anlatalım; Fransa’da dans adında bir oyunun çıktığını duyan Kanuni, Fransa kralına şu şekilde hitap eden bir mektup yazar: “Elçimden aldığım habere göre bildiğim o ki, sizin ülkenizde adı dans olan kadın ve erkek arasında münasebetsizce oynanan bir oyun ortaya çıkmış. Bu mektup eline geçtiği anda ya bu rezil oyunu hemen yasaklarsın ya da ben gelir ülkenizi başınıza yıkarım.”

Dansı yasaklayan Müslümanlardan konsere giden Müslümanlar türedi. Konser meydanındaki Müslümanlar da protesto amacıyla gitmediğine göre, iki Müslüman duruşunun arasındaki uçurum hatırı sayılır derecede dikkat çekici. Bu uçurum nasıl oluştu? Ya da sorgulanması gereken; bulunduğumuz meclislerde uygun şartlar içerisinde söylenen ezgilerin kurduğu muhabbet ve kardeşlik dururken konser gibi bir ahlak illetini eğlence aracı olarak görecek kadar basit hayatlara nasıl sahip olduğumuz?

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.