Kur’an’dan Dinlemek

Kur’an’dan Dinlemek

“Rabbimiz! Biz, “Rabbinize iman edin” diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, bizleri sana ermiş kullarınla beraber yanına al.” (Al-i İmran, 193)

İnsanın doğumundan itibaren tekâmülünde dinlemek çok büyük bir yer teşkil eder. Hatta dinleyemeyen, kulakları işitmeye açılmayan çocukların konuşmaları da mümkün olmaz.   Kulak diğer beş duyu organının da en üstünüdür. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de; “Yeryüzünde dolaşan canlıların Allah katında en kötüsü anlamayan ve düşünmeyen sağırlarla dilsizlerdir.” (Enfal, 22) Buyurur. Burada kınananların gerçeklere kulağını tıkayan ve hakkı söylemeyen manevi sağırlar ve dilsizler olduğu açıktır. 

“Rabbimiz! Biz, “Rabbinize iman edin” diye imana çağıran bir davetçi işittik” ayetinde çağıran Rasulullah (s.a.v.) veya Kur’an’dır. Bu ayeti celile, çağrıyı işitenlerin kulaklarından geçen seslerin onların vicdanlarındaki tesirini göstermektedir. Bu dinleyiciler Kabul eden bir kulak ve gönüle sahip kişilerdi. Şüphesiz her dönemde bu dinleyicilerden başka Allah’ın ayetlerini ve Rasulünün davetini dinleyenler de oldu. Onların bir kısmı dilleriyle “işittik” diye iddia ettiler, fakat hakkiyle dinlemediler ve anlamadılar. Anlasalar bile anladıklarını icra edip, yerine getirmediler. Sanki hiç duymamış, işitmemiş gibi hareket ettiler.
Kulağı olduğu halde hakkı duyamayarak kulaksızlar gibi oldular. Dili olduğu halde hakkı söyleyemeyerek dilsiz gibi oldular. Varlık içerisinde yokluk çeken varyemezler gibi azaları tam olduğu halde kendilerine engelli muamelesi yaptılar. Bu nedenle kulağı yok, dili yok, akılı yok, olsa da kullanamayan en aşağı canlılar gibi oldular.

Bunlar halkımızın ‘gözünden akıllı’ dediği kimselerdir. Gördüklerini elde etmek, gördükleri ile olmak isterler. Ölçüleri olmadığı için dengeleri de kalmamıştır. Bunlar kötülük yapa yapa en aşağı çukurlara yuvarlanmışlardır. İnsanlık vasıflarından uzaklaştıkları gibi hayvanlardan daha aşağı bir yaşantıya başlamışlar ve dostları ile akıntıya kapılmışlardır. Bunları görenler yılanlara bile sevgi ile bakar olurlar. Zira yılana bile bir şeyler duyurmak mümkün olur. Yılanın bile müziğin namelerinden etkilenen bir kulağı ve namelerin coşkusundan etkilenip uysallaşan, kıvrak vücut figürleri ile hayata katkı veren bir iç dünyası vardır.

“Rabbimiz! Biz, ‘Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, bizleri sana ermiş kullarınla beraber yanına al.” (Al-i İmran, 193) ayetini ta gönlünün derinliklerinden hissederek imanını ve itaatini haykıran basiret sahibi mü’min de hep mütevazı, hep Rabbimiz Teâlâ’ya karşı bir hata işlemek kaygısı içerisinde ihtiyatlıdır. Davetçiyi iyi duyamamak ya da anlayamayarak görevinin gereğini hakkı ile yerine getirememe kaygısının verdiği telaş içerisindedir. Kerhen değil, kendi rızasıyla, seve seve sözünü tutan emre uyan kulağı ve basireti açık bu mü’min Yüce Rabbimizin rahmetine ve ihsanına sığınarak hatalarından bağışlanma ve rahmete layık olmak yolunda sürekli kulağı açık haldedir.

Hakkı duymak duyabilmek hakka ulaşmak için araya engeller koymamak çok önemlidir. Kişi manevi körlerle ve sağırlarla dura dura onlar gibi olur. Rahmetin nurundan gözleri rahatsız olur, nura çıkamaz. Allah’a davet eden müezzinin sesinden ve görüntüsünden rahatsız olur. Kulaklarını ve gözlerini kapatır. Tıpkı Hz.Nuh a.s. ‘ın milleti gibi yapar, mü’minleri görünce ruhu göklere çıkacakmış gibi daralır;
“Nûh dedi ki: “Ey Rabbim! Ben kavmimi gece gündüz davet ettim. Fakat benim çağırmam, onların sadece kaçmalarını artırdı. Ben onları senin bağışlaman için her davet ettiğimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, ısrar ettiler, kibirlendikçe kibirlendiler.” (Nuh, 5-7) 

Hz. Nuh a.s.’a zulmettiler. Ancak kendilerinin Allah’tan uzaklaşmalarına sebep olan Ved,  Suva, Yeğus, Yeûk ve Nesr’in etrafında uydurulmuş efsanelere kulaklarını ve gönüllerini açtılar. Tıpkı Musa a.s’ın ümmetinden buzağıya tapınanların gönüllerini buzağı aşkı ile doldurup, kendilerini Kızıl Deniz’den geçiren Allah’ı göremedikleri gibi. Tıpkı Mekke müşriklerinin Lat, Menat ve Uzza gibi putlarına olan sevgileri ile gönüllerini doldurup, kendi öz evlatlarını öldürdüklerini göremedikleri gibi. Günümüzde de Allah’ın dışında yanlış ne varsa gönüllerini ona açan, ona inanan, duyduk diyen fakat duymayan sağırlar gibi.
Ashab-ı Uhdud gibi, Ashab-ı Kehf gibi, Habib-ün Neccar gibi Allah’ın davetine kulağını tıkamayan, gözünü ve gönlünü Hakka açan temiz yürekli bahtiyar insanlar Allah’ın elçilerinin davetini işitince rüzgâr gibi uçmuşlar;

“Şehrin ta ucundan bir adam koşarak geldi ve: “Ey kavmim! Uyun o elçilere! Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o zatlara ki, onlar hidayete ermişlerdir. Bana ne oluyor da kulluk etmeyecekmişim beni yaratana? Hep döndürülüp O’na götürüleceksiniz. Hiç ben O’ndan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer O Rahman, bana bir zarar dileyecek olsa, onların şefaati benden yana hiçbir şeye yaramaz ve onlar beni kurtaramazlar. Şüphesiz ki ben, o zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum. Şüphesiz ki ben, Rabbinize iman ettim, gelin dinleyin beni.” (Yasin, 20-25) diye haykırdı.
Tıpkı Efendimiz ve beraberindeki yıldız gibi olan ashabının yaptığı gibi;

“Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de iman ettiler. Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini ayırt etmeyiz.” “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.” (Bakara, 285)

İş işten geçmeden önce biz de salih dedelerimiz gibi dünyada iken “İşittik ve itaat ettik.” diyelim. Ahiretteki işitme ve oradaki feryat fayda vermez.

“De ki: “Size vekil kılınmış olan ölüm meleği canınızı alacak, sonra döndürülüp Rabbinize götürüleceksiniz.”Ey Muhammed! Günahkârların, Rablerinin huzurunda başları öne eğilmiş olarak: “Ey Rabbimiz! Gördük ve dinledik, şimdi bizi geri çevir de salih bir amel işleyelim, çünkü biz artık kesin bir şekilde inanıyoruz.” derlerken bir görsen!” (Secde, 11-12)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.