Derdimiz İnanmış İnsan

Medeniyetimizin temeli bir insan ve bir kitapla atıldı. Allah (İslam davası) için Mekke’den hicret edenler eski adıyla Yesrib’i (Medine) İslam medeniyetinin merkezi yapmışlardır. Hz. Muhammed aleyhisselam “Müslümanlar bir binanın taşları gibidir” buyurmuştur. Namaz kılarken safların arasından şeytanı geçirmemek için birbirimize perçinleniyorsak, toplumsal hayatımızın her alanında da namazda yüklendiğimiz ulvi gayeyi korumalıyız. Bir toplum ki ahlakî olarak çözülmeye başlamışsa, ecdadının biriktirdiği, koruduğu mirasını ifsat etmeye başlamıştır. Modern insan, İslam Medeniyeti binasının her gün bir parçasını yok etmektedir.
İslam ve insan, ne mükemmel aksiyon zenginliğidir. İnsafı olan insan Asr-ı Saadet’in hangi sayfasına baksa bunu fark edecektir Üstad Necip Fazıl, İslam ve aksiyonu şu şekilde tarif eder: “Alelâdenin üstünde; harika yenilik ve çetinlik şartları içinde insanın kendi kendisini ve cemiyetini aşma cehdi; aksiyon budur. Her işte imkân üstüne tırmanmak ve engeli aşmak davası, işte aksiyon budur. İslam, iman ruhunun bitmez, tükenmez, durmaz, dinlenmez aksiyonundan ibarettir. İslam Tarihi’nde adaletiyle parlayan yıldızımız Hz. Ömer r. anh, Hz. Ebubekir r. anh vefat edince “AH EBUBEKİR! TEKRARI ZOR BİR ÇIĞIR AÇTIN” diyerek kendine öyle sorumluluklar yüklemiştir ki!
Hz. Ali r. anh anlatıyor “Hz. Ömer’i r. anh deveye binmiş olarak telaş içinde gördüm, hızlı hızlı gidiyordu. O’na:
– Ya Emirü’l Mü’minin! Nereye gidiyorsun? diye sordum.
– Devlete ait develerden bir tanesi kaçmış onu aramaya gidiyorum, diye cevap verince.
– İnan ki senden sonra bu milleti idare edecek olanlara korkunç bir yük bırakıyorsun, dedim. O,
– Hz. Muhammed’i aleyhisselam hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki eğer (idaremiz altındaki toprakların en ücra köşesinde) Fırat Nehri’nin kenarında bile bir keçi kaybolacak olursa kıyamet gününde Ömer’den hesabı sorulacaktır.”
Sorumluluk bilincinin zirvesine bakar mısınız? Ebubekir’in r. anh açtığı çığırı derinleştiriyor, genişletiyor ve bize sorumluluk dersi yapıyor. Ümmetin öncüleri ve hocaları; sokaklarda kaybolan gençleri Hz. Ömer r. anh görseydi ne hale gelirdi? Şeytanın ve dünyanın elinde harcanan gençlerimizin hesabını kıyamet günü nasıl vereceğiz? Anneler vicdan sizden de mi silindi? Müşrikler yeni doğan kızlarını toprağa gömermiş, çevrene ya da dur hemen yanına bak. Toprağa gömülen çocuk cennete kanatlanıp gidiyordu ama etrafında gördüklerin cehenneme yuvarlanacak gibiyse bir düşünmek ve hemen harekete geçmek gerekmez mi? İnsanî ve ahlakî bütün değerlerini kaybeden evlatlarımızı nasıl görmezden geliyorsunuz? Unutmayalım ki bir toplum büyük bir medeniyet hamlesi yapmak istiyorsa Allah’a hakkıyla boyun eğen anneler yetiştirmelidir.
Ömer bin Hattab r. anh, bir gün dostları ile otururken aralarında şöyle bir konuşma geçmiş: Ömer r. anh “Haydi, herkes bir şey dilesin” demiş. Oradakilerden biri “Ben, şu oda dolusu gümüşüm olsun da onu Allah yolunda harcamak isterim. Bir diğeri “Oda dolusu altın” diğeri ise “Oda dolusu mücevherim olsa da Allah yolunda harcamak isterim” demiş. Ömer r. anh “Başka?” deyince, “Başka bir şey istemeyiz.” demişler. Bunun üzerine Ömer r. anh kendi arzusunu şöyle dile getirmiş; “Ben, Ebu Ubeyde b. Cerrah, Muaz b. Cebel ve Huzeyfetü’l Yemanî gibilerden şu oda dolusu insan isterim ki onları, Allah yolunda görevlendireyim.” İnsan, bizim ihtiyacımız olan inanmış insan. Başka bir şey değil. Asırlar öncesinden ilacımızı, ihtiyacımızı bize hatırlatan Hz. Ömer r. anh.
Eğer yeniden ayağa kalkmak istiyorsak eğilmeyen insanlar yetiştirmeliyiz. Bir duruş sahibi olan… Dünyaya, paraya ve koltuğa tamah etmeyen insan ideali oluşturmalıyız. Hz. Ömer r. anh ideali… İlk Müslüman olduğu gün Kâbe’de namaz kılmak ister. Hicrete yalnız çıkar. Mekkeli müşriklere meydan okur. Ölüm döşeğinde hasta olan oğluna şeriatı uygulamaktan geri durmaz. Geceleri şehirde bekçilik yapar ve Halid b. Velid gibiler aklına gelince ağlayarak “Analar bir tane daha Halid b. Velid doğuracak mı?” diye hasretini dile getirir.
O’nun hayatı bugün ki toplumun düştüğü karanlıkta görebileceği bir yıldız, aydınlığa yürüyebileceği meşaledir. Gerçeklerle karşılaşmak istemeyen toplumun düzelmesi mümkün değildir. Bir insandan, hatta kendimizden başlayarak toplumu düzeltebiliriz. İslam ahlakıyla donanan bir toplum, en meziyetli medeniyet bekçilerini yetiştirecek ve insanlığa en güzel armağanlarını sunacaktır.
Genç Adam! Ümit bizim hakkımızdır. Eğer sen de ümitlenmek istiyorsan Sezai Karakoç’un şu mısralarını anlamaya çalış.
Ve gece hışırtıları içinden,
Bin yıllık kar altından,
Ölüler kentinden,
Sıyrılarak.
Geceyi ışıklarla delerek,
Gelenler var biliyorum.