İş Görenler Düş Görenler

Tencerede, kapakta, tavada, tasta bunlar…
EKİM de çalar oynar, KASIM da yasta bunlar !…
17 ve 25 ARALIK’da darbeci;
OCAK da acemidir, ŞUBAT da usta bunlar !..
Allah şifa vermesin, artırsın dertlerini;
Gördük ki 30 MART’da ölümcül hasta bunlar !..
14 Mayıs 1950’de yapılan Genel Seçimlerin millet için, memleket için, önemi ne ise; 30 Mart 2104’ de yapılan Mahalli Seçimlerin de önemi odur…
Hatta o seçimlerden daha önemlidir… Çünkü; o seçimlerde Demokrat Partinin ve rahmetli Menderes’in karşısında, Cumhuriyet Halk Partisi ve zahmetli İnönü vardı…
Bugün, Adalet ve Kalkınma Partisinin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısında;
Aynı Cumhuriyet Halk Partisi ile çarkçıbaşı Kemal Kılıçdaroğlu,
Milliyetçi Hareket Partisi ile çatık kaşlı Devlet Bahçeli,
Sadece adında “Barış ve Demokrasi” kelimeleri bulunan, ama barış ve demokrasiden uzak, etnik köken üzerinden politika yapıp, sürekli kanayan bir yarayı kaşıyan Selâhattin Demirtaş,
Bir de bu seçimlerden galip çıkmak için canını dişine takan, bütün varını yoğunu ortaya koyan, yeminli ablalarını ve ağbeylerini fîsebilillah(!) seferber eden Pensilvanya Partisi ile başındaki bazen ağlayan, bazen gülen zat vardı…
30 Mart 2014 mahalli seçimleri, Genel Seçimlerinde ötesinde, verilen mesajlar, alınan sonuçlar ve meydana getirdiği etki alanına bakıldığında, küresel güçler arasında yapılan bir seçimdir!…
Bu seçim; kimin milletten yana, kimin gâvurdan yana olduğunu gösterdi !..
Bu seçim; adına, amblemine, partisine, pırtısına, dününe, bugününe, hocasına, locasına bakmadan kimlerin kimlerle yol arkadaşı olup, bu millete bu vatana ne tuzaklar kurduklarını gösterdi!..
Bu seçim; seçim mahalli olarak Türkiye olsa da, aslında gönül coğrafyamızdaki tüm öksüzlerin, yetimlerin, bir dilim ekmeğe, bir yudum suya muhtaç bırakılan gariplerin, yoksulların, mağdurların ve mazlumların seçimiyle, tüm dünyadaki varlık sebepleri, kendilerine kandan ve gözyaşından servet ve iktidar üreten, insanlık adına hiçbir mukaddesi olmayan, çağdaş despotların ve zâlimlerin seçimidir!..
Bu seçimi, bu kadar önemli kılan diğer bir husus da; Millî irade üzerinde oynanan oyunların, geçmişte yaşanan kanlı hadiselerin, seçilmiş Başbakan’ların darağaçlarıyla tehdit edilmelerinin Millet tarafından artık ciddi olarak fark edilmesi ve Milletin kendi iradesine sahip çıkmasıdır!..
Evet, seçim sürecinde miting meydanlarında, televizyon ekranlarında, mayasız bulaşık basında, sosyal medya denilen baş belasında; “iş görenler” ile “düş görenler”in mücadelesi, çok yaralayıcı, çok kırıcı oldu…
Devlet idâre etmeye tâlip olan muhalefet parti liderlerinin, Milletin vermiş olduğu vekâletle 12 yıldır ülkeyi yöneten bir Başbakan’a karşı kullanmış oldukları o üslup, söyledikleri o yalanlar, yaptıkları o hakaretler, ithamlar, attıkları o çirkin iftiralar, aslında bu aziz millete yapılmaktadır!..
Bilmiyorum başka ülkelerin muhalefet parti liderleri de, bizdeki gibi iktidar olma hırsıyla kendi ülkelerinin seçilmiş hükümetine, Başbakanına, seviyesizliğin bu denli zirve yaptığı bir üslupla hücum ediyorlar mı?!..
Muhalefet, eğer vekâlet görevini Milletten alacaksa; plânını projesini açıklar, seçim tarihini bekler ve gelir sandıktan alır.. Mevcut meşru hükümeti elbette eleştirebilir ama, haysiyet cellatlığı yapamaz, hakaret edemez!..
Yok, vekâlet görevini Milletten değil de, seçim sandığını çeyiz sandığı zannederek, bir takım karanlık güç odaklarından almak istiyorsa, o zaman da milletin sillesini yemeye kendini alıştıracaktır!,
Bir muhalefet lideri düşünün ki; Meclis Grup toplantılarında, miting meydanlarında ülkenin siyasi, iktisadi, eğitim, sağlık, terör, savunma, dış politika, işsizlik, sanayileşme meseleleriyle ilgili gerçekleşmesi mümkün olabilecek bir tane proje ortaya koyamayacak ama; tek ayak üstünde kırk türlü yalan yumurtlayacak, meydanlarda Başbakan’ı hırsızlıkla, yalancılıkla itham edecek, kör hempalarına yuhalatacak da seçim kazanacak.!.
Ölçtüğü, ölçtürdüğü çevresinin çapının, içtiği şurubunun hapının, baktığı pencerenin, girip çıktığı kapının farkında olmayan kapı kullarının, siyasetteki düştüğü ve düşürüldüğü seviye, kendilerine ve partilerine dün ne fayda sağladı ki, bugün ne sağlayacak?!.
Hırsızlık suçundan aranan birisi yakalanarak mahkemeye sevk edilir ve Hâkim huzuruna çıkarılır. Dosyayı şöyle bir inceleyen Hâkim sanığa döner ve:
“Dosyanız oldukça kabarık..Bu kaçıncı hırsızlığınız?”
“Valla sayısını hatırlamıyorum sayın Hâkimim..Bilmiyorum kaç oldu.”
Hâkim: “Peki, hırsızlıktan başka ne var?”
“Ohoo!.. Sorduğun şeye bak Hâkim bey!.. Hırsızlık var.. Gasp var… Karaborsacılık var… Esrar eroin var… Adam yaralama var…Cinayet var.. Irza tecavüz var.. Dolandırıcılık var… Daha sayayım mı?” demiş.
Dikkatle dinleyen Hâkim der ki:
“Maşaallah…Maşaallah… Yahu sende ne ararsan varmış… Sende yok, yok!.. Hayırlı evlât dediğin böyle olur işte!.”
Tıpkı bizim müzmin muhalif parti liderleri…Maşaallah ne ararsanız var bunlarda… Derde devadan başka!..
İnsanın elinde tuttuğu ayna kendisini gösterir, muhatabını değil..
Bu seçim iş görenlerle, düş görenlerin seçimiydi!..
Ferasetine ve sabrına hayran olduğum bu asil Millet 30 Martta; “Türkiye Büyük Millet Meclisi, Benim Meclisimdir. Sandık da Son Sözü Ben Söylerim. Vekâlet Görevini Ben Verir Ben Alırım. Herkes Haddini Bilsin. Ben Tercihimi Kötü Düş Görenlerden Yana Değil, İyi İş Görenlerden Yana Kullanıyorum.” Manşetini attı bütün Vatan sathına…
Senin bu Milleti sevdiğin kadar, bu Millet de SENİ SEVİYOR be UZUN ADAM!..
ALLAH (c.c.) sana, bu Millete hizmet yolunda hayırlı, uzun ömürler versin…
Zaferiniz mübarek olsun… Yolunuz açık olsun…
Allah (c.c.) yâr ve yardımcınız olsun…