KAPAK – Ya Marufu Emredersiniz ya da Azaba Uğrarsınız

KAPAK – Ya Marufu Emredersiniz ya da Azaba Uğrarsınız

Sözlükte maruf; bilinen, tanınan, iyi muamele, tatlı dil, ihsan ve İslam’ın hoş gördüğü her şeydir. Dini terim olarak ma’ruf; İslam’ın hükümleri, genel prensipleri ve emirleri uyarınca yapılması ve söylenmesi gereken her söz ve fiildir.

Maruf plansız, programsız ve metotsuz oluşamaz. Maruf emretmeden de İslam kültür ve medeniyeti verilmeden de görev başarılamaz.

Maruf Nedir?

Maruf; görevdir: Rabbimiz, marufu emretmekle mü’minleri görevlendirilmiştir. Bu görev terk edilemez, devredilemez. Âl-i İmran suresi 110. ayeti kerimede “Siz insanlar için çıkartılmış en hayırlı bir ümmetsiniz…” buyrulmaktadır.

Maruf; yıkma-yok etmedir. Zalimin, zulmün, insafsızlığın, insansızlığın… yok edilmesidir. Marufun emredilmesi, marufa devam edilmesiyle mümkündür.

Maruf; inşa ve ihya etmektir. Hayrın, hakikatin ve güzelliklerin fert ve cemiyet halinde yaşatılması da ancak marufun emriyle mümkündür.

Maruf; icma’ etme (mü’minleri bir dava, bir gaye etrafında toplamak)dir. Bir iş için kendine ait olanı yapmaktır. Bir gaye için bir olamayan, birlik olamayanların hiçbir özgül ağırlığı olmayacaktır.

Maruf; iyiliği, güzelliği muhafaza etmektir. İyiliklere arka çıkılmazsa, iyilikler müdafaa edilmezse, hele hele hayatın dışına itilirse, zamanla maruf cemiyetten çekilir. Tolum kötülerden ve kötülüklerden geçilmez olur.

Maruf; dostluğu canlı tutmaktır (Ahzab, 6). Mü’minlerin; salihlerin, Allah Resulü aleyhisselam’ın ve Allah Teâlâ’nın dostluğunu kaybettikten sonra yaşaması neye yarar?

“Mü’min erkeklerle mü’min kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resulüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir, hikmet sahibidir.” (Tevbe, 71)

Cemiyet hayatımızda ideal ve örnek insanlara olan ihtiyacımız her zamankinden daha zaruridir.

“Sizden hayra çağıran, marufu / iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İŞTE BUNLUR KURTULUŞA ERENLERDİR.” (Âl-i İmran, 104)

Başta İsrailoğulları ve diğer helak edilen topluluklar olmak üzere hepsinde ilk kokuşma ve bozulma maruf ehlinin etkisizleştirilmesiyle olmuştur.

Ashabı kiram efendilerimiz “Emri bil ma’ruf hususunda çok hassas idiler.” Bir emrin ifası, itaatin ikamesi hususunda çok dakik idiler. ADETA BU İŞ BANA KALMIŞ, TEK MESULÜ BENİM DÜŞÜNCESİNDE İDİLER. Yukarıdaki ayeti kerimeden anladığımız; İslam cemaati bu görevi ifa edecek bir ekip / cemiyet teşekkülünden sorumludur.

Cemiyette yaşayanlar olarak zorumuza gitse de bu ekibe / cemaate itaat etme mecburiyetimiz vardır. Vazifemiz, sorumluluğumuz ve mevkiimiz ne olursa olsun, bu kişileri ve söylediklerini alnımızı kırıştırmadan, yüzümüzü ekşitmedin, gönül hoşnutluğu ile kabullenmeliyiz.

Allah Resulü aleyhisselam “Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, ya iyilikleri emreder ve kötülüklerden nehyedersiniz ya da Allah, kendi katından yakın zamanda üzerinize bir azab gönderir. Sonra Allah’a yalvarıp dua edersiniz de duanız kabul edilmez.” (Tirmizi, Fiten, 9) buyurmaktadır.

Bu kutlu ifadeden anlıyoruz ki marufu emredip menhiyyattan insanlarımızı uzaklaştırmazsak;

1-Azabla karşılaşırız.

2-Dualarımıza icabet edilmez.

3-Kalplerimiz İslam’dan uzak düşenlere benzetilir.

Büyüklerimiz; “Bir kâfirin hidayetine vesile olmak, bin kâfiri telef etmekten evladır.” demişlerdir.

Yıllar önce bir arkadaştan dinlemiştim. Şöyle diyordu; “Fakülte yıllarımda yazın dedeme yardım etmek için yaylada koyunlarını otlatırdım. Bir gün ikindi sonlarıydı. Oğlum Osman, sürüyü hemen ağıla yetiştir dedi. Ne kadar çabuk davrandıysam da ağılın dibinde sisten göz gözü görmez olmuştu. Dedem elindeki gemici feneriyle ağılın kapsındaydı. Bir de baktım ki yabancı bir köpek dilini uzatmış dedemin elindeki fenere adeta üflüyordu. Benim sopayla vurmalarımın köpeğe hiç etkisi olmuyordu. Israrla feneri söndürmek istiyor gibiydi. Kafasına vurduğum bir darbeyle hayvan kaçıp gitti. Ağılın kapısını örttüm. Kan ter içinde kalmıştım.”

“Dedem: Oğlum bu kurt amma da inatmış, ayı gibi de kuvvetliymiş deyince heyecanlanmıştım ve ayaklarım titremişti. Dede, o kadar sopayı niye yedi, neden insanın üflemesi gibi ses çıkartıyordu dedim. Oğlum o elimdeki feneri / ışığı söndürmeye çalışıyordu. Işık sönseydi bu siste işini ne kadar da rahat yapar, en az on-on beş davarı telef ederdi dedi.”

Dinimizin ışığının da “emri bil maruf, nehyi anil münker” olduğunu düşünüyoruz.

Emri Bil Maruf Yapanın Bir Gayesi, Hedefi Olmalı: Malumdur ki, hedefi olmayan insanın hareketi de olmaz. Hedef imanı sağlamlaştırır. Marufun hedefi hakkı anlatmak, insanları Hakka kabule uygun hale getirmektir. Emri bil maruf denince sahabeden Hz. Ömer, Hakim, İbni Hizam’ın oğlu Hişam akla gelir. Zaman zaman Hz. Ömer “Ben ve Hişam hayatta olduğumuz sürece bu olmaz.” derdi. Bazı kral ve idarecilerin despotluğu sebebiyle alt kademedekilere zulmetme, işkence yapma görülebilmektedir. Hedefimiz zulmün kaldırılıp, hakkın, adaletin tesis edilmesi olmalı.

Emri Bil Maruf Yapanların Bir Önderi Olmalı: Kadrosu, lideri olmayan cemiyetleri saman alevine benzetebiliriz. “Bir yolculukta, üç kişi bile olsanız birinizi başkan seçiniz.” kelam-ı nebevisinin icabını yerine getirirsek hedefe daha çabuk, daha az zahmetle varmış oluruz. Birçok hayvan topluluğunda bile bir reis olduğunu biliyoruz. Öndersiz, başkansız hangi topluluk başarılı olabilir ki?

Emri Bil Maruf Yapanların Planı-Projesi Olmalı: Her insan ayrı bir âlemdir. Onlara uygulanacak plan da farklıdır. Tanıdığımız kişilere marufu emrederken daha isabetli davranabiliriz.

Emri Bil Maruf Yapanların Haleflerini Yetiştirebilmek İçin Eğitimi Olmalı: Hz. Musa aleyhisselam ve Selahaddin Eyyubi gibi isimler kendi cemaatini-talebesini (buna ordusunu da diyebiliriz) yetiştirmişlerdir. Hapiste olan Emeviler’e “Size en zor gelen olay nedir?” denilince onlar; “Çocuklarımıza kendi terbiyemizi, eğitimimizi verememektir.” demişlerdir.

Müslümanlar devamlı bir şekilde emri bil marufla sorumludur. Emri bil maruf için yetiştirilen ekiple yetinemeyiz. Zira emri bil maruf her bir Müslümana farz-ı ayndır. İbni Mesud radıyallahu anh’dan rivayet edildiğini göre, Allah Resulü aleyhisselam “Her peygamberin kendi ümmeti içerisinde emri bil marufu emreden… nesiller vardır…” buyurmuştur. “Havariyyun” kelimesi bunu ifade eder.

Emri Bil Maruf Yapanlar, Ülkenin veya Dünyanın Değişik Bölgelerinde Emri Bil Maruf Yapanlarla İletişim Halinde Olmalı: Bazı problemlerin dünyanın her yerinde aynı metotla çözüldüğünü görüyoruz.

Bir toplulukta emri bil maruf terk edilirse cemiyette telafisi çok güç problemler zuhur eder.

Toplumlarda emri bil maruf terk edildiğinde; dualar kabul edilmez, rızıklar daraltılır, bereket kaldırılır, karmaşa, güvensizlik artar. Şu hadisi şerifle yazımızı bitirelim;

“Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, ya marufu (iyiliği) emreder ve kötülüklerden nehyedersiniz ya da Allah’a yalvarır, dua edersiniz de duanız kabul edilmez.” (Tirmizi, Fiten, 9)

Rabbim; bizlere sahih iman, salih amel ve ahlak-ı hamide nasip et.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.