Hizmeti Aşkla Yaşamak İçin

Zamanın akışına mukabil hızla tükenen ömür sermayemiz, bize geriye kalan kısmının iyi değerlendirilmesi hususunda iyi bir nasihatçi oluyor. Her gün ahirete uğurladığımız tanıdık tanımadık bütün kardeşlerimiz, bize kalan vakitlerimiz için ibretlik nasihatleri hal lisanıyla söylüyor olmalı. Hiç şüphesiz ömür sermayemizden geriye kalan kısmı ahiret azığına çevirecek şekilde yaşamak, bu dünyamız için de en şerefli hayat biçimidir.
Bir Müslüman için ömrünü en güzel biçimde değerlendirmenin yolu kardeşlerinin dertleriyle dertlenip çözüm üretmek ve bunu sadece Allah rızası için yapmaktan geçiyor. Yardım imkânı olmayanlar, dua makamının tecellisi olarak, ümmet-i Muhammedi her namazlarının ardından Allah’a ısmarlıyor. Sırf rıza aramak için… Rızayı kazanmak için de kalp meselesine dikkat etmek şarttır. Kalpte ne varsa dışarıya o taşar. Her kap içindekini sızdırır. O halde kalbi dışarıya taşıracak miktarda güzelliklerle doldurmak gerek. Kalpte heyecan varsa dışarıya heyecan, başka şeyler varsa başka şeyler taşacaktır. Şüphesiz ki nebevi ikazlarda belirtilen hususlar Allah’a giden yolda olmazsa olmazlardır. O halde: “Vücutta bir et parçası var ki o iyi olursa bütün beden iyi olur. O kötü olursa bütün beden kötü olur. O kalptir.” uyarısının bizi ne kadar sarstığına ve kalbimizden geçenlere ne kadar dikkat edebildiğimize vukufiyetimiz çok mühimdir.
Birliktelik
Heyecanı olmayan heyecan veremez. Heyecanı olanlarla birliktelik, kalp kabımıza heyecan ikliminden şebnemler damlatacaktır. Mefhum-u muhalifinden tefekkür edilirse; gaflet ehliyle birliktelik kalbe kasvet verecek, heyecanı yok edecek ve ruhumuza gaflet virüsleri bulaştıracaktır. Gerek bu virüslerin temizlenmesi ve gerekse hizmetlerimizi aşkla yaşamak için manevi gıdalar zaruridir. “Def-i mefsedet celb-i maslahattan mukaddemdir.” Yani önce yara temizlenmeli, daha sonra merhem sürülmelidir. Hem ehli gafletle oturup yarenlik etmek hem de aşkla hizmetlere koşmak kalbe taşıyamayacağı bir yükü yüklemekten başka nedir?
Büyükler der ki: Gaflet ehliyle birlikteliğiniz tuvalet ihtiyacı müddetince olsun. İş bitince hemen orayı terk edin. Bu öylesine söylenmiş bir söz değildir. Mühimdir. “Sadıklarla beraber olun.” emrini veren Rabbimiz, sadıklarla bir arada durarak bizim de sadıklar zümresinden olabileceğimiz mesajını veriyor. Sadık olmanın yolunu gösteriyor. Heyecan taşıyanlardan oluşturulacak bir kadro ile beraberlik, hizmet heyecanını her zaman diri tutacaktır.
Gece Hayatı
Serkeşlik yapanların bile gece hayatı varken bir Müslüman’ın gece hayatının olmaması düşünülemez. “Bir kısmı hariç, geceleyin kalk! Yarısı kadar ya da bundan biraz daha kısa veya daha uzun Kur’an’ı özenle oku! Çünkü biz sana, ağır bir söz vahyedeceğiz.” Bu görevi başarabilmek için, öncelikle kendi iç dünyanda büyük bir devrim gerçekleştirecek kalben tam bir güvene ulaşman, sarsılmaz bir imana ve derin bir bilince sahip olman gerekiyor. Bunun tek yolu da, gecenin dingin vakitlerinde Kur’an’la birlikte olmaktır. Çünkü geceleyin kalkıp Kur’an okumak, gündüzünkine nazaran daha etkileyicidir ve bu tarz bir okuyuş, daha akılda kalıcı, daha sağlam ve daha verimli olur.(1) Ayet-i kerime’den de anlaşılacağı üzere gecesi olmayanın gündüzü olmaz. Ağır yükler ancak gece elde edilen feyz ile kaldırılabilir. Seher vaktinde beyinde salgılanan ve moral-motivasyonu adeta tavan yaptıran dopamin için kimileri ne kadar da ücret ödüyor. Gece ibadet ile meşgul olanlara ise Rabbimiz hediye ediyor. “Gece ibadetine dikkat ediniz! Çünkü o sizden önceki salih kimselerin âdetidir. Şüphesiz gece ibadete kalkmak Allah’a yaklaşmaya vesiledir, günahlardan alıkor, hatalara kefaret olur ve bedenden dertleri giderir.” (Tirmizi deavat, 101)
“Bütün bir geceyi uykuyla geçirmeyip arada bir kalkmanın, insan vücudunun sıhhati için ehemmiyetli olduğu da tıbben tespit edilmiştir. Hakikaten uzun bir uykudan uyananlar, baş ağrısından muzdarip olurlar. Bu, uyurken nefes alıp vermenin yavaşlaması ve beynin kâfi miktarda oksijenle beslenememesinin bir neticesidir. Uykuyu bölenler, fiili hareketlerle nefes alıp vermeyi normalleştirdiklerinden, az bir uykuya rağmen yataklarından daha zinde kalkarlar. Diğer taraftan bilhassa ihtiyarlarda ölümler, sabaha karşı vaki olur. Bundan dolayı doktorlar, “seher vakti”ne “ölüm saati” adını verirler. Uykunun en derin olduğu saatte uyananlar, üstelik bir de soğuk suyla abdest alırlarsa, bütün vücut fonksiyonlarını normalleştirmiş olurlar.” (2) Geceye pek çok ayet-i kerimede ve hadis-i şerifte dikkat çekilmiş, mü’min kulların bu sinerjiden istifade etmeleri istenmiştir. Mevlana Celaleddin gecelerde yaşadığı aşk ve vecd halini şöyle anlatır:
“Saki kadehi aşk ı ilahi ile doldur!
Mestaneye, ekmek sözü etmekten uzak dur!
Sun kevseri, kansın suya hep teşne gönüller,
Deryada yüzen canlı, sudan başka ne ister.
Doldur oşerabdan, yine doldur, yine bir sun!
Dursun gece, ey dost onu durudur ne olursun!
Vur uykumu zincirlere vur, geçmesin anlar.
Varmaz gecenin farkına, varmaz uyuyanlar!”
“Gecenin bereketinden faydalanmak içinse şu üç husus çok önemlidir:
1- Kuran okumak ve anlamı üzerine derin derin tefekkür etmek 2-Namaz ibadetini huşu ve huzur hali ile ifa etmek. Özellikle kıyam ve secdeleri uzatmak. 3-İstiğfarda bulunmayı vird haline getirmek.” (3)
Zikir
Kalbi ne ile meşgul edersen o istikamette hareket edersin. Sen kendini Hak ile meşgul etmezsen şeytan seni işgal eder. Çünkü tabiat boşluk kabul etmez. Bütün boşlukları tespit edip Hak ile doldurmaya mecburuz. Yorgunluktan yorulmaktan şikâyet eden nefise Mezarda uzun bir süre dinleniriz. Dinlendirirlerse! Demeli ve yola koyulmalıdır. Tembellik tembelliğin, çalışmak da çalışmanın mayasıdır. Kabirde boş geçen vakitler için pişmanlık yaşamaktansa beklemelerde, yürümelerde her an zikre devam edilmeli özellikle istiğfarı kalpten ve dilden ayrı bırakmamalıdır.
“Kalpler ancak zikrullah ile itmi’nana erişir. (Er Rad 28) “İman edenlerin, zikrullah ve Hak’tan inen Kur’an sebebiyle kalblerinin huşu içinde ürperme zamanı henüz gelmedi mi? (el Hadid 16) “Siz beni zikredin, ben de sizi zikredeyim. Bana şükredin nankörlük etmeyin!” (el Bakara 152)
Allah’ı zikreden kimseyle zikretmeyenin misali, diri ile ölü gibidir. (Buhari Deavat 66) Heyecanını kaybedenler, Bu Nebevî ikazı dikkate almalı ve sarsılmalıdırlar. Nebi-yi Muhterem Efendimizin nazarında diri kim? Ölü kim?
“Allah’ı zikretmenin alameti Allah’ı zikretmeyi sevmektir. (Suyuti Camiussağir, ıı, 52) Dillerimiz Allah zikriyle ne kadar ıslak? Allah Celle Celaluhu’yu zikretmek O’nu sadece lafız olarak tekrar etmek değildir. Asıl arzu edilen, zikrin tahassüs merkezi olan kalpte mekan bulmasıdır. Kuran’da zikir kelimesi iki yüz elliden fazla yerde geçiyor. Bu sayı bizi tefekkür ufuklarında bir daha dolaştırmalıdır. Kâinatın Sahibini tefekkür O’nun esmasının anlamı üzerinde derin düşüncelere dalmak, elbetteki hizmet heyecanını ateşleyecek, kalp kabını doldurup taşıracaktır.
Hazreti İsa havarilerine, “Allah yolunda bana yardımcı olacaklar kimlerdir? dedi. Havariler: Biz Allah yolunun yardımcılarıyız; Allah’a inandık, şahit ol ki bizler Müslümanlarız.” cevabını verdiler. Burada çok önemli addedilen bir mesele var. Şöyle ki; bu yardımcılık valinin veya kralın yardımcılığı değildir. Allah yolunun yardımcılığıdır ve bunun için dünyalık hiçbir diploma şartı aranmaz. Aranan ihlâstır, takvadır. Bu şartları sağlayıp hizmet yoluna koşanlar Allah yolunun yardımcılığı makamına ya varmıştır ya da Allah yolunun yardımcılığına adaydır. Şu fani hayatta daha büyük bir makam var mı? “İslami hizmetler ihlâs ister samimiyet ister. Kulluk ve hizmetlerimizi ihlâs mayasıyla yoğurmak gerek. İhlâs ve samimiyetle atılan bir adım, ihlâssız olarak yapılan bir koşudan daha hayırlıdır. İhlâslı çalışmaların yardımcısı Allah Teala’dır. Çünkü O kendi rızası için çalışanları sever ve mükâfatlandırır. İdrak ve feraset sahipleri bu farkı fark eder.” (4)
Dipnotlar:
1) Mahmut KISA Kısa Açıklamalı Kuran ı Kerim Meali
2) Osman Nuri TOPBAŞ İmandan İhsana Tasavvuf, Geceleri İhya Etmek
3) Adem ERGÜL Genç dergisi, Kasım 2012 Diri Kalma ve Yenilenme Sırrı
4) Zeki SOYAK Ölçüler Dengeler Kulluk Heyecanı