Muayene

Muayene

Kayınpederimin arabasının muayene zamanı gelmişti. Kendisi il dışında olmasından dolayı araç muayenesini benim yaptırmam gerekiyordu. Muayene zamanı gelince mutat işlemleri yaptırmak üzere istasyonun yolunu tuttum. Bir dizi evrak işleminden sonra muayene başladı. Aracın motor aksamı, gerekli trafik seti kontrolü fren vs. Ben de aracın tekrar bana teslim edileceği yerde beklemeye başladım. Kısa bir süre sonra kalbimde bir heyecan çarpıntısı başladı. Ya muayenede problem çıkarsa!  Hâlbuki araç benim değildi. Üstelik bulunabilecek bir kusuru tamircide yaptırma imkânım da mevcuttu. O halde bu çarpıntı niye? Cevabı yine kalpten dinledik. Mahşerde namazlar muayeneden geçerken ya kusurlu çıkarsa! Ya da diğer ibadetler!..

Dört adet hafif kusurla araç muayeneden geçti. Ya bizim namazlar kaç adet hafif ya da ağır kusurla karşılaşacak. Dahası mahşerden dönüş de yok. Tamirciye giden araç düzeltilip tamir edilip tekrar muayeneye gidebilir. Ya bizim namazlar! Gideyim de şu namazları düzeltip geleyim deme şansımızın olmadığı da herkesçe malum. Eh hal böyle olunca kalp korkuyla çarpar tabii ki!

İşte tam burada Yunus Emre’nin meşhur manzumesi imdada geliyor:

“Madem ki can tendedir. / O halde fırsat eldedir.”  

Fırsatı değerlendirmek lazım. Rahman ve Rahim olan Allah, içinde bulunduğumuz mübarek üç aylarda, özelde ise ramazan gibi bir fırsatlar manzumesini,  kendimizi yenileme, af dileme, mağfiret iklimine girme kabilinden veriyor. Ramazan büyük ikram… Ramazanda bir başkadır namaz. Namaz başkasının değil müminin miracıdır. Onunla yaklaşır Rabbına. Secde eder. Şüphesiz ki kulun Rabbına en yakın olduğu yerdir secde. O halde Rabbına yakınlığın miktarını uzatmak için secdesini uzun uzun yaparak ramazanın özel anlarındaki füyuzatından faydalanmak her mü’minin fırsat demleridir.

Sahurla birlikte seher ve seherin lahuti havasını teneffüs eden ruhun özel anlarındaki coşkunluğuna hiçbir dünyalık sefa ulaşamaz. Bu değerli vakitleri uykuyla geçiştirmek ne büyük bir gaflet ve ne büyük bir hüsrandır. Teheccüd şüphesiz ki müekked sünnetlerden, yani Aleyhisselatü vesselam Efendimiz hiç terk etmemiş. Ruhanîler defterine isimlerin yazdırırlar teheccüd kılanlar. Defterden isimleri sildirmemeli. Bu vakitlerin kıymetini bilmek lazım.

Sahabe efendilerimiz bu vakitleri ihmal etmemişler. Kur’an, zikir ve tefekkür yağmurundan nasiplerine bol bol almış ve güne bu iştiyakla başlamışlar. Sabah namazı camilerde kılınabilse ne güzel olur. Gün ışımadan eller semaya kalkar. Şahitli namazdır. Gece melekleri gündüz meleklerine görevlerini sabah namazı vaktinde devreder. Hem gece hem de gündüz melekleri sabah namazında camide hazır bulunanlara şahittir. İşrak, umre ve bütün organların sadaka sevabı var. Duha kılanlar sadıklardan yazılıyor der İmam Gazali, İhyasının birinci cildinde. Öğle namazı için nice sırlardan bahseder, İkindi/Orta namaza dikkat buyruluyor. Akşam ve evvabin… İftardan sonra başlar yatsı, peşine teravih Bir namaz hayatı.. Bir ruhanilik…

Biz bu dünyaya namaz kılmak için geldik. Namaz dua değil mi? Duamız olmasa ne değerimiz var ki? (Furkan 77) O halde artıralım değerimizi dualarla. Hiç günah işlememiş ağızlardan olmalı dua değil mi ya? Mü’min kardeşin mü’min kardeşe duası gibi. Teravihler sanki son teravihler gibi ve bütün namazlar son namaz gibi olmalı değil mi? Çünkü bir gün gerçekten de son namazlar ve son teravihler olacak. Allah mü’min kulunun yaptığı işi güzel yapmasından hoşlanır. Yapılacak en güzel iş vaktinde kılınan namazsa o halde en güzel şekilde yapılmalıdır.

Defolu bir Namazla huzura çıkmak ne büyük bir hüsran!.. Allah muhafaza buyursun. Ashabın namazı gibi bir namaz kılmak hedefini hedeflemek lazım. Bunun İçin iki şeye dikkat der büyükler; birincisi vücuda giren lokmaya yani helal lokma hassasiyeti. Diğeri de ülfet edilenler! Namazdan keyif alanlarla ülfet etmek lazım. Ehl-i gafletle bir arada durmamız tuvalet ihtiyacı ölçüsüncedir. İhtiyaç bitince hemen terk etmek lazım. Aksi halde sen onları değil, gaflet ehli senin kalbini etkiler.

Teravihler ramazana özeldir. Ramazanın bir anlamı da yakıp kavurup yok eden demekmiş. Bizim ramazanımız da yaksın içimizdeki defolu niyetleri, kavursun yok etsin günahları Teravihin lahuti havasını yakalamak için mideyi hafif tutmak da elzem olsa gerek. Sevdiğimiz bir hocaefendinin arkasında fem-i muhsinden sadır olan bir kıraatle, aceleye getirmeden, tadını çıkara çıkara kılınacak bir namazla Cenab-ı Hakk’ın divanında durmak özel lütuf lahzalarıdır. Her şeyi elinin tersiyle geriye atıp Rabbının huzurunda bir kul, huzurlu bir kalp hali, başka ne istenirdi ki kullukta. Teravihin özel olduğunu bilmek ve özelliğin farkına varmak Kainatın Yaratıcısı’ndan kullarına davetiye geliyor:

Haydin kurtuluşa… Fakat sadece seçkinler davete icabet edebiliyor.

Seçkinlerden olabilmek duasıyla…

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.