Haddi Aşanlar

Abdullah radiyallahu anh, Rasulullah aleyhisselam’ın şöyle dediğini rivayet etti. “Taşkınlar (haddi aşanlar) helak olmuştur. Bunu üç defa söyledi.”
Söz ve harekette haddi aşıp, taşkınlık yapmak, öncelikle o sözü konuşana ve o fiili işleyene zarar verir. Şayet bu kişi bir fikri veya bir cemaati temsil ediyorsa, temsil ettiği dava ve cemaat de zarar görür. İslam dini, taşkınlık ve aşırılığın her çeşidini yasaklamış, Müslümanlardan ağırbaşlı ve ciddi olmalarını, orta yolu tercih etmelerini istemiştir.
“O hâlde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Aşırı gitmeyin. O sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir. Zalimlere meyletmeyin. Aksi hâlde size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra da size yardım edilmez.” (Hud, 112-113)
Yüce Allah, dinin usül ve esaslarında ihtilaf edip ayrılığa düşenleri helak ve azap ile tehdit etmiştir. Doğruluk ve istikamet, kitabın emrettiği ibadet ve muameleleri eksiksiz yapmayı, görüşlerin ayrılması halinde ise kitabın hükmüne başvurmayı emretmiştir. “Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz onu Allah’a ve Resulüne götürün.” (Nisa, 59)
Allah’ın, peygamberine “Doğru ol” diye emretmiş olması, doğruluk ve istikametin yüce bir mertebe olduğunu göstermiyor mu? Peygamber aleyhisselam doğru yoldaki müstakim halini devam ettirmekte idi. Musa ve Harun da bununla emrolunmuşlardı. Doğruluk, başarılı olmanın en ideal yoludur. “(Allah)… ‘O halde siz doğruluğa devam edin ve sakın o bilmezlerin yoluna gitmeyin!’ dedi.” (Yunus, 89)
Haddi aşmak, İslam’ın çizdiği rotanın, dosdoğru yolun dışına çıkmaktır. Âlim olan da olmayan da herkes bu duruma düşebilir. Bu nedenledir ki “Haddi aşmayın” yasağı herkes için söz konusudur. Bu yasaktan sonra da Allah’ın yapılan işleri gördüğü bildirilmektedir.
Zulmedenlere meyletmeyin, hiçbir hususta onlara dayanıp güvenmeyin. Güvenilecek tek varlık; âlemlerin Rabbi’dir. Zalimlere meyletmek apaçık bir zulümdür. Kendi kendilerine, başkalarına, milletlerine, vatanlarına zulmedenlere yönelmeyin, aksi takdirde size cehennem ateşi dokunur. Allah’tan başka size faydası dokunacak dostlarınız da olmaz. Sonra Allah’tan başka size yardım eden de bulunmaz.
Dünya hayatında insanın kendisinden yardım görebileceği şeylerin en hayırlısına bak. Allah dosdoğru olmamızı ve bu yolda sabrü sebat etmemizi emretmiş; haddi aşmamızı, zalimlere meyledip onlardan yardım dilenmemizi de yasaklamıştır.
İyi amelleri İşlemekle ilgili emirler her ne kadar mana yönünden umumî olsalar da “Sana emredildiği gibi dosdoğru ol.” “Namazı dosdoğru kıl ve sabret.” şeklindeki emir kipleri tekil olarak gelmiş ve sadece Peygamber aleyhisselam’a emredilmiştir. Yapılması yasaklanan amellerde ise, “Taşkınlık göstermeyin.”, “Zalimlik edenlere yakınlık göstermeyin.” şeklinde emir kipleri çoğul olarak getirilmiş ve bütün ümmete yasaklanmıştır.
Aşırı giden kişiler, İslam ile insanlar arasına çekilmiş kapkara bir perde, Müslümanların birlik ve beraberliği ve İslam kardeşliği üzerine çökmüş kopkoyu bir sis gibidirler. Ve aynı zamanda İslam’ın anlaşılıp yayılmasına manidirler. İslam dini, değil İslamî esaslara ve İslam ahlâkına aykırı aşırılıkları, ibadet hususunda bile aşırı gitmeyi tasvip etmemiştir.
Enes bin Malik radiyallahu anh’ın rivayetine göre Nebi aleyhisselam’ın ibadetinden sormak için üç kişilik bir cemaat Rasulullah’ın zevcelerinden bazısının evlerine geldiler. Rasulullah’ın ibadeti kendilerine haber verilince “Rasulullah kim, biz kimiz. O’nun gelmiş geçmiş günahları mağfiret olunmuştur.” dediler ve onlardan biri: “Geceleri hep namaz kılacak ve hiç uyumayacağım.” Diğeri: “Ben seneyi oruçla geçireceğim.” Üçüncüsü de: “Ben de hiç evlenmeyeceğim.” dedi. Rasulullah aleyhisselam onlara doğru geldi ve şöyle buyurdu:
“Şöyle şöyle konuşanlar sizler misiniz? Haberiniz olsun; Allah’a and olsun ki ben sizin Allah’tan en fazla korkan ve en muttakîniz bulunan bir kimseyim. Fakat ben oruç tutar (arada) iftar da ederim. (Geceleri) Namaz kılar ve yatar, uyurum. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.” (Buharî-Müslim)
İbadetlerde itidali emreden İslam, elbette diğer hususlardaki ayrılık ve taşkınlıklara da asla müsaade etmez. Aşırılık ve taşkınlık yapan kişiler asla istikrar bulmazlar, bir ifrattan başka bir ifrata, bir aşırılıktan başka bir aşırılığa duçar olurlar.
Osman Nuri Topbaş Hocaefendi “Şeyh müridini kurtarabilir mi?” sorusuna verdiği cevap ile haddi aşmanın bir başka çeşidine dikkat çekmiştir.
“Herkes ve her şey Cenâb-ı Hakk’a muhtaç iken, Bâki olan Allah’ı unutup fânilerden medet ummak, onlardan vefa beklemek, nefsin bir aldatmacasıdır. Kendisini salih amellerle donatmadan; ‘Ben filan kimsenin eteğine yapışırım, o beni kurtarır.’ gibi hayallere kapılanlar ancak kendilerini aldatmış olurlar. Zira kimse kimsenin yerine ölmediği gibi, ahirette de hiç kimse bir başkasının hesabını üstlenmez. Dolayısıyla herkesin kendi derdine düşeceği mahşer gününde ilahi rahmete nail olabilmek için tevbe ve istiğfar etmeli, ibadet ve salih amellere sarılmalıdır.”
Allah Teâlâ’dan dünyada da ahirette de afiyet ve iyilik diler, her türlü aşırılık ve taşkınlıktan O’nun yüce dergâhına sığınırız.