KAPAK – “Vallahi İman Etmemiştir!”/Sadık Bülbül

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) komşuluk ilişkilerine öylesine önem vermiştir ve Cebrâil (a.s.) komşuya iyilik etmeyi o kadar çok tavsiye etmiştir ki Efendimiz bir hadislerinde “Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım.” buyurmuştur. (Buhârî, Edeb, 28)
Komşu, bir Müslümanın en yakın sosyal çevresidir. İslam dini, sadece akrabaya değil; kapı komşumuza, mahallemizdeki insanlara güzel davranmamızı ister.
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Nisa Suresi 36. ayette şöyle buyrulur:
“Allah’a kulluk edin, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın; ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya… iyilik edin.“
Ayet-i kerimede “yakın komşu” ile evleri en yakında bulunan komşular, “uzak komşu” ile de nispeten daha uzakta oturan komşular kastedilmiştir. İlkiyle akrabalık bağı bulunan, ikincisiyle akraba olmayan komşuların veya ilkiyle Müslüman, ikincisiyle gayrimüslim komşuların kastedildiği gibi daha başka yorumlar da yapılmıştır. Ayrıca ayetteki “ihsân” kelimesinin, yerine göre komşunun mutluluğunu ve kederini paylaşma, birlikte güzel bir şekilde yaşama, komşuya eziyet etmeme ve onu himaye etme gibi erdemli davranışları içerdiğini belirtebiliriz.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir gün ashabına şöyle buyurdu: “Vallahi iman etmemiştir! Vallahi iman etmemiştir! Vallahi iman etmemiştir!”
Ashab-ı kiram sordu: “Kim ey Allah’ın Resûlü?” Peygamber efendimiz şöyle buyurdu: “Komşusu, kötülüğünden emin olmayan kişi.” (Buhârî, Edeb, 29)
Bu hadis-i şerifi, kişi ne kadar namaz kılsa da ne kadar oruç tutsa da eğer komşusuna zarar veriyorsa, komşusunu rahatsız ediyorsa, imanı kamil bir mümin olamaz şeklinde anlayabiliriz.
Komşularımıza karşı sorumluluklarımız sadece zarar vermemekle sınırlı değildir. Aynı zamanda; onlar açken tok yatmamak, hasta olduğunda ziyaret etmek, ihtiyacı olduğunda ihtiyaçlarını karşılamak, sevinçli anında da hüzünlü anında da yanında olmak, bayramlarda hal hatır sormak, evinde bir sıkıntı varsa elinden gelen yardımı yapmak gibi tavır ve davranışlar, kültürel bir alışkanlık değil, müminin imanının gereğidir.
Onlara gülümsemek ve selam vermeksamimiyetin ilk adımıdır. Yeni taşınan bir komşuya “hoş geldin” demek,basit bir ikramla tanışma fırsatı oluşturmak, apartman WhatsApp grubunu sadece şikayet için kullanmamak, bilgilendirici ve nazik paylaşımlar yapmak, yaşlı ya da yalnız komşulara yardımcı olmak, onlar için var olduğumuzu hissettirmek, bayramlarda, özel günlerde küçük ziyaretler yapmakne kadar güzel olsa gerek.
Bütün bunlarla birlikte günümüz dünyasında hızla değişen yaşam tarzları, kalabalık şehirler, artan bireysellik ve dijitalleşme, birçok toplumsal değer gibi komşulukilişkilerini de etkilemiş durumda. Çocukluğumuzda, komşuluk bir kültürdü. Herkes birbirini tanırdı, pencereden birbirine seslenirdi anneler. Hayal meyal hatırlıyorum, Annem bir gün, içinde yemek olan bir tabağı elime tutuşturup “Al oğlum, bunu karşı komşuya götür.” demişti.
O tabak aslında komşuluğun küçük ama anlamlı bir simgesiydi. Ne zaman o tabak geri gelse, içinde başka bir lezzet, başka bir hikâye olurdu.
Şimdi ise durum biraz farklı gibi. Asansörde karşılaştığımız komşularla kısa bir baş selamı dışında hiçbir şey konuşmuyoruz. Belki de yıllardır karşı dairede oturan komşumuzun ismini hala bilmiyoruz. Selam veriyoruz, o kadar. Ne bir tabak geliyor, ne bir fincan kahve. Eskiden balkonlardan birbirine bağırarak haberleşen teyzeler vardı, şimdi herkes camını da kalbini de kapatmış gibi.
Maalesef modern şehir hayatı, apartmanlar, site yaşamı, bizi komşuluk bağlarından uzaklaştırdı. Ama bizler bu gidişatı tersine çevirebiliriz. Kapımızı, kalbimizi, soframızı komşularımıza açabiliriz. Çünkü iyi bir komşu, bazen uzaktaki akrabadan daha yakındır. Komşuluk, Allah’ın bizden razı olacağı bir yoldur.
Yüce Rabbimiz bizleri birbirine hakkıyla davranan, komşusunu düşünen, birbirini seven müminlerden eylesin. Gönüllerimize sevgi, saygı ve merhamet tohumları eksin. İlişkilerimizi İslam ahlakı üzere düzenlememizi nasip eylesin. Amin.
Allaha emanet olun.