KAPAK – Sıla-i Rahim Nedir?/Nasuh Olgun

Sıla-i rahim, gerek kan gerekse evlilik vesilesi ile oluşan hısımlara, yakınlara iyilikte ve yardımda bulunmak, onlarla ilgilenmek, ilgili olmak, akrabalık bağlarını güçlendirip onların hakkını gözetip korumak olarak ifade edilebilir.
Sıla-i rahim, kendisiyle evlenilmesi haram olan ya da aralarında miras hukuku olan akrabalar topluluğuna verilen isimdir.
Yukarıdaki tanımdan hareketle KOMŞU da bu gruba dolaylı olarak / biraz da zorlayarak dahil edilebilir. Zira söz sultanı Rasulullah (sav): “Allah (CC) komşu hakkında o kadar sık bahsetti ki onları birbirlerine varis kılacak sandım” buyurmuştur.
Amiyane tabirle birbirlerini çat kapı ziyaret edebilen akraba topluluğudur Sıla-i rahim.
“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir.” (Nisa, 4/1)
Ulema özellikle bu ayet ve daha başka ayetler ve hadislere dayanarak sıla-i rahimi gözetmenin vacip (farz) ve sıla-i rahme riayetsizliğin haram olduğunu bildirmiştir.
Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Sıla-i rahim, Rahman olan Allah’tan bir bağdır. Kim onunla irtibatını sürdürürse Allah da onunla irtibatını sürdürür; kim de onu koparırsa Allah da o kimseyle ilişkisini koparır.” (Tirmizî, Birr, 16)
Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayetle Hz. Peygamber (s.a.v.): “Rahim / akrabalık, sık ağaçların birbirine girmiş kökleri gibidir. Rahman isminden alınmıştır. Bu nedenle Allah: ‘Kim sana ilgiyi sürdürürse ben de onunla ilgiyi sürdürürüm. Kim seninle ilgiyi keserse ben de onunla ilgiyi keserim.’ buyurdu.” demiştir.
Ailemizle, akrabalarımızla, komşularınızla güzel ilişkiler kurmalıyız. Onlarla bağlarımızı koparmamalıyız. Sevinçlerini ve üzüntülerini paylaşmalıyız. Hastalarsa ziyaretine gitmeli, gördüğümüzde selamı ilk veren olmalı, tatlı dilli ve güler yüzlü olmalıyız. Bu tavırların her birinin bir ibadet olduğunun idrakinde olmalıyız. Teknolojik imkânları da kullanarak her fırsatta sıla-i rahim ilişkisini diri tutabiliriz. Davetine icabet etmeli, düğün ve cenaze gibi desteğe ihtiyacı olan durumlarda yalnız bırakmamalı, bireyselleşen ve sosyallikten gittikçe uzaklaşan toplumsal yapılaşmada halini ve hatırını sormak suretiyle sıla-i rahim birlikteliğini sağlam tutmalıyız.
İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak konusunda da nefsimizden başlayarak sıla-i rahim merkezli genişleyen bir sorumluluk alanımız vardır. Elçilerin tamamı bu bilinçle uygulamalı olarak vazifelerini eksiksiz yapmış, bize model olmuşlardır.
“Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl, 16/90)
Her hafta cuma hutbesinde okunan yukarıdaki ayet-i kerimede akrabaya iyilik emrediliyor.
“(Ey İsrailoğulları)! Kitap’ı (Tevrat’ı) [tilavet] ettiğiniz (okuyup aktardığınız) hâlde kendinizi unutup iyiliği (başka) insanlara mı emrediyorsunuz!” (Bakara, 2/44)
Ayetinin muhatabı sadece Beni İsrail olmasa gerek. Kendiniz derken de sıla-i rahimi anlayabiliriz. Resulullah (sav) bu halkadan tebliğe başladı, hem de en büyük desteği bu halkada aradı. Taif’e ve Medine’ye gitmesinde de sıla-i rahim bağının etkisi olmalı.
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun” (Tahrim, 66/6). Aileden maksat, sıla-i rahimi anlayabiliriz.
Ülkemizin bazı yerlerinde sıla-i rahime birebir benzeyen KİRVE uygulaması var. Töre olarak uygulanan bu eylemin İslam’a uymayan bazı yönleri vardır. Bunlara dikkat edilmeli. Çünkü kirvelik haramları helal kılmaz!
Oğlu Kenan için “Ey Nuh o senin ailenden değildir” (Hud, 11/46) ayetiyle veya irtidad edenin aileye mirasçı olamayacağı gibi özel durumlar vardır. Bu hallerde Sıla-i rahim bağının ortadan kalktığını da görebiliriz.
Sahih-i Buhari’den naklen, cevamiü’l kelim olan Hz. Muhammed (sav)’in konumuzla ilgili ifadeleri ile yazımızı noktalayalım:
(& 991) Enes b. Mâlik (r.a.): “Resulüllah (s.a.v.)’i: “Kim rızkının genişlemesini veya ömrünün uzatılmasını isterse akrabasıyla ilişkiyi sürdürsün.” diye buyururken işittim.” demiştir.
(& 2006) Cübeyr b. Mut’im (r.a.) Hz. Peygamber (s.a.v.)’i: “Akraba ile ilişkiyi kesen cennete giremez.” diye buyururken işitmiştir.
(1775-) Ebû Hureyre (r.a.)’dan. Hz. Peygamber (s.a.v.): “Allah, mahlûkatı yarattı, bu yaratmayı tamamladıktan sonra akrabalık / rahim ayağa kalktı ve Rahman’ın (azaret) ridasının eteğine yapıştı. Bunun üzerine Allah: “Tamam, istediğini söyle” buyurdu. O da: “Bu, akrabalık bağını koparandan Sana sığınanın duruşudur.” dedi. Allah: “Sana ilgiyi sürdürenle Benim de ilgiyi sürdürmem, ilgiyi kesenle ilgiyi kesmemden razı olmaz mısın?” buyurdu. O da: “Evet, razı olurum Ey Rabbim.” dedi. Allah: “İşte senin durumun budur.” buyurdu” demiştir. Ebû Hureyre (r.a.): “Eğer isterseniz: Hâkimiyeti ele geçirirseniz / dönerseniz, hemen yeryüzünde fesat çıkaracak, akrabalık bağlarınızı bile kesip parçalayacaksınız öyle mi? (47/22) ayetini okuyunuz.” demiştir.
(& 726-) Hakîm b. Hizâm (r.a.)’dan. Kendisi: “Ey Allah’ın Rasûlü, cahiliye döneminde sadaka, köle azat etme ve akraba ile alakayı sürdürme gibi yapar olduğum ibadetlerden acaba bir sevap var mıdır, ne dersin?” demiş, Hz. Peygamber (s.a.v.) de: “Sen geçmişte yaptığın birtakım iyilikler üzere Müslüman oldun.” buyurmuştur.
(& 1169-) Esmâ bintü Ebî Bekir (r.a.): “Rasûlullah (s.a.v.) döneminde annem müşrik iken (Medine’ye) yanıma geldi, ben de Rasûlullah (s.a.v.)’den görüşünü sordum: “Annem gelmiş beni istiyor, annemle ilgilenebilir miyim?” dedim, O da: “Tabi, annenle görüşüp ilgilen.” buyurdu.” demiştir.
(2009-) Abdullah b. Amr (r.a.)’dan. Hz. Peygamber (s.a.v.): “Akraba ile ilişkiyi karşılıklı olarak sürdüren gerçekten ilişkiyi sürdüren demek değildir. Asıl ilişkiyi sürdüren, akrabalık ilişkisi kesildiği halde bunu sürdüren kimsedir.” buyurmuştur.
(& 703-) Ebû Eyyûb (r.a.)’dan. Bir kimse Hz. Peygamber (s.a.v.)’e: “Beni cennete koyacak bir amel bildirseniz” dedi. Bu sırada orada olan diğer birisi: “Ne oldu nesi var?” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.): “Nesi olacak, bir haceti var” (diye cevapta bulunduktan sonra): “Kendisine hiçbir şeyi ortak koşmayarak Allah’a kulluk edersin, namazı kılar, zekâtı verirsin, akraba ile alakayı sürdürürsün.” buyurdu.