KAPAK – Annelik ve Babalık: İnsanın Şefkatli Rehberliği/Yusuf Necati Aslan

KAPAK – Annelik ve Babalık: İnsanın Şefkatli Rehberliği/Yusuf Necati Aslan

Hayat…

İki kapılı bir han. Bir anne yüreğinin duâsıyla başlayan; bir babanın omuzlarında yükselen, iki yüce varlığın -anne ve babanın- çocukları üzerindeki sevgi, merhamet ve derin bir sorumluluk bilinciyle başlayan, aile adlı kutsal çatının altında serpilip şekillenen bir süreç.

Aile elbette sadece bir kan bağı değil; bir gönül bağının, emekle örülmüş bir sevgi hikayesinin adıdır aynı zamanda.

Anne ve baba…

Bir çocuğun bu dünyadaki ilk sığınağı, ilk barınağı, ilk gözyaşlarına şahit olan.

Ve çocuk…

Bir annenin yüreğinde büyüyen ve bir babanın gölgesinde serpilen varlık. İslam’la şekillenmiş aile ortamında doğumdan önce başlayan kutsal bir emanet gibidir çocuk. Daha ana rahmine düştüğünde yüce Yaradan (cc) tarafından anne ve babasına bir emanet kılınmıştır o küçücük varlığı.

Dünyaya gözlerini açmadan, anne ve babanın kalbinde bir sorumluluk filizlenmiş, ismi konarken bile, bir ömür boyunca güzel anılsın diye düşünülmüştür gönülden. O ismin arkasında bir umut, bir dua, bir hikâye gizlidir çünkü. Bir çocuğa verilen ad, sadece bir kelime değil, aynı zamanda ona yakışan bir kimliktir. İşte İslam bu inceliği öğretir; her şeyin en güzelini vermeyi…

Bu emanet, yalnızca beslenip büyütülmek için değil; sevgiyle yoğrulmak, güzel ahlakla şekillenmek ve ilimle yücelmek içindir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in de buyurduğu gibi:

“Her doğan çocuk, İslam fıtratı üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusi yapar.” (Buhârî)

Demek ki çocukların yaşamlarının şekillenmesinde anne babanın çok büyük, çok derin bir etkisi var ve biz bu derin etkinin özneleriyiz aslında.

Bu nedenle çocuğa sadece iyi bir eğitim vermek yetmez; kalbine sevgi tohumları da ekmek gerekir. Onunla göz göze gelmek, başını okşamak, varlığına teşekkür etmek… Bunlar bir çocuğun ruhunu besleyen en temel haklardır.

Peygamberimiz (s.a.v), çocuklara karşı şefkatli davranmayı bir baba görevi olarak görmüş, torunlarını öpüp koklamış, onların saçlarını okşamıştır. Sevgiyle büyüyen çocuk, yarın bir başka kalbi iyileştirecek bir insan olur.

Çocuk büyürken, onun sadece bedenine değil, ruhuna da dokunmak gerekir. Onu sevmek, onu anlamak, onunla birlikte gülüp birlikte ağlamak…

Anne ve babanın en büyük hakkı da en büyük sorumluluğu da budur işte: Evlatlarını sevgiyle büyütmek. Çünkü sevgiyle beslenen bir kalp, merhameti tanır. Ve merhameti bilen bir insan, kötülüğe kolay kolay yanaşmaz.

Adaletin Gölgesinde Büyütmek

Çocuklar çok narin varlıklardır. Kalpleri camdan bir fanus gibi kırılgandır. Bu yüzden İslam, anne ve babalara adaleti emretmiştir. Sevgi dağıtırken teraziyi şaşırmak, bazen bir ömür sürecek bir burukluğun kapısını aralar. O yüzden en büyük adalet, sevgiyle eşit davranmaktır.

Çocuklar arasında ayrım yapmak, birine fazla ilgi gösterip diğerini ihmal etmek; kalplerde kırgınlıklar bırakabilir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v), çocukları arasında adaletsiz davranan bir baba gördüğünde, “Allah’tan korkun ve çocuklarınız arasında adaletli olun.” (Buhârî) buyurmuştur. Çünkü evlatların kalbi çok narindir ve bu sevgi eksikliği bir ömür boyunca ağır bir yük gibi taşınabilir.

Geçimini Sağlamak Değil, Güven Vermek

Bir babanın çocuğuna helal lokma yedirmesi, bir annenin onu sıcak bir yuva içinde sarması, sadece maddi bir sorumluluk değil; aynı zamanda bir güven duygusudur. Çocuk bilir ki, düştüğünde onu kaldıracak eller vardır. Karnı acıktığında doyuracak, korktuğunda saracak iki güzel kalp vardır.

Ve elbette ki her evladın en temel haklarından biri de güven içinde büyümektir. Karnı doyarken ruhu da doymalı, başını koyduğu yastıkta sadece uyku değil, huzur bulmalıdır. Bunu sağlamak da en çok anne ve babaya düşer. Onların gözettiği bir ev, sadece bir çatı değil; bir cennet köşesidir âdeta.

En Güzel Miras: İman ve Güzel Ahlak

Anne ve babanın evladına bırakabileceği en kıymetli miras; ne maldır ne de mülk… İslam’a göre en değerli miras, temiz bir kalp, doğru bir yol ve sağlam bir iman üzerinedir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurur: “Hiçbir baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha değerli bir miras bırakamaz.” (Tirmizî).

Çünkü güzel ahlakla yetişen bir çocuk, hem dünyada hem ahirette anne babasının yüz akı olur.

Anne ve baba olmak, sadece bir sıfat değil; kalbiyle, duasıyla ve emeğiyle var olmayı gerektiren kutsal bir görevdir. Evlatlar, o sevgiyle yoğruldukça insan olur, merhametli olur, vicdanlı olur. İslam dini bize bu yolda en güzel örnekleri sunmuş, her evladın anne ve babasına saygı, her anne babanın evladına şefkat borçlu olduğunu öğretmiştir. Çünkü aile, cennetin dünyadaki ilk durağıdır.

Gün gelir, çocuk büyür…

Kendi yoluna gider, kendi hayatını kurar ama unutmaz; o ilk düşüşte elini tutanı, ilk korkusunda sarılanı, ilk gecesinde üzerine yorgan örten eli…

Ve işte o zaman, anne ve babanın en büyük hediyesi ortaya çıkar: Güzel bir evlat. Ne büyük bir kazançtır bu; hem dünya hem de ahiret için…

İslam dini, işte böyle bir yol çizer bizlere. Sevgiyle, şefkatle, sorumlulukla…

Çünkü bir çocuğu büyütmek, sadece onu büyütmek değil; onunla birlikte daha iyi bir insan, daha iyi bir kul olması için uygun ortamı hazırlamaktır. Anne baba olmanın hakkı da bedeli de ödülü de işte bu duygularda saklıdır.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.