BAŞYAZI – İşimize Bakalım/Nureddin Soyak

BAŞYAZI – İşimize Bakalım/Nureddin Soyak

İşine bak deyince, insanlar sadece dünyevi işleri anlar olmuşlardır. Dünyevi işlerimize de bakacağız, hem de işlerimizi en iyi şekilde yapacağız. Dünyevi işlerimizle meşgul olurken asla ve asla yaradılış gayemiz olan kulluk işlerimizi ihmal etmeyeceğiz. Kulluk göz ardı edilerek yapılan her iş, dünya ve ahirette başımıza beladır. Bir taraftan ibadet ederken, diğer taraftan helal ve haram sınırlarına riayet etmemek böyledir.

Bizim bu fani dünyada işimiz ne? Kulluk.

İmtihandayız, nefsimizle yani kendimizle, cin ve ins şeytanları ile anamızla, babamızla, eşimizle, çocuklarımızla, akrabalarımızla, arkadaşlarımızla!

Bu çetrefilli durumdan ancak samimi bir kul olarak çıkabiliriz. Kulluk da tek başına başarılamıyor. Bir olmak, beraber olmak, ümmet olmak lazım.

(Rabbimiz!) “Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz.” (Fatiha, 5)

Ayet-i celilede ederim, dilerim yerine “ederiz, dileriz” şeklinin seçilmiş olması, müminlerin bir bütün olmaları, sen ben değil, “biz anlayışı” ile hareket etmeleri işaret edilmektedir.

İbadet sevgidir, ibadet korkudur, ibadet itaattir, boyun eğmedir.

“Ortak koştukları şeyi Allah’ı severcesine severler. Müminlerin Allah’a olan sevgisi daha güçlü bir sevgidir.” (Bakara, 165)

“Allah sabredenleri sever.” (Âl-i İmran, 146)

“Allah iyilik edenleri sever.” (Bakara, 195)

“Allah tevekkül edenleri sever.” (Âl-i İmran, 149)

“Allah adil davrananları sever.” (Maide, 42)

“Allah güzel davrananları sever.” (Âl-i İmran, 148)

“Allah çok tövbe edenleri ve çok temizlenenleri sever.” (Bakara, 222)

“Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah sakınanları sever.” (Âl-i İmran, 76)

“Allah kendi yolunda duvarları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever.” (Saf, 44)

“Allah onları sever onlar da Allah’ı severler, onlar müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludur Allah yolunda cihad ederler, hiçbir kınayıcının kanamasından korkmazlar.” (Maide, 54)

Allah kâfirleri, zalimleri, nankörleri, hainleri, bozguncuları, kibirlileri, övünenleri, günahkârları, haddi aşanları, israf edenleri, büyüklük taslayan böbürlenip şımaranları, kendini beğenip övünenleri sevmez.

Kulluğun temeli imandır, iman da sevgiyle kemale erer.

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Şu üç özellik kimde bulunursa o kimse imanın tadını alır: Allah ve Resulünü her şeyden çok sevmek, bir kimseyi yalnızca Allah rızası için sevmek, Allah kendisini kurtardıktan sonra tekrar inkârcılığa dönmekten ateşe atılmaktan kaçındığı gibi kaçınmak.” (Müslim)

İnsanın yaradılış gayesi ibadettir, ancak insan kendi hür iradesiyle ya Allah’a ya da gayrısına kulluğu tercih eder.

“Yoksa Yakup son nefesini verirken siz orada mıydınız? O sırada Yakup, oğullarına; ‘Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?’ demiş, onlar da; ‘Senin, ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilahı olan tek Allah’a kulluk edeceğiz; biz sadece O’na teslim olduk’ demişlerdi. (Bakara, 133)

“Bir zamanlar biz İsrailoğulları’ndan, ‘Yalnız Allah’a kulluk edeceksiniz; ana babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz. İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin’ diyerek söz almıştık. Sonra, içinizden küçük bir kesim dışında, sözünüzden döndünüz; hala da sırt çevirmektesiniz.” (Bakara, 83)

“Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler ki şüphesiz ben yakınım, bana dua ettiğinde dua edenin dileğine karşılık veririm. Şu halde benim davetime gelsinler ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulabilsinler.” (Bakara, 186)

“İnsanlardan öylesi de vardır ki, kendisini Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaya adamıştır. Allah, kullarına çok şefkatlidir.” (Bakara, 207)

“Dinde zorlama yoktur. Doğru eğriden açıkça ayrılmıştır. Artık kim sahte tanrıları reddeder de Allah’a inanırsa kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah her şeyi işitir ve bilir.” (Bakara, 256)

“Allah’a kulluk edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın. Allah kendini beğenen ve böbürlenip duran kimseyi asla sevmez.” (Nisâ, 36)

“Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın.” (Arâf, 17)

“Gerçek şu ki Allah’ın dışında yalvarıp yakardıklarınız da tıpkı sizin gibi birer kuldur. Eğer iddialarınızda doğruysanız haydi onlara dua edin de karşılık versinler!” (Arâf, 194)

“Allah’ı bırakıp da din âlimlerini, rahiplerini, özellikle Meryem oğlu Mesih’i Rab edindiler. Oysa tek bir ilaha kulluk etmekle emrolunmuşlardı. O’ndan başka ilah yoktur; O yüceler yücesidir, onların yakıştırdıkları eş ve ortaklardan bütünüyle uzaktır.” (Tevbe, 31)

Ulûhiyetin ve Rububiyyetin tevhidi yani ilah ve Rab olarak tek bir varlığa inanıp bağlanmaktır. “Rab edindiler” ifadesi, Yahudi ve Hıristiyanların din adamlarına tapındıklarını değil, onları tanrı benzeri bir otorite olarak tanıdıklarını ifade etmektedir.

Nitekim Adî b. Hatim ile Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem arasında bu ayet hakkında şöyle bir konuşma geçtiği rivayet olunmuştur: Hatim: “Ya Resulullah! Biz onlara kulluk etmiyorduk ki!” deyince, Efendimiz; “Peki onlar size istediklerini helal, istediklerini haram kılıyorlar, siz de onlara uyuyor değil miydiniz?” buyurunca, Hatim; “Evet” dedi. Efendimiz de “İşte burada söylenen de odur.” buyurdu. (Zemahşeri; Razi)

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Allah’a isyanda mahlûkata itaat yoktur.” (Ahmed b. Hanbel)

Bu memlekette hoca kılıklı birinin emri ile yüzlerce Müslüman katledildi.

Allah’ın şu hükmü bilinmiş olsa bu katliamlar gerçekleşir miydi? Ya da bu hükmü veren ve yerine getirenler Müslüman mıdır?

“Kim bir Müslümanı kasten öldürürse cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lanet etmiş ve onun için büyük azap hazırlamıştır.” (Nisa, 93)

“Gerçek şu ki Allah’ın dışında yalvarıp yakardıklarınız da tıpkı sizin gibi birer kuldur. Eğer iddialarınızda doğruysanız haydi onlara dua edin de karşılık versinler!” (Arâf, 194)

“And olsun ki biz her ümmete, ‘Allah’a kulluk edin, sahte tanrılardan/tağutlardan uzak durun’ diyen bir elçi gönderdik.” (Nahl, 36)

Ebedi ikamet yerini, mola yerine değiştirmek hangi aklın kârıdır?

“Dünya hayatı oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Muttaki olanlar için şüphesiz ki ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?” (En’âm, 32)

Kul hatasız olmaz fakat isyankâr da olmaz.

“Kullarıma benim gerçekten çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olduğumu bildir.” (Hicr, 49)

“Bilmiyorlar mı ki kullarının tövbesini kabul eden Allah’tır, sadakaları kabul eden de O’dur. Şüphesiz Allah tövbe kapısını alabildiğine açık tutmaktadır, rahmetiyle her şeyi kuşatmaktadır.” (Tevbe, 104)

Kul, Rabbini tanımış olsaydı Allah’tan başkasına asla kulluk etmezdi.

“Allah sana bir zarar verecek olursa, onu O’ndan başka giderecek yoktur. O senin hakkında bir iyilik dilerse O’nun lütfunu engelleyebilecek de yoktur. Bunu kullarından dilediğine nasip eder. Bağışlayan ve esirgeyen O’dur.” (Yûnus, 107)

Bize hiçbir şey kazandırmadığı gibi çok ciddi sıkıntılar veren gereksiz kaygı ve endişeler kulluğun önündeki engellerdendir.

Kulluğu ifsad eden en büyük günahlardan biri de şirktir.

Ebu Safâ radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün) yanımıza geldi. Biz o sırada Mesîh-Deccal’i müzakere ediyorduk. Dediler ki: “Ben size, nazarımda sizin için Mesih-Deccal’den daha ürkütücü bir şeyi haber vereyim mi?”

“Evet! Ey Allah’ın Resûlü! Söyleyin!” dedik.

“Şirk-i hafidir (gizli şirk). Mesela kişi kalkar, namaz kılar, bu namazını, kendisine bakanlar sebebiyle güzel kılar, (işte bu, gizli şirke bir örnektir)” buyurdular.

Kendisine emanet olarak verilen ve bir süre sonra bırakıp gideceği bir mülke kendisini sahip zannederek büyüklenme yoluna girdiği takdirde Malik ismine gizli şirk koşmuş demektir. En tehlikeli riya, kalpte yalnız Allah’a gösterilmesi gereken tazimi Allah’tan başkasına gösteren kişinin riyasıdır; çünkü bu kişi Allah’a itaat ediyor gibi görünse de gerçekte başkasına itaat etmektedir. Bundan dolayı riya gizli şirk kabul edilmiştir.

Nitekim Rabbimiz: “İhlas ile kulluk edenler ise İlliyînde kayıtlıdır, İlliyyînin ne olduğunu bilir misin? O apaçık yazılmış bir kitaptır” (Mutaffifin /20) buyurmuştur.

Kuşeyrî’nin naklettiğine göre Fudayl b. İyâz “kınanma kaygısıyla ameli terk etmenin riya, insanlara gösteriş olsun diye amel etmenin şirk, bu iki kusurdan kurtulmanın ihlâs olduğunu” söylemiştir. (er-Risâle, II, 446)

Yine Ebû Hureyre radıyallâhu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm buyurdular ki: “Dünya, mü’mine zindan; kâfire cennettir.” (Müslim; Tirmizî)

İs pas içinde çalışan Yahudi, atının üzerinde ve kaftanının içindeki İbn Hacer’e şöyle demiştir: “Peygamberinin hadisine göre ben şu halimle cennette, sen ise şu halinle hapiste misin?”

İbn Hacer şu cevabı verir: “Ben, Allah’ın bana âhirette hazırladığı nimetlere nispetle, hâl-i hazırda sanki (şu dünyevî saltanatıma rağmen) hapiste gibiyim. Sen de sana âhirette hazırlanan azaba nispetle, cennette gibisin!” Yahudi, bu cevap üzerine Müslüman olur.

“Allah’ın size verdiği helal ve güzel rızıktan yiyip için ve eğer yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız O’nun nimetine de şükredin.” (Nahl, 114)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.