Yeniden Niyetlen/sen

Yeniden Niyetlen/sen

Bir tohum vardır ki kalbinin tam ortasında. Eğer büyüyüp gelişip meyve vermesini istiyorsan ihtiyaçlarına cevap vereceksin. İşte o tohum niyettir. Niyet, kelime manası olarak kast etmek, karar vermek, kalbin bir şeye yönelmesi, ne yaptığını bilerek yapmak anlamlarına gelir. Kalbin azmi yani kesin karar vermesidir. Niyet ancak sahibinin açıklaması veya davranış haline dönüştürmesi ile belli olur. Beyhaki’ye göre “Niyet başlı başına bir ibadet olabildiği halde diğer ibadetler ona muhtaçtır. Bu sebeple mü’minin niyeti amelinden hayırlıdır. Öyleyse niyet her şeyin özü ve başıdır.”

Bizden beklenen sadece samimi bir niyet. Niyeti samimi olanı Allah doğrular. Bir bedevi Hz. Muhammed’e (sav) gelerek iman etti ve tabi oldu. “Seninle hicret etmek istiyorum” dedi. Gelen kişi ashabın develerini otlatıyordu. Hayber Gazası yapılmıştı. Efendimiz (sav) ona da pay ayırmıştı. O kişi, Peygamber Efendimiz’in (sav) yanına gelerek: “Ya Rasulullah! Ben sana bunun için tabi olmadım. Atılan bir ok ile şehit olayım ve cennete gireyim diye tabi oldum” dedi. Bir zaman sonra ok ile boğazından vurulmuş olarak bulundu. Efendimiz (sav): “O, Allah’a doğru söyledi. Allah da onu doğruladı.” buyurdu.

Günde beş vakit Allah Teâlâ’nın huzuruna gidiyorsun. Bir niyetin var, farkında mısın? Her namaza durduğunda niyet ediyor, O’na yöneliyorsun. Bütün benliğinle niyet edip ikame ettiğin bir namazın oldu mu? Olmadı ise hemen ilk hamleni yapmalısın. Unutma herkese niyet ettiği kadarı verilecektir. Kardeşim 12’den vurmak istiyorsan niyetini gözden geçirmelisin. Belki de yeniden niyetlenmelisin. Önce İslam’ı benliğinde hâkim kılmak, sonra da Allah’ın hükümlerini yeryüzünde uygulamak gibi bir idealin/mefkûren olmalı.

Sen Selahaddin gibi doğunun ölümsüz çocuğu olmaya adaysın. Kudüs kurtulmadan kendini kurtaramayacağının farkında olmalısın. Enerjin nasıl kısa süreli olabilir. Kıyamet sabahına kadar gayreti gaye edineceksin. Ey genç kız kardeşim! Sen nasıl moda kültüründe, küfrün zindanlarında ömrünü çürütebilirsin. Halinden rahatsız olmalısın. Kendine gelip Âl-i İmran 35’e gönül vermelisin (…Rabbim! Karnımdakini azatlı bir kul olarak sana adadım. Adağımı kabul buyur). Allah’ın hükmünü isteyen genç! Kur’an ve Sünnetin hükmüne hazır mısın?

Müslüman genç için her gün özeldir ve önemlidir. Ama Allah’ın insanlara ikramlarda bulunduğu, ötekilerden ayırdığı özel zamanları vardır. Bu mübarek günlerin bir kısmını ihya ederken, arkasından geleceklere de ulaşmış olduk. Bugünlerde göz ve gönlümüzü uyanık tutmalıyız. Tatilimizi nimet, mübarek günleri de kaçırılmayacak fırsat bilip saniyelerimizi ölümsüzleştirmeliyiz.

Bizim iftar sofralarımızda kola olamaz. İnsaf edelim. Oruç aç kalma, iftar sofraları da sefahat yeri değildir. Biz bu oyuna gelmemeliyiz. Kurban, sadece bir hayvanı boğazlamak mı? Eğer baba isen kendini İbrahim yerine, genç bir delikanlı isen İsmail yerine koy. Biraz düşünmeye ne dersin!

Genç Adam! Melekleri alkışlatacak işlere niyet etmelisin. Meşakkatli bir yoldasın. Niyetini her an kontrol altında tutmalısın. Niyetsiz olmaz. Niyetini zenginleştirecek ve niyetin doruk noktasını Asr-ı Saadette göreceksin. Küfür her yanımızı sarmış olabilir. Uhud günü de böyle sarmıştı. Çekilmeler, dağılmalar başlamıştı ama Enes İbn Nadr ilerliyordu. Sa’d İbn Mu’az (ra) onu ilerlerken görüyor ve künyesiyle hitap ederek soruyordu: “Ey Ebu Amr! Nereye?”

“Ya Sa’d! Cennet kokusunun hasretini duyuyorum. Uhud’da onu hissediyorum.”

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.