Uçlarda Dolaşmak

Uçlarda Dolaşmak

İslam yaşanmak üzere gönderilmiş ve Efendimiz aleyhisselam da bizzat yaşayışı ile bizlere İslam’ın nasıl yaşanacağını göstermiştir. Doğal sonucu olarak da Asr-ı Saadet ortaya çıkmıştır. İslam bugün de tam olarak temsil edilebilse yine saadet asırları ortaya çıkacaktır.

Bugün Müslümanlar arasında ilginç şekilde uçlarda dolaşma arzusu ortaya çıkmıştır. Fransa’da yaşanan son olaylarla bu daha açık şekilde kendini belli etmiştir. Şiddete karşı çıkmak demokrasi taraftarı ya da İslam’ın karşısında olmayı ya da İslam düşmanlarının yanında olmayı gerektirmez. Arap dünyasında daha net görebildiğimiz bu durum, Müslümanların despot yöneticilerden, krallıklardan kaçarken kendilerine sığınacak kale olarak İslam’ı değil demokrasiyi görmesi ile sonuç buluyor.

Hz. Ali radiyallahu anh bir gün insanlara Efendimiz aleyhisselam’ın itidalini anlatmak adına yerden bir çubuk alır ve tam ortasından tutarak; “İşte Allah Resulü ne ifrata, ne tefrite kapı açmadan her meselede işin tam ortasında dururdu.” demişti. Efendimiz aleyhisselam’ın evinde büyümüş olan Hz. Ali’nin bu tanımı bugün uçlarda dolaşmamızdan ötürü yanlış tercihlerde bulunan biz Müslümanlar için oldukça önemlidir.

Efendimiz aleyhisselam itidale o kadar önem verirdi ki, ‘gözümün nuru’ dediği namazı dahi orta hâlde kılmayı emrederdi. Bir gün mescide girmişti. İki direk arasına uzatılmış bir ip gözüne ilişti: “Bu ip nedir?” diye sorunca, sahabeler: “Bu, Zeynep bint Cahş’a ait bir iptir. Namazda ayakta durmaktan yorulunca ona tutunuyor.” dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz aleyhisselam:
“Onu hemen çözünüz. Biriniz istekli olduğu zaman namaz kılsın, yorgunluk ve gevşeklik hissettiği zaman ise yatıp uyusun.” buyurdu. (Buhari)

Efendimiz aleyhisselam vefat etmeden önce Hz. Fatıma radiyallahu anha hariç bütün yakınlarını kaybetmiş, çocuklarını kendi elleriyle mezara koymuş bir beşerdi. Hatta oğlu İbrahim’i defnederken “Ey Uhud! Eğer bugün İbrahim’in firakı ile bize çöken hüzün sana çökseydi, sen bu acıya dayanamaz paramparça olurdun.” diyecek kadar hüzünlenmiş ama dik duruşundan ve itidalden vazgeçmemiştir.

İtidal ama hayatın her aşamasında… Yemek yerken de itidal; “Yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (Araf, 31) Alışverişte de itidal; “Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır.” (Furkan, 67) Cezalandırırken de itidal; “Eğer ceza ile karşılık verecek olursanız, ancak size yapılan cezanın misli ile cezalandırınız. …” (Nahl, 126)

Sonuç olarak Efendimiz aleyhisselam hem peygamber hem de devlet başkanı olmasına rağmen itidal üzere yaşamış, normal hayatın nimetlerini tatmış, zorluklarına göğüs germiştir. Böylece itidal yolunu bizzat hayatı ile öğretmiştir. Bize de itidal reçetesi olarak Kur’an-ı Kerim’i ve Sünnet’ini bırakmıştır.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.