Dokunmatik Tarih – Sarığı Sanık Yapanlar Adam Asmaca Oynarken ‘Kelebekler Sonsuza Uçar’

Dokunmatik Tarih – Sarığı Sanık Yapanlar Adam Asmaca Oynarken ‘Kelebekler Sonsuza Uçar’

İskilipli Mehmed Atıf Hocamız şapka inkılâbından bir buçuk yıl evvel (1924) yazdığı, dönemin Eğitim Bakanlığı’nca izin verilen ve takdir edilen Frenk Mukallitliği ve Şapka (Batı Taklitçiliği ve Şapka) adlı risalesinden dolayı şapka kanununa muhalefet ve vatan hainliği suçlamalarıyla temyizi olmayan İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanır. Mahkeme heyeti “Frenk Mukallitliği kitabının inkılâp düşüncelerine ters düştüğü iddiası hakkında ne diyorsun?” diye sorduğunda Hocamızdan mütevazı bir üslupla şu cevabı alır: “Kesinlikle yanlıştır derim. Şapka inkılâbı, yazdığım risaleyi tasvip etmeyebilir. Basit ve tehlikeli görebilir. Fakat kendisine karşı yazılmadığı ve muhatabı olmadığı halde bir kitabı, bir düşünceyi mahkûm edemez”.

Ardından mahkeme başkanı Saçı Kıt Ali IQ seviyesini ofsayta düşüren şu soruyu sorar: “Dinle şapkanın ne alakası var? Birisi vicdan işi, öteki medeniyet…” Cevap, mahkeme heyetinin yargılama yaptığı konu hakkında ne kadar cahil olduğunu deşifre edecek kadar ilmîdir: “Reis Bey, ne vicdan medeniyetten ne de medeniyet vicdandan ayrılır. Din sadece Allah’la kul arasındaki bir düşünceden ibaret değildir. Hayatın her safhasını Rıza-i Bârî’ye göre tanzim etmiştir. Kur’an ve sünnette, icma ve kıyasta bu alenen çerçevelenmiştir. Bir insan dinin hükümlerini ya toptan reddetmek ya da kabul etmek mevkiindedir. İslam dairesine ancak bu takdirde girebilir. Kısmen kabulü mümkün değildir”.

Meselenin bu hassas izahı mahkeme heyetinin umurunda değil olacak ki Hocamız cevap verirken heyet üyelerinden biri boşluğa bakmakta, diğeri kravatını gevşetmekte, öbürü önündeki dosyayla ilgilenir görünmektedir. Ormanlar kralı Ali Başkan sözü tekrar devralır ve klişe bir soru sorar: “Ne demek bu şimdi, şapka giyen kâfir mi olurmuş?” Atıf Hocamız kemal-i edebden ayrılmayan bir üslupla meseleyi eğip bükmeden cevabı doksana yollar: “Mesele şapka meselesi değildir. Ve dahi şapka medeniyet demek de değildir. Medeniyet; ilimdir, tekniktir, tecrübedir. Dinimizse buna büyük değer vermiştir. Mesele bir inancın bütünlüğünü koruma meselesidir”.

Saçı Kıt Kel Ali biri bana haddimi bildirsin dercesine sorduğu sorularda boyunu aşıp da “Hoca; başındaki sarık da çaput, şu şapka da… Onu çıkarıp bunu giysen n’olur?” deyince, İskilipli Atıf Hocamızın cevabı muhatap olduğu sistemin adamlarını aşar ve rejimin ta kendisine ulaşır: “Arkanızdaki bayrak da çaput, İngiliz bayrağı da çaput. Bunu çıkarıp onu assanız ne olur?

Kel Ali bu tarihî cevabın ardından randevu talep ettiği saç ekim merkezi kapatılmış gibi şok olur. Son model bir çamaşır makinesinin sessizliğinden rol çalmaktadır. Herkes susmuş, bu cevabı sindirmeye çalışmaktadır. Sessizliği bozan tek şey salondaki pervanenin dönmeye devam etmesidir. Rüzgârın değil kendisi gibilerin nefesleriyle havalandırdığı uçurtması tellere takılan Kel Ali bir süre sonra kendine gelince ayakta sorgulanan Hocamıza “buyurun, oturun” der.

Atıf Hocamız verdiği cevaplarla sistemin adamlarına bacak arası atmış ve kendini mağdur eden inkılâp zihniyetini mağlup etmiştir. Cumhuriyetin kurucu kadroları kaybedenler kulübüne transfer olurken, İskilipli Mehmed Atıf Hocamızı 4 Şubat 1926’da zaman redd-i mirası üç geçerken idamla şehid etmişlerdir. Peygamber aleyhisselam’ı gördüğü bir rüya üzerine savunmasını yırtan ve savunma günü mahkemede “müdafaayı gerektiren bir günahımız olmadığı esasen ortaya çıkmıştır” diyen Atıf Hocamız “yanmışsam küllerimden yapılan bir hisar vardır” makamındadır.

Suçlamaları tersten okuduğumuzda karşımıza çıkan hakikat unutulmamalıdır. Ne Atıf Hocamız, ne Seyyid Kutub ne de Abdulkadir Molla… Şapka giymedikleri, kanun aleyhinde eserler kaleme alıp neşrettikleri ya da dönemin devlet başkanından afları için özür dilemeyi reddettikleri için asılmadılar. Kuklacılar onlara hangi kulpu takarlarsa taksınlar, ismi zikredilen ulu canlar İslam’ı ve imanı müdafaa ettikleri için yargılandılar. Ve tarih şahittir ki sarığı sanık yapanlar adam asmaca oynarken ‘Kelebekler Sonsuza Uçar’.

*

Okuma Tavsiyeleri

İskilipli Atıf Hoca, Mehmet Sılay, Düşün Yayınları, 436 sayfa.

İskilipli Âtıf Hoca, Bülent Gökgöz – Bahadır Kurbanoğlu, Ekin Yayınları, 250 sayfa.

Medeniyetimizin Sosyal Dinamikleri (Medeniyet-i Şer’iyye ve Terakkiyât-ı Dîniyye), İskilipli Mehmed Atıf, İnkılâb Yayınları, 176 sayfa.

Frenk Mukallitliği ve Şapka, İskilipli Atıf Hoca, 32 sayfa.

*

Film Tavsiyesi

Kelebekler Sonsuza Uçar, Mesut Uçakan, 1993, 104 dakika.

*

Müzik Tavsiyesi

Kelebekler Sonsuza Uçar film müziği.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.