TESETTÜR , ALLAH SENİ KORUSUN

TESETTÜR , ALLAH SENİ KORUSUN

‘El –Bazu’l-eşhed’ diyor  araplar , ’Avını kaçırmayan şahin’. İşte bu deyime layık olmak isteyen adamlar-kadınlar tutmuşlar tüm köşe başlarını; zihnindeki zincirlerden rahatsız, ruhuna bir ev arayan, fani sevgileri kaybetmekten yorulmuş, ’aslolan göze görünmez ‘hakikatine talip olan hakikat arayıcılarını karşılıyorlar. Şahin adamlar –kadınlar rengarenk başörtüler taşıyorlar gagalarında, konuşmuyorlar, dinlemiyorlar, tüm genç kızları aynı reçeteye muhtaç hasta kabul ediyorlar, sadece ucuz laflarının çalılarına taktıkları başörtüleri dağıtıyorlar soru soran genç kızlara. Gözleriyle düşünüyorlar, ilk bakışta gördükleriyle karar veriyorlar, sonucu sebebin önüne alıyorlar ve tavırsız, iç duruşsuz, kişiliksiz ama kimlikli kızlar sürüyorlar her gün piyasaya. Artık örtülen genç geldiği yoldan geri dönüyor aynı hızla, yine eski isteklerine talip, başkalarıyla aynı hedeflere kilitli, ruhu zincirli,  kendini tanımayan ama kendini tanıtan bir kıyafetle kayboluyor AVM ışıklarında, sonra yeni bir ’ El –Bazu’l-eşhed’ olarak irşad faaliyetlerine başlıyor.

Genç kızlar hakikate başörtüsüyle bağlanıyor çünkü büyükler öyle istiyor, kalple tasdik görüntüyle tasdik kadar önem arz etmiyor. Sokaklardan nehir nehir başörtülü aktığı zaman belki de işte o zaman kendi hisarlarında kapalı ağabeyler -ablalar açacaklar kalelerinin kapılarını ve kalplere dokunacaklar ve tesettürü aç-kapa yüzeyselliğinden kurtaracaklar kimbilir.

 Bir gün tam yeni bir av hidayet istatistiklerine sayı olarak kaydolacakken, yolların kesiştiği yerde, gökdelenlerin ve AVMlerin üzerinde bir başörtüsü belirse sonra dile gelir : ’Ey beni sığ düşüncelerini ayakta tutmak için koltuk değneği olarak kullanıp eksiğini benimle tamamlayanlar; ben size merdiven trabzanı olmak için emir olundum, benimle yücelere ulaşın, güven yurdu olun diye, hanginiz daha ziyade kapalıysa o daha çok dertli olsun diye, cinsiyetinizle değil kişiliğinizle var olun diye, size bakanlar Allah’ı hatırlasın diye.

Sadece lafza odaklanıp manayı kaçıran tercümanlar gibi, ya da lafzı atıp manaya taşıyamayacağı yükler taşıttıran Batıniler gibi beni olduğumun ötesine ve gerisine çekiştirmeyin. Ben kadının dindarlık seviyesini benim boyumla, rengimle ölçün diye emr olunan bir iman ölçer değilim. Ben tüm kadınları homojen bir kaba koyup hepsinden aynı karakteri bekleyin, birinin yanlışında hepsinin üstünü çizin diye var kılınan bir turnusol kağıdı değilim. Ben İslam’ın öngördüğü kadın karakterinin formuyum. Bazen İslam sözleşmesinin ilk maddesi; benimle ‘olmak’ başlasın diye, bazen de son madde ,’olan’ benimle tamamlansın diye. Ben ne her şeyim, ne hiçbir şey. İslam binasını benim üzerime kurmayın ama bensizde yıkılırsınız unutmayın!’ der. Sonra tüm ezberler bozulur, tesettür ayeti tüm kalplere sanki yine yeniden nazil olur.

Nur yüzlü teyze önce elinin teriyle ördüğü dantellerle süslüyor evinde ki sehpa, vitrin, masa hatta ayakkabılığı. İlk olarak tozlar itinayla alınıyor ki yılların emeği, hatırası örtüler kirlenmesin. Hiçbir eşya gözünden kaçmıyor teyzemizin ve her örtüyle beraber hatırlanan yaşanmışlıklar… Teyze adeta her eşyanın üzerine imzasını atıyor, sanki ‘bu mobilyalar bu eve aittir’ gerçeğini hatırlatmak istiyor. Fabrikalarda her gün yüzlercesi üretilen, mağazalarda her an onlarcası satışa sunulan eşyalar örtülerle ruh buluyor. Mobilyalar sanki eşya olma özellikleriyle değil de kişilikleriyle var oluyor. Ve bize bir tesettür dersi veriyor; Örtü evdir, örtünmek aidiyettir, örtü fıtratın gereğidir, iyi ki de böyledir.

Selam olsun… Allah yarattığı için değerli olduğunu düşünerek dışarıdan giydirilmeye izin vermeyen ve tesettürü içeriden başlatanlara. Baş örtüsüne erkeği kadından koruyan bir emir olarak değil, kadının kişiliğini öne çıkartan bir onur olarak bakanlara. Tesettürlü bir kalbe, beyne ve bedene sahip olanlara. Allah tesettürünüzü korusun ve arttırsın inşallah.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.