Tatilinize Yıldızlar Yağsın

Tatilinize Yıldızlar Yağsın

“Allah dünyayı 6 günde yarattı sonra yoruldu 7.gününde dinlendi .” diyorlar. Rahman suresinde O her gün yeni bir iş üzeredir denilen, hiç uyumayan sürekli yaratma halinde olan Âlemlerin Rabbini bile tatile çıkarıyorlar. Şairin “Yekpare bir anın parçalanmaz akışı” dediği zamanı mesailere, tatillere ayırıyorlar sonra tekrar 24’e bölüp 7 ile çarpıyorlar. “Rahat, hazır ol” emirlerine vücudumuz itaat ederdi ama bunların ‘ çalış, yorul, dinlen, eğlen’ emirlerini tüm benliğimizle uygulayalım istiyorlar. İçi boşaltılmış “özgürlük, cesaret, isyan” kelimelerinin kenarına bizi iliştirip yerimizi tam olarak tayin edip ne kadar çalışıp, ne zaman yorulup, nasıl dinlenip-eğleneceğimize karar veriyorlar. “Gül yaprağının üzerine düşen bir kar tanesi gibi eriyen zamanın” üzerinde kalbimizin elbisesinin olmasına izin vermiyorlar.

Ağustos böceğinin tembelliği ve karıncanın başarı macerası ile başlıyor okuma maceramız. Çok çalışmalıyız yoksa aç kalırız ve eğlenemeyiz mesajı kazınıyor minik zihinlerimize. Biz de iki ayaklı karıncalar oluyoruz büyüyünce, uzun şimdimizi belli olmayan bir geleceği garanti altına almak için rehin veriyoruz seve seve. “Rızkı veren Allah” diyoruz nasibimiz kadar biliyoruz ama ya Allah’ın verdiği rızıkla 7 gün 8 gece tatil taksitlerimiz ödenemezse? Yüreğimizle değil kursağımızla bağlı olduğumuz işlerimiz ters giderse? Ruhumuzun bataklığı olan konfor kaybedilirse?

“Her şeyin bir şevki vardır” diyor Kutlu Nebi. “Her şevkinde bittiği bir zaman vardır. Kim işini yaparken mutedil hareket eder ve bu itidali devam ettirirse muvaffak olacağını ümit edin. Eğer aşırılığa düşerek dikkat çekmiş ve parmakla gösterilecek hale gelmişse ona itibar etmeyin.” Hâlbuki dişlerini ruhumuza kadar geçiren kapitalizm şevkimizin hepsine talip; “Dolu dolu yaşayın” diyor, “yalapşap ol ama her yerde ol, bir şeyin peşinden koş, çok iste, dışa dönük ol, göster tüm kabiliyetlerini.” “Her yere bak hiç bir şey görmesen de, çok konuş hiçbir şey söylemesen de, sustuğun da bile tefekkür etme söyleyemediklerini yapamadıklarını düşle.”

Rasulullah mescide girmişti ki iki direk arasına gerilmiş bir ip gördü: “Bu da ne” diye sordu. “Bu Zeyneb’in ipidir, namaz kılarken uykusu gelirse bu ipe takılıyor.” dediler. “Hayır, çözün ipi, şevkiniz varken namaz kılın uykunuz gelince de yatın” buyurdu. Ama modern zihinler gereksiz ihtiyaçları sınırsız bir şekilde çoğalttı, evlerde eşyalar otururken ev sahibi ayakta kaldı. Esneklik ve muhabbetten yoksun ,sürprizlere kapalı çalışma saatleri ve eğitim süreçleri ceketlerimizi ilikletti ayaklarımızı bağlattı. Rasulullah’ın kaldırttığı ip ahir zamanda ertelenen alarmlar olarak yerini aldı.

“Allah Rasulü iki iş arasında muhayyer bırakıldığında günah olmadığı müddetçe mutlaka en kolayını seçerdi” diyor Hz Aişe. Ama diziler, filmler erişilmesi imkansız  mükemmellikteki  eş, çocuk, kariyer türleri  üretti “en iyi, iyinin düşmanıdır.” Dedi, “Sen her şeyin en güzeline sen layıksını” dillere pelesenk eyledi. Bu hadislerle aramıza adeta duvarlar inşa etti.

Çocuk yamru yumru ellerine büyük gelen Okumaya Başlıyorum Kitabını masaya bıraktı. Odada ki çuha çiçeğinin yapraklarını kapatmaya başlamasıyla havalanan kelebeğin kanat sesleri haber vermişti gece vaktini. Balkonda biriken su birikintisinin yüzünü yalayan rüzgârın sesini dinledi sessizce, çam ormanlarının kokusunu taşıyan ve yağmularla yıkanıp gelen melteme dokundu elleriyle.

Ne güzel diye düşündü “Gökyüzü bizden hiç sıkılmıyor.” “Bizim de canımız sıkılmasın diye bazen kar serpeliyor, bazen dolu, arada yağmur atıştırıyor sonra gökkuşağı, gece-gündüz kol kolalar ama ayrı ayrı”

Çocuk  “Onlar ki ayakta iken, otururken ve yatarken daima Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışını tefekkür ederler ve -Allah’ım sen bunları boşuna yaratmadın- derler” ayetini yaşattı, uyku öncesi tefekkürüyle günü; modern gece-gündüz, gece=uyku ayrımıyla değil, Kuran-î gündüz-gece-uyku ayrımıyla yaşadı. Gökyüzüne bakarak ‘Ey hilal Seni yaratan Allah’a iman ettim. ’diyen Rasul’e yaklaştı.

Çocuk uyumak için gözlerini yumdu, artık yeni yerlere değil yeni gözlerle yolculuk yapma vaktiydi malum yarın güneş ışınlarıyla kırlangıçlar el ele verip onu fesleğen kokulu uykusundan uyandıracaklardı. Çocuk uykusunda  “Benim dünyayla ne alakam var ki” diyen Peygamberi gibi yeryüzünün geri kalan her yerinde ki kötülükleri güzelleştiren bir iyilikle gülümsedi. Yıldızlar o gece müfredat dışı olarak çocuk odasına kaydı ve geceyi saatlerine bakıp anlayanlar o gün başlarını kaldırıp göğe baktı “Evet başka bir hayat hala mevcut” sözü yıldız yıldız yeryüzüne yağdı.

Şaşılacak bir dünyada yaşamaktı; öğrendik
Şimdi külçeler yüklüyüz şaşılacak bir biçimde
Külçeler yüklüyüz ve çıkmak istiyoruz yokuşu. (İ. Özel)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.