SOSYOLOJİK SİYER- Dünya Sahasının En Kral Adamları – 1

Adamlık, tarihin her döneminde ihtiyaç duyulan bir haslet ve duruştur. Tarihe damga vurmuş ve adamlığa tarif olmuş nice kahramanlar gördü dünyamız. Şimdilerde o nesle özlem artsa da örneklikleri kıyamete dek sürecek. Yeryüzünün en “güzel insanı” (sav) yetiştirdi onları. O öncü adamlık takımının adı sahabedir.
SÖZLÜKTE SAHABE
Sözlükte “bir kişiyle birlikte bulunmak, onunla dost ve arkadaş olmak” anlamındaki sohbet kökünden türeyen sahabe, sahibin çoğuludur.
Sahabe ile birlikte ashâb da sıkça kullanılmaktadır. Bunun tekili sahabidir. Sâhip ve ashap kelimeleri lügat manalarıyla Kur’ân-ı Kerîm’de birçok ayette geçmekte, Hz. Peygamber’in (sav) hicretinden söz edilirken O’nun arkadaşı Hz. Ebu Bekir’e (ra) (li-sâhibihî): “Üzülme, Allah bizimle beraberdir” dediği belirtilmektedir (et-Tevbe 9/40).
Hz. Musa (as) ile birlikte Mısır’dan yola çıkan İsrailoğulları’ndan da “ashabu Musa” diye söz edilmektedir (eş-Şuarâ 26/61). Sahabi, sahabe ve ashap kelimeleri İslâmiyet’le birlikte, Resul-i Ekrem’i görüp O’na inanan kimseler için kullanılmaya başlanmıştır. Resul-i Ekrem de onlardan bahsederken: “Ashabımdan hiçbirini çekiştirmeyin” buyurmuş ve (Müslim, “Feżâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe”, 221, 222) “sahabenin hayırlıları” (Müsned, I, 294) gibi ifadeler kullanmıştır.
BİRİNCİ KAHRAMAN HZ. HATİCE SAHADA
Bazı insanlar ve kavramlar sadece teorik-sözlük anlamlarıyla anlaşılamazlar. Anlamak için hayattan çıkarmak lazım anlamlarını. Sahabe kavramı da o kavrama can olanların hayatlarını okuyup yaşadıklarını örneklemekle anlamlanır ve idrak edilir.
Kırk yaşında vahiyle tanışan ve risalet vazifesi ile görevlenen Efendimize (sav) ilk maddi ve manevi destek birinci sahabe Hz. Hatice (ra) annemizden gelmektedir. Elli beş yaşında olan annemiz (ra) Efendimizi (sav) çok iyi tanıyor ve Cebrail (as) ile gelen vahyi harika yorumluyor.
Peygamberimize (sav) güvenen ve O’nun eşsiz bir ahlaka sahip olduğunu örnekleriyle anlatan Hz. Hatice annemiz (ra), Varaka b. Nevfel ile Efendimizi (sav) buluşturuyor ve belki de Rasulullah’a görevi yolunda ilk desteğini bizzat pratik olarak sunuyor.
İKİNCİ BÜYÜK SAHABE HZ. EBU BEKR
Efendimizin en yakın dostlarından biri O idi. Samimi görüşür ve konuşurlardı.
Onda da göze çarpan en mühim vasıf; Cahiliyye Devrinin çirkin adetleri, kötü ahlâk ve yaşayışlarıyla fıtratını bozmamış olması, ruh, kalp ve aklını şirk inancı ile kirletmemiş olmasıydı. Tanınmış bir tüccardı. Kavminin ileri gelenleri her zaman fikrinden istifade ederlerdi. Kureyş’in kan davalarını halleden de oydu. Bir diğer mühim vasfı da; Kureyş ailelerinin soy soplarını, nesep şecerelerini, iyilik ve kötülüklerini gayet iyi bilmesi idi.
Hz. Ebû Bekir, Yemen tarafına yaptığı bir seyahatten henüz dönmüştü. Başta Ebû Cehil, Ukbe bin Ebi Muayt ve bazı Kureyş ileri gelenleri kendisine “Hoş geldin” demek için evine vardılar.
Hz. Ebû Bekir: “Ben Mekke’de yokken neler olup bitti? Önemli bir haber var mı?” diye sordu.
“Ey Ebû Bekir.” dediler. “Büyük iş var! Ebû Talib’in yetimi Muhammed, peygamberlik iddiasına kalkıştı. Biz de senin Yemen’den dönüşüne kadar beklemeyi uygun bulduk. Artık, sen o dostuna git, ne edeceksen et.”
Hz. Ebû Bekir, derhal Fahr-i Kâinatın evine vardı: “Yâ Ebul-Kasım! Peygamberlik iddiasında bulunduğun, kavminden ayrıldığın ve atalarının dinini kötüleyip inkar ettiğin doğru mu?” diye sordu.
Resûl-i Zişan Efendimiz, küçük yaşlarından beri beraber oldukları Hz. Ebû Bekir’in bu sözlerine önce tebessüm buyurdu. Sonra da: “Yâ Ebâ Bekir! Ben sana ve bütün insanlara gönderilmiş Allah’ın Resulüyüm. İnsanları bir tek olan Allah’a dâvet ediyorum. Sen de şehadet getir.” dedi.
Hz. Ebû Bekir’in akıl ve gönül aleminde bir anda şimşekler çaktı. Bu sözleri, küçük yaşından beri çok iyi tanıdığı, zatını candan seven ve sayan ve o ana kadar mübarek dudaklarından hilâf-ı hakikat tek bir söz işitmeyen Muhammedü’l-Emin’den (a.s.m) duyuyordu. Hiçbir tereddüt emaresi göstermeden derhal kelime-i şehadet getirerek Müslüman oldu.(1)
Sonralarda Efendimiz buyurdu ki: “Ebû Bekir’den başka imana davet ettiğim herkes bir duraklama, bir tereddüt, bir şaşkınlık geçirdi. Fakat o, kendisine İslâm’ı anlattığım zaman ne durakladı ne de tereddüt etti.”(2)
Resûl-i Ekrem Efendimizi, bu itibarlı dostunun Müslüman olması fazlasıyla sevindirdi. Hz. Aişe validemizden gelen bu husustaki rivayet şöyle: “Nebiyy-i Ekremi iki dağ aralığında, Hz. Ebu Bekir’in Müslüman olmasından daha çok sevindiren bir başka hâdise olmamıştır.”
Hazret-i Ebû Bekir, Müslümanlığını açık etmekten de çekinmedi.
Müslüman olması Kureyş arasında büyük bir yankı uyandırdı. Çünkü o, Kureyş içinde itibarlı, sağlam, güvenilir, sözünde sadık biri idi. Sevimliliği ve yumuşak huyluluğu da onu kavmine sevdirmişti.
Hazret-i Ebû Bekir, Müslüman olan hür erkeklerin ilk halkasını temsil ediyordu. Onun Müslüman olmasıyla, iman halkası biraz daha genişledi, yollar biraz daha açıldı.
Not: Bu yazı dizisi Allah izin verirse devam edecektir.
Dipnotlar
1. İbni Hişâm, Sîre, 1/268; İbni Sa’d, Tabakât, 3/171.
2. İbni Hişâm, Sîre: 1/269; İbn Esir, Üsdü’l-Gâbe: 3/206.