Sordu Kendine Çocuk

Sordu Kendine Çocuk

Bir çocuk, daha küçük…  Annesi gittiği sohbetlere onu da yanında
götürüyor. Bakıyor etrafına, çözmeye çalışıyor insanları… Her yeni gelen
sırayla diğerlerinin ellerine dokunuyor ve dudaklar kıpırdıyor. Sohbet
başlıyor ve içlerinden biri bir şeyler okuyor, anlatıyor. Ara ara
peygamberlerinin adı anılıyor ve dudaklar yeniden fısıldamada… Eller
kalbe dokunuyor ve çekiliyor.  Dinlemeye devam ediliyor. Zaman geçiyor
ve anlıyor çocuk. Selamlaşma diye bir şey var. Peygamberleri onlara : ‘’
Ben size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şeyi haber
vereyim mi? Aranızda selamı yayınız.’’  buyurmuştu. Musafaha da bir
çeşit selamlaşma şekliydi. Onu uyguluyordu orada bulunan anneler. Peki
ya kalbe dokunmak nedendi?  Öğreniyor çocuk; kalbimizdesin Ya Rasulallah
demekti. Bir çeşit saygı ifadesiydi. Öyle güzel yürekli insanlar gelip
geçmişti ki dünyadan, O’nun adı anılınca kalpleri yerinden
çıkacakmışçasına çarpıyordu, işte öyle çok seviyorlardı O’nu. Nasıl
sevmesinlerdi ki?
“(Biz) her ümmetten (kendilerine) bir şahit
(peygamber) ve (Resulüm!) seni de onların (hepsi) üzerine şahit olarak
getirdiğimiz zaman halleri nice olur?” ayeti okunduğunda  “Dur” diyen ve
bizim günahlarımıza şahit olmaktan dolayı gözlerinden yaşlar dökülen
bir Peygamberdi O*. Peygamber ümmetini bu kadar çok severken, aklı
başında, O’nu tanıyan bir müslüman bu sevgiye nasıl kayıtsız
kalabilirdi?
Büyüdü ve sordu kendine çocuk:
Sahi, biz bu sevginin neresindeyiz?
Adı anılınca titriyor mu kalplerimiz?

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.