BİLİNÇLİ AİLE DERSLERİ – Şiddetin Olduğu Evde Huzur Olmaz

6) Şiddetin Olduğu Evde Huzur Olmaz:

Özellikle erkeklerin, hanımlarına sözlü veya fiili şiddet uyguladıklarında Allah katında büyük bir vebale girdiklerini bilmeleri gerekir. Genel anlamda bedenen güçlü ve kuvvetli oldukları için erkekler bunu yapabiliyorlar. Kadınlardan da dilleri ile veya farklı şekillerde eşine zulmedenler olabiliyor.

Zulüm deyince aklımıza başkalarına yapılan haksızlıklar, iftiralar, sözlü ve fiili şiddet türleri geliyor. Hâlbuki kıyamet günü kişiye kendi ailesi hakkında sorulacak. Eşine ve çocuklarına davranışlarından, adaletinden ve merhametinden sual edilecek. Kişinin kendisi hakkındaki en büyük şahitliği yine ailesi yapacak. Dışarıdan başkaları bizi iyi görebilir. Önemli olan eşimizin ve çocuklarımızın bizi nasıl gördüğüdür. Bundan dolayı zaman zaman bireyler ailelerine kendisi hakkında razı olup olmadıklarını sormalıdırlar.

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimizin yüce ahlakına baktığımız zaman, annelerimizin hiçbirine bağırıp çağırmıyor ve asla dövmüyor. Yanında yetişen küçük Enes, Efendimizden bahsederken “10 yıl yanında kaldım bana bir kere bağırmadı ve dövmedi. Şunu niye böyle yaptın demedi” diye şahitliğini beyan ediyor.

Anne babasına, kardeşlerine, eşine, çocuklarına ve başkalarına zulmeden kimse müflis durumuna düşmüş olur. Müflis kimsenin de kıyamet günü kurtulması çok zordur. Ebû Hureyre’den nakledildiğine göre, bir gün Resûlullah Aleyhisselam, “Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu. Ashâbı; “Bize göre müflis, parası ve malı olmayan kimsedir.” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber; “Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekâtla gelir. Aynı zamanda şuna sövmüş, buna iftira etmiş, şunun malını yemiş, bunun kanını dökmüş ve şunu dövmüş bir hâlde gelir. Bunun üzerine iyiliklerinin sevabı şuna buna verilir. Üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yüklenir. Sonra da cehenneme atılır.” buyurdu. (Müslim, Birr, 59)

Zulüm hiç kimseye yakışmaz. Yani Müslüman olsun olmasın, namaz kılsın kılmasın hiçbir insan başka bir insan evladına, canlıya ve yaratılmışa zulmetmemelidir. Özellikle namaz kıldığı halde, düzenli bir sohbete gittiği halde eşine ve çocuklarına nezaketle yaklaşamayan; onları diliyle inciten ve onlara eliyle şiddet uygulayan Müslümanın haline ise gerçekten şaşılır. Bu kadar ayet ve hadis bilmesine ve bunun büyük bir kul hakkı olduğunun farkında olmasına rağmen eşine sözlü ve fiili şiddetten vazgeçemiyorsa acilen tedavi görmesi gerekir. Hem kendisinin dünya ve ahiret mutluluğu için hem de başkalarının huzuru için tedaviyi geciktirmemelidir.

Sözlü şiddet; aşağılamak, kötülemek, küfür etmek, hakaret etmek, dalga geçmek ve diliyle eziyet etmektir. Tüm bunlar evliliği yıkan zulümlerdendir. Bunu yapan eş, zalim olur. Erdemli kişiler ise asla böyle bir duruma tenezzül etmezler. Karşısındaki eşinin, çocuklarının annesi veya babası olduğunu; eşinin de bir ailesinin, anne ve babası olduğunu ve her şeyden önce onun da insan olarak şerefli, izzetli bir şahsiyet olduğunu bilirler.

Fiili şiddet; tokat atmak, vurmak ve yaralamaktır. Tüm bunlar şerefli bir varlık olan insana yapılmamalı, özellikle eşe hiç yapılmamalıdır. Öldürmek ise kişinin katil olmasıdır. En büyük günahlardan bir günahtır.

Şiddet, aciz insanların işidir. Normal bir insan zulmetmez. Eşine, çocuklarına zalimlik yapan bir insanın psikolojisinde problemler var demektir ve tedavi görmesi gerekir. Özellikle Kur’an’ı rehber edinmiş, Peygamberimizin yolundan giden bir Müslüman, şiddetle isminin yan yana anılmasından hayâ eder.

Eşinden şiddet gören bir kimse evliliğini ve çocuklarını bahane göstererek bu zulme sessiz kalmamalıdır. En yakınlarından başlayarak, kendine yapılan zulmü onlara söyleyerek bir an önce kurtulmanın çarelerine bakmalıdır. Eşiyle barışmak istese bile tedavi görmesini ön şart olarak söylemesi gerekir. Şiddete meyletme yapısında olan bireylerin karşı taraftan bir tepki gelmediğinde veya ona sahip çıkılmadığı takdirde, her defasında arttırarak zulmüne devam etme olasılığı yüksektir.