MEFKURE- İslam’ı Tahrif Faaliyetlerine Dikkat

MEFKURE- İslam’ı Tahrif Faaliyetlerine Dikkat

Bu konuda geçmişte ve zamanımızda bir kısım İslam düşmanları, müsteşrikler büyük çaba göstermiş ve Müslümanları sünnet yolundan uzaklaştırmak için her çareye başvurmuşlardır.

Bu çalışmalar organizeli bir şekilde İslam’ın ilk devirlerinden beri yapılmaktadır.

Yahûdiler, ahir zaman Nebisinin, hor ve hakir gördükleri Arapların içinden zuhur etmesini ve bundan sonra kendilerinden bir peygamber gelmeyeceğini bir türlü hazmedemediler.

İranlı ateşperestler, yüzlerce yıl devam eden saltanatlarının yıkılıp gitmesine, saraylarının harap olmasına tahammül edemediler.

Keza köhne Bizans ve onun şahsında bütün Hristiyan âlemi, asırlardır hükümran oldukları toprakların İslam orduları tarafından fethedilmesini, zaten tahrif edilmiş olan İncil’in ve Hıristiyanlığın, İsa aleyhisselâm’a indirilen İncil’le ve dinle hiçbir alakasının olmadığı gerçeğinin İslam’la berâber anlaşılmasını bir türlü sindiremediler.

Elbette bunların içinde samimi olarak Müslüman olan ve İslam için büyük hizmetler yapan pek çok insan olmuştur, hâlâ da olmaktadır. Ancak o ilk dönemde zahiren Müslüman olup içinde geçmişteki inanç ve yaşantısını sürdüren ve Müslümanlardan intikam almak için sinsi planlar yapanlar oldu.

Yahûdiler ve ateşperest İranlılar, gizli teşkilatlar kurarak İslam ülkelerinde çok çeşitli fitneler çıkardılar. Bilhassa yeni Müslüman olmuş toplumları etkilemeye başladılar. İslam adına, Müslüman kimliği görüntüsüyle Müslümanları itikadî, siyasî, fikrî ve amelî yönden derinden sarsacak faaliyetler yaptılar. Bu faaliyetlerin sonunda Emirü’l-Mü’minîn Faruk-ı Azam Hz. Ömer radıyallahu anh’ı şehid ettiler.

Daha sonraları Hz. Osman radıyallahu anh’ın şehadeti, çeşit çeşit kargaşalar, savaşlar ve Hz. Ali kerremallahu veche’nin şehadeti birbirini takip etti. O hadiselerin zamanımızdaki yansımaları şu veya bu boyutta, çeşitli renk ve şekilde hâlâ devam etmektedir.

Diğer taraftan bu kargaşa ve tefrikaların taraftarları kendi görüşlerini, kendi hareketlerini kuvvetlendirmek maksadıyla, bir kısımları da doğrudan doğruya sünneti tahrif etmek, Müslümanların saf itikatlarını bozmak için uydurdukları birçok sözü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e isnat etmek cürmünü irtikâp ettiler.

Buna karşın Rabbânî âlimler bu tahrifat ve tahribata karşı büyük bir mücadele başlattılar. İslam ümmetini bu sapık cereyanlardan koruma için destâni hizmetler yaptılar. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in mübarek kelamlarını, cana can katan sözlerini, uydurulmuş sözlerden ayıkladılar. Ancak bu konuda, yani hadis-i şeriflerin cerh ve tadilinde sonraki bilginlerden bazıları bir kısım sahih hadislerin bile mevzu olabileceği şüphesini doğuracak ifadeler kullanmışlar ve böylece daha sonra zuhur eden hadis ve sünnet tahrifçilerine bir nevi fırsat vermişlerdir.

Maalesef zamanımızda bazı ilâhîyatçılar, Buhârî ve Müslim hadisleri hakkında bile cüretkârâne sözler etmekte, Müslümanların kalplerine şüphe sokmaktadırlar.

Bu gibi kişiler, kötülüklerle, İslam’a düşman rejimlerle ve kişilerle mücadele etmek yürekliliğini gösteremediklerinden, reformcu, yenilikçi aydın kişi görünümü vermek, böylece düzenin ve düzenbazların takdirini kazanmak için böyle çirkin, utanç verici yollara tevessül ediyorlar.

Şu husus iyi bilinmelidir ki, İslam’ın asla ve asla bir reforma ihtiyacı yoktur. İslam, son ve ekmel din olarak yepyenidir. Kıyamete kadar bütün kişi ve toplumların meşru istek ve ihtiyaçlarına cevap verecek ilâhî nizamdır.

Reformist nâdanlar bilmelidirler ki:

Öncelikle yapmaları gereken, deforme olmuş kalp ve beyinlerini İslam’ın ilâhî hakikatleri ile reform etmektir. İslam’ın onların sapık görüşlerine hiç mi hiç ihtiyacı yoktur. Fakat kendi hasta kalp ve beyinlerinin İslam’ın hakikatleriyle tedavi edilmeye şiddetle ihtiyaçları vardır.

 

Bir Çağrı

Salih ecdadımız, ilmiyle âmil ulemamız, geçmişte bu gibi kişilerle, bu gibi bozuk, batıl hareketlerle nasıl kıyasıya mücadele yapmışsa zamanımızdaki Kur’an tevilcilerine, sünnet tahrifçilerine, din tahrifçilerine karşı da bu kötü gidişata dur diyebilecek, mücadele edebilecek imkânı olan her ilim ehlinin, her Müslümanın organizeli bir şekilde mücadele etmesi çok zarûri bir vazifedir. Aksi takdirde nemelazımcı bir zihniyetle bu mücadeleden sarf-ı nazar edenler, bu tahribata seyirci kalanlar mesuliyetten kurtulamazlar.

Bunun için; organizeli, disiplinli bir çalışmayı vakit kaybetmeden başlatmak gerekmektedir.

Bu hususta yapılacak ilk iş, bunun sancısını çeken ilim ehli kişilerin bir araya gelerek bu şerefli mücadeleyi nasıl yapacaklarının istişaresini yapmaları, plan ve programlarını hazırlamaları ve hemen gayret kuşağını kuşanıp hizmete koyulmalarıdır.

Bu maksatla:

Basın yayın organlarında yazılar yazarak,

TV ve radyolarda konuşmalar yaparak,

Konferanslar vererek,

Paneller düzenleyerek,

Sohbetler yaparak,

Kitap, dergi, broşür basıp dağıtarak…

Hülasa meşru her vasıtayı kullanarak etkin ve yaygın bir mücadele yapılmalıdır. Bu bir çağrıdır; her sancılı, her sevdalı Müslümana bir davettir.

Bir araya gelelim, düşünelim, istişare edelim, mücadelenin esaslarını orta yere koyup hizmete koyulalım. Tevfik ve hidayet Allah’tandır. Allah bize kâfidir. O ne güzel bir Mevlâ, o ne güzel bir yardımcıdır.

Vesselamü alâ menittebeal hüda.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.