Krizlerden Bir Kriz: Tekasür

Küreselleşen, vahşileşen, emperyalistleşen ve gittikçe dünyevileşen şu dünyada insanlar için en önemli imtihanlardan biri de çokluk ve çoklukla övünmek. Gönül coğrafyamızda yaşayıp ekmeğe, suya muhtaç olan mustazaf kardeşlerimiz ise bundan -tabii ki de- müstesna.
Günümüzde nimetler gittikçe artmakta ve geçmiş yıllara nazaran gözle görülür bir çokluk etrafımızı, kalbimizi sarmış bulunmakta. Bu çokluk Müslümanın gücüne güç mü katmalı yoksa gücünden güç mü almalı diye sorduğumuz zaman; cevabı ya kalbimiz verecek ya da cebimiz. Fıtratı bozulmamış bir kalp diğer bir ifadeyle kalbi selimin vereceği cevap Hz. Ebu Bekir misali “Geride ne bıraktın ey Ebu Bekir?” diye sorulduğunda “Allah ve Resulünü bıraktım.” şeklinde olacak. Cebimizin vereceği cevap ise “Rabbena; hep bana” olacak.
Şairin dediği gibi; Sen mala aitsin, eğer onu tutarsan / Onu harcadığın zaman mal senindir.
Tekasür Suresi ise işte tam da bu konular üzerinde duruyor ve insanların çokluk ile övünmesini ve insanların kabir ziyaretlerine kadar işi götürdüklerini bizlere anlatıyor. Gaflet uykusuna dalan, mallarıyla, çocuklarıyla övünen ve dünya hayatına aldananlar, insanlar uyanın ve kendinize gelin diyor.
Hiç ölmeyecekmişçesine dünyaya dalanlar, malının çokluğuyla övünerek malına mal katmayı hesap edenler, çocuklarının sayısı ile övünenler, evlatlarının amir, memur olmasıyla gururlanıp bunu bir düğünde bir de cenazede duyuranlar; ileride bileceksiniz ki cehennem var. Kendinize gelmezseniz, zühd hayatına dönmezseniz, tevbe kapısından içeri girmezseniz Allah muhafaza etsin ki hakkâl yakin cehennemi müşahede edeceksiniz. Kulaklarımızı Tekasür Suresi’ne açalım ki uykumuzdan uyanıp gafletimizin farkına varmaya bakalım.
Sure, dünya hayatını uzun bir film şeridinin aniden gelip geçişi gibi gözümüzde canlandırmaktadır. Dünya hayatı bitti ama zaman sona ermedi diyor ayetler. Zaman sadece şerit değiştiriyor ve gözlerimizi ahirete açtığımızda cehennemi görmek istemiyor, orada ateşin içinde yanmak istemiyorsak sureyi tekrar dinlemeli. Yastığa kafamızı koyduğumuz zaman yarının parasını, yatacağı mezarın yerini düşünenlerden olmamak adına, dünya malının yükünü yüklenip de kahrolana kadar; surenin manevi ağırlığını tefekkür ve tedebbür edip -en önemlisi de- bu bildiğimizi amele dökerek dünya kahrını azaltmalı, ahiretteki müjdelere nail olmanın heyecanını her daim diri tutmalıyız.
Dünya nimetleri bizleri Allah’a uzak değil yakın etsin. Şükür ehli olalım ki Allah bizi sevsin, sevdirsin ve sevindirsin.