Ömer Miraç Yaman İle Röportaj

Ömer Miraç Yaman İle Röportaj

1. Genç Adamlar’ın tanımasını ve takip etmesini istediğimiz isimlerden birisiniz. Bize kendinizden ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz? 

Her fikre ve düşünceye sahip gençlerle ilgilenmeye çalışıyorum. Onlarla oturup muhabbet ediyoruz, ders yapıyoruz, seminer ve konferans ortamlarında birlikte oluyoruz. Özel dertleri varsa halleşip dertleşiyoruz. Kabaca bunları yapıyorum.

2. Madde bağımlılığına karşı halkımızın bilinç sahibi olmadığını sanki böyle bir tehlikenin kendilerine ya da ailelerine hiçbir zaman isabet etmeyecekmiş gibi davrandıklarını görüyoruz. İnsanları bilinçlendirmek hususunda biz gençlere ne gibi görevler düşüyor?

Madde bağımlılığı meselesi özel bir alan. Ebeveynler özellikle evlatlarının madde kullanım davranışlarını fark etme ve teşhisten sonra ki çözüm bulma hususunda oldukça sıkıntılı süreçler yaşıyorlar. Toplum şuan madde bağımlılığını bir sorun olarak görmeye başladı lakin geç kaldık. Hâlbuki uzun zamandan beri madde kullanımı bu toprakların gündemindeydi fakat insan kendi hanesine ateş düşmeyince,  yakından görmeyince ciddiye almıyor, belki de önemsemiyor.

Hali hazırda çalışan sivil toplum örgütleri madde bağımlılığı hususunda hala ciddi bir çalışma ve gayet ortaya koymuş değiller maalesef. Çalışmalar var ama toplum ve toplumun örgütlenmesine katkıda bulunan sivil toplum örgütleri bu konuda hala meselenin yeteri kadar detayına vakıf değil. Belki de bu konuda ne yapılması gerektiğine dair net bir öngörü sahibi değiller. Özellikle gençlerle çalışan, gündeminde gençlik olan, pek çok sivil çatıda aynı sürecin içerisinde maalesef. Ebeveynlerin ve toplumun yaşanan süreci anlamlandırma ve buna dair bir şeyler yapma noktasında ki gayretleri, aslında madde bağımlılığının bu topraklarda önemli bir soruna dönüştüğünün kabul edilmesi demek.

3. Gençler maddeye, teknolojiye veya cinselliğe neden bağımlı olur? Bağımlı bir gencin kazanılması için nasıl bir yol izlenilir?

Bir kişinin bağımlı olması için birkaç kritik süreç vardır. Bu süreçlerden birincisi çocukluğunda ya da gençliğinde yaşadığı bazı travmalardır. Bugün yaptığı işleri kurduğu ilişkileri yani hayatını devam ettirirken attığı adımları yaşadığı travmalar bir şekilde sekteye uğratır. Bunu gidermek içinde insan genellikle okus-pokus olmayı tercih eder. Dolayısıyla internet ortamında kaybolan bir genç ile herhangi bir maddeyi kullanarak kendinden geçen bir genç arasında, aynı etkinin baskın olduğunu görüyoruz. Fizyolojik olarak beynin yapısına baktığımızda kimyasal olarak beynin aynı yerinin motive edildiğini ve güdülendiğini görüyoruz. Dolayısıyla bir bağımlılık sürecinden bahsediyorsak, kendi hayatını devam ettirmek konusunda ya da sosyalleşme pratikleri anlamında, yine kendisinin geçmişinden getirmiş olduğu, bazı durumlara karşı baş etme sürecini yeterince kuramayan bir gençten bir insandan bahsediyoruz demektir. Bu karşımıza alış-veriş, cinsellik, madde ve sanal bağımlılık olarak da ortaya çıkabiliyor.

‘Peki, ne yapmamız gerekiyor?’ dersek tabi buna bir çırpıda kolayca cevap vermek kolay değil ama eğer bir bağımlılıktan bahsediyorsak, mutlaka bir arınma sürecinden de bahsetmek zorundayız. Bağımlı olarak tabir ettiğimiz kişinin bir destek alması gerekir. Çünkü biz bağımlılığı bir beyin hastalığı olarak kabul ediyoruz. Bağımlılığın tedavisi de diğer hastalıklar gibi bir arınma bir temizlenme sürecini içerisinde barındırır. Bu kullanılan maddeye ya da bağımlı olunan şeye göre değişebilir.

Şuan maalesef teknoloji bağımlılığı noktasında uç noktalara gelmiş ve tıpkı bir bonzai bağımlısı gibi günde sekiz on saatini buna veren bir delikanlının, sadece sosyalleşme pratikleriyle bunu aşması mümkün değil. Aynı zamanda psikolojik destekte alması gerekir. Bu anlamda işin tıbbi bir arınma süreci, sonrasında ise o gencin hayatını anlamlı bir hale getirecek olan çerçevenin ortaya çıkması gerekiyor. İşte tam burada gençlerle çalışan, bir şekilde derdi-sevdası gençlik olan insanların tıpkı Osmanlı’da olan tekke sistemi gibi gelenin niye geldiği, gidenin niye gittiği, oturanın niye oturduğu sorulmadan, rahat bir formda gidip gelebilecekleri, sığınabilecekleri, muhabbet edebilecekleri ya da hiçbir şey yapmasalar bile oturabilecekleri mekânların tahsis edilmesi gerekiyor.

4. Özellikle sosyal medyada Apaçi denilen gençler yaptıkları danslar, dinledikleri müzikler ve giyiniş tarzlarından dolayı sürekli olarak alay malzemesi yapılıyor. Neden kendilerini bu şekilde ifade ediyorlar?

Aslında herkesin kendini ifade ediş tarzı var. Zengin bir ailenin çocuğunun ya da üniversite okuyan bir gencin, kendini temsil etmesi garip karşılanmazken, ergenlik döneminde bulunan bir gencin saçını biraz dikmesi ya da rengârenk giyinmesi bir alay malzemesi haline getirilebiliyor. İnsanın fıtratında alay etmeye yatkınlık var ki bu bir imtihandır. Rabbimiz bu konuda bizi Kuran-ı Kerim’inde uyarıyor zaten. O halde niye bu topraklarda milyonlarca genç sanal ortamlarda linç ediliyor ya da sokakta görüldüklerinde dalga konusu oluyor. Neden onlara karşı yüzü buruşuyor insanların. Bu aslında hepimizin geçmiş olduğu ergenlik sürecinin bazı gençlerde biraz travmatik geçmesinden kaynaklanıyor. Yoksa bana sorarsanız Bağdat caddesinde gezen ve kendisini olabildiğince lüks kıyafetler ve araçlarla ifade etmeye çalışan gençlerle, Esenler ve Bağcılar’da takılıp kendisini o şekilde ifade etmeye çalışan bir gençle aralarında çok bir fark göremiyorum. Bu anlamda bizim bakış açımız önemli.

Bir de şu var, maalesef Türkiye’de mizah kültürü otuz kırk yıldan beri şive ve kıyafet yani dış görünüş üzerine şekillendiği için günlük hayatta bunun yansımalarını görüyoruz. Kendilerini bu şekilde ifade eden gençlerin aslında diğer gençlerden çok bir farkı yok. Sadece ifade şekillerinde biraz hırçınlık, kabalık, sertlik ya da öfke görülebilir. Onun da temellerine bakmak gerekir. Sonuç olarak onların herhangi bir ergenden çok da farklı olduğunu düşünmüyorum.

     5. Birçok insanın güldüğü rap şarkılardan birisinde “Çıkar mıyım ki bilmem yarına, bedenim eriyor kimin umurunda?” diyor ve “Bedenim kirli, melek gelir mi?” diye de ekliyordu söyleyen kişi. Bu şarkılara gülmek yerine biraz dinleyip düşünmemiz gerekmez miydi?

Kesinlikle öyle. Türkiye’de özellikle damar arabesk, rap arabesk ve yine rap’in farklı tarzlarıyla kendilerini ifade etmeye çalışan, bunu bir atışma, kendini ifade etme biçimi olarak kullanan gençlerin önemli bir kısmı,  aslında yaşadığı sorunlu duruma çok net bir şekilde ışık tutuyor ve sıkıntılarını bize anlatmaya çalışıyorlar. Bizim kulaklarımız onların kurduğu cümleleri duymaya yakın ve yatkın olmadığı için bahsettiğiniz satırların çok daha ilerisinde kendi durumunu ifade eden cümlelerini anlamaya çalışmıyoruz. Gençler bedenlerinin, ruhlarının ve hayatlarının bir şekilde nereye doğru evrildiğini, nasıl tarumar olduğunu, nasıl bir sarmal içerisinde bulunduklarını defaatle bize anlatıyorlar. Bu anlamda gençlerle çalışan kişilerin, mutlaka güncel rap şarkıları hatta detay rap şarkıları bilmesi gerektiğini hatta iyi bir düzeyde Youtube bilgisine sahip olması gerektiğini ben her yerde söylüyorum.

6. Kendi hayatımızdan başka hayatlar yokmuş gibi yaşıyoruz. Biraz araştırdığımızda ise yürek burkan birçok hikâye ile karşılaşıyoruz. Durumun ciddiyetini anlamak adına bize yaşadığınız ve sizi etkileyen bir olayı anlatır mısınız?

Aslında çok fazla olay var. Bunu tek bir olaya indirgemek belki biraz zor olabilir ama sizlere şunu söyleyeyim. Biz karşımıza gelen bir gencin ya da karşılaştığımız bir insanın öncelikle dış görünüşüne yani kıyafetine ya da şekline bakarak yorum yapıyoruz. İnsanız kolay düşünmek istiyoruz, kafa konforumuz hiç bozulmasın diyoruz. Eyvallah ama kurduğu cümlelerden ifade ettiği o yaşam şartlarından ya da saç renginden aslında ne demek istiyor, onu anlamaya çalışsak belki perde arkasında annesinden ya da babasından bir tanesini kaybetmiş bir insanın hikâyesini, çocukluğunda suça bulaşmış olma durumunu ya da evinin içerisinde bir istismar mağduru oluşunu, okuldan atılma hikâyesini, belki uzun yıllardan beri bir tekstil atölyesinin ya da hizmet sektörünün en alt basamaklarından bir tanesinde sıradan bir işçiye dönüşme hikâyesini, yaşadığı yoksunlukları ve yoksullukları bundan sebep ile içinde biriken o öfkeyi dışa vurma çabasını ve tüm bu yaşantı içerisindeyken bir Allah’ın kulunun ona “Ya sen Allah’ın kulusun, gel birlikte çay içelim, biraz dertleşip halleşelim” demeyişinin biriktirdiği o toplam hikâyeyi dikkatli bir şekilde bakacak olursak görebiliriz aslında. Buna dair şu ana kadar yüzlerce hatta binlerce hikâye dinlemek nasip oldu. Aslında anlatılan hikâyeleri anlamak için öncelikle bizlerin yüreği genişlemeli, gözü gönlü açılmalı. Hayata Allah Azze ve Celle’nin lütfetmesi noktasından bakmaya başlamalıyız. İşte o zaman Rabbim Teâlâ dertli gönüllerle buluşmayı biz kullarına nasip edecektir.

7. Bize vakit ayırıp sorularımızı cevaplandırdığınız için teşekkür ederiz. Son olarak eklemek ya da hatırlatmak istediğiniz şeyler var mı?

Son birkaç cümle söyleyebiliriz. Türkiye de yapılan gençlik çalışmalarının sağlam bir zemine oturması ve tekrar toparlanabilmesi için bütün gençleri bir şekilde merkeze alacak, onların tamamına dair bir cümle kurmaya hazır ve bu konuda dert ve çabası olan, sağlam ve adanmış gönüller, Türkiye’nin gençlik hikâyesini değiştirecek inşallah. Bu anlamda Rabbim Teâlâ daha geniş yürekli, daha azimli ve daha az yargılayıcı diller ve yürekler ile topraklarımızdaki gençlere yakınlaşmayı ve halleşmeyi bize nasip eylesin inşallah.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.