KAPAK-İstikbal-i Tevhid (Kıble)

KAPAK-İstikbal-i Tevhid (Kıble)

Küçük yaşlarda iken yazları camiye kursa giderdik. Orada hem Kur’an okumayı hem de temel dini bilgileri öğrenirdik. İlk öğrendiğimiz temel dini bilgilerden biri de namazın farzları idi. Bu farzlardan biri olan İstikbal-i Kıble’yi de “namaz kılacağımız zaman yönümüzü Kâbe’ye doğru dönmek” şeklinde öğrendik. Ne eksik, ne fazla. Bu, ilerleyen eğitim dönemlerinde de genellikle bu şekilde devam etti. Peki İstikbal-i Kıble’yi bu bir cümle ile açıklamak yeterli midir? Bu konuyu daha iyi anlayabilmemiz için Bakara suresindeki, kıble ile ilgili 142. ve 150. ayetler arasındaki mesajlara bakmamız yeterli olacaktır.

Kıblenin Belirlenmesi

Peygamberimiz hicretten önce namazlarını Mescid-i Haram’ı (Kâbe’ye) önüne alarak Mescid-i Aksâ’ya doğru kılıyordu. Böylece her iki kıbleyi de birleştiriyordu. Ancak hicretten sonra bu birleştirme mümkün olmadan yaklaşık olarak bir buçuk yıl daha Mescid-i Aksa’ya doğru namaz kılmıştır. Mescid-i Aksa ise ehl-i kitabın da kıblesi idi. Peygamberimizin Mescid-i Aksa’ya doğru namaz kılması Yahudilerin, İslam’ı kabul etmemelerine kendilerince bahane teşkil ediyor ve bu durumu kullanarak kendi dinlerinin de hak olduğunu, dolayısıyla da Müslüman olmalarına gerek olmadığını söylüyorlardı. Hatta daha da ileri giderek Müslümanların onların dinlerine tabi olmaları gerektiğini söylüyorlardı. Mevcut kıble durumu peygamberimizi üzüyor, açıktan dillendirmese bile kıblenin değiştirilmesini arzuluyordu. Bu durum Bakara suresinin 144. ayetinde “Biz senin yüzünü göğe doğru çevirdiğini görüyoruz.” ifadeleri ile yer almaktadır. Aynı ayetin devamında ise kıblenin Kâbe olarak değiştirildiği belirtilmektedir.

Müslümanlara kıble olma vasfının Mescid-i Aksa’dan alınıp Mescid-i Haram’a verilmesi sadece bir yön değişikliğini ifade etmiyor, kıyamete kadar insanlığa rehber ve önder olma sorumluluğu da ehl-i kitaptan alınıp İslam ümmetine verilmiş oluyordu. Yahudiler işte bunu hazmedemediler ve İslam’a ve Müslümanlara düşman oldular.

Kıble değişikliğini bildiren ayet peygamberimize öğle namazının farzını kılarken nazil olmuştu. İkinci rekâttan sonra ayet nazil oldu ve peygamberimiz namazda iken yönünü hemen Mescid-i Haram’a çevirdi. Böylece ilk iki rekât Mescid-i Aksa’ya doğru, kalan iki rekât da Mescid-i Haram’a doğru kılınmış oldu. Namazdan sonra münadiler kıblenin değiştiğini Müslümanlara duyurdular. Bazı Müslümanlar haberi namazdayken aldılar. Onlar da namazdayken yönlerini hemen Mescid-i Haram’a doğru döndüler. İşittiler ve itaat ettiler, tıpkı peygamberimiz gibi. Tam bir teslimiyet, tam bir güven. Asla tereddüt yok.

Ehl-i Kitabın Durumu

Rabbimiz, Bakara suresinin 145. ayetinde ise “Ehl-i kitaba her türlü mucizeyi getirsen de onlar senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uymayacaksın. Onlar da birbirinin kıblesine uymazlar…” buyurarak hak ile batılı birbirinden ayırmış, hakkın bir olduğunu, batılın ise kendi içinde bile birliktelikten yoksun olduğunu belirtmiştir. Kafirun suresinde belirtildiği gibi herkes kendi inancını yaşayacaktır.

Sonuç

Rabbi bir, peygamberi bir, kitabı bir olan İslam’ın kıblesinin de her türlü batıl özelliklerden arındırılıp tevhide ulaştırılması gerekiyordu ve bunun için de kıblenin değiştirilmesi icap ediyordu.

İstikbal-i Kıble sadece bir yöne dönmek değildir. İstikbal-i Kıble yönde, yönelişte, duyguda ve düşüncede, hissiyatta, fikriyatta, kullukta ümmet ve bir olma şuuruna erip namazda tevhidi yakalamaktır.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.