KAPAK- İslam Kardeşliğine Zarar Veren Davranışlar

KAPAK- İslam Kardeşliğine Zarar Veren Davranışlar

İslam, adından da anlaşılacağı üzere barış ve huzur dinidir. Toplumda barış ve huzuru gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Bu hedefini gerçekleştirmek için de çeşitli prensipler getirmiştir. İnsanlar arasında barış ve huzuru sağlayacak olan en temel prensiplerden biri kardeşlik ilkesidir. Zira yüce Allah, Hucurat Suresi 10. ayet-i kerimede “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.” buyurmaktadır.

İnsanlar, aslında birbiriyle nesep dolayısıyla kardeş olurlar. Yani aynı anne ve babadan dünyaya gelen insanlar kardeştirler. Bu ayette bahsedilen kardeşlik, nesep kardeşliği değil, iman/inanç kardeşliğidir. İman/inanç kardeşliği, nesep kardeşliğinden daha kuvvetlidir. Müminleri kardeş kılan sebep, iman/inanç bağıdır. Zira müminlerin inandıkları ilah birdir. Peygamberleri birdir. Kitapları birdir. Kıbleleri birdir. İşte bu birler, inanan insanları birbirleriyle kardeş kılmaktadır. İslam kardeşliğinin hakkıyla yaşandığı toplumlarda insanlar arasında sevgi, saygı, hoşgörü, birlik beraberlik, barış ve huzur vardır. Müminlerin aralarındaki bu kardeşliği hakkıyla canlı tutup yaşayabilmeleri için birlik ve beraberlik içinde olmaları ve aralarında yardımlaşma ve dayanışmaya önem vermeleri gerekir.

İslam, müminler arasındaki kardeşliği kuvvetlendirip devam ettirmek için selam, sevgi, saygı, hoşgörü, yardımlaşma ve dayanışma gibi ilkeleri getirmiştir. Aynı zamanda kardeşliğe zarar verecek alay etme, kötü lakapla çağırma, su-izanda bulunma, ayıp araştırma ve gıybet etme gibi davranışları da haram kılmış ve yasaklamıştır. Nitekim Yüce Allah, bu hususta Hucurat Suresi 11 ve 12. ayet-i kerimelerde şöyle buyurmaktadır: “Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın… birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın… Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.

Yüce Allah, yukarıda zikrettiğimiz ayetlerde, müminlerin aralarındaki İslam kardeşliğine zarar verecek beş davranışı haram kılmış ve yasaklamıştır. Bunları kısaca şöyle açıklayabiliriz:

1.Alay Etmek: Ayette yasaklanan ilk davranış alay etmektir. “İnsanların söz ve davranışlarını kusurlu görmek veya göstermek amacıyla onu hafife alıp dalga geçmek” olarak tarif edilen bu davranış, ayette şiddetle kınanmış ve yasaklanmıştır. Alay etmek, yazıyla, sözle yapılabileceği gibi kaş-göz, el-kol işaretleriyle de yapılabilir. Alay etmek, insan onurunu/şerefini zedelediği gibi insanın toplum içerisinde küçük düşmesine sebep olan bir davranıştır. Bundan dolayı yasaklanmış ve haram kılınmıştır. İnsan, kendi şeref ve haysiyetine saygı duyulmasını ve önem verilmesini istediği gibi başkalarına da saygı duymalı ve onları incitecek, küçük düşürecek söz ve davranışlardan sakınmalıdır. Nitekim bir hadis-i şeriflerinde Hz. Peygamber aleyhisselam; “Sizden biriniz, kendisi için sevip arzuladığı şeyi mümin kardeşi için de sevip arzulamadığı sürece tam iman etmiş olamaz.” (Buhârî, İman, 17) buyurmuştur. Hakiki mümin, başkalarının ayıp ve kusurlarını dile getirip alay etmek şöyle dursun onlarda gördüğü eksik ve kusurları örtmeye, hatta tatlı dille, güler yüzle ve yumuşak bir üslupla onu düzeltmeye çalışır. Çünkü Hz. Peygamber aleyhisselam, “Kişiye mümin kardeşini küçümsemesi günah olarak yeter.” (Müslim, Birr, 32) buyurmak suretiyle böyle bir davranıştan uzak durmayı tavsiye etmektedir.

Alay etme, insanlar arasında nefret ve düşmanlık duygularının ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Böylece toplumda bir takım huzursuzluklara yol açmaktadır. O halde Allah’a ve ahiret gününe inanan insanlar bu davranıştan sakınmalıdırlar.

2.Kötü Lakapla Çağırmak: Ayette yasaklanan ikinci davranış kötü lakapla çağırmaktır. Lakap, bir kişiye herhangi bir münasebetle asıl ismi dışında takılan addır. Lakap, iyi lakap, kötü lakap olmak üzere iki türlüdür. İyi lakap, kişiyi övgü için verilen lakaptır ki, bu caizdir. Hz. Ebu Bekir’e, “doğrulayan, tasdik eden” anlamında “sıddık” lakabı, Hz. Ömer’e, “hakla batılı birbirinden ayırt eden” anlamında “fâruk” lakabı, Hz. Ali’ye,“Allah’ın arslanı” anlamında “esedullah” lakabı verilmesi bu türdendir.

İnsanın yerilmesine, toplum önünde küçük düşürülmesine sebep olan lakaplar ise kötü lakap sayılmış ve yasaklanmıştır. “Kör, topal, cüce, şapşal, geri zekâlı, inek şaban” gibi lakaplar kötü lakap olup yasaklanmıştır. Hz. Peygamber, insanları toplum önünde küçük düşürecek türden kötü lakapları yasaklamış, ancak insan onuruna yakışan, insanı onore eden güzel isim ve lakaplarla çağırmayı ise mubah saymıştır. Allah Resulü, bazı sahabilere cahiliye döneminde verilmiş olan kötü isim ve lakapları bizzat kendisi değiştirmiştir. Mesela Hz. Peygamber, Ebu Hureyre ile ilk karşılaştığı zaman ona ismini sormuş, o da benim ismim “Abduşşems” demiştir. Allah Resulü; “Biz, Allah’ın kullarıyız, güneşin kulu değiliz, senin ismin bundan sonra Abdurrahman olsun” diyerek ismini değiştirmiştir.

İnsanları kötü lakapla çağırmak, insanlar arasında sevgi, saygı, hoşgörü ve kardeşliği ortadan kaldırır. İnsanların birbirine kin, nefret ve düşmanlık beslemesine sebep olur. Böylece fert ve toplum huzuru bozulur. O halde Allah’a ve ahiret gününe inanan insanların bu davranıştan sakınmaları gerekir.

3.Su-i Zanda Bulunmak: Ayette yasaklanan üçüncü davranış su-i zanda bulunmaktır. Zan kelimesi sözlükte; “şek, şüphe, tereddüt, tahmin etme ve ihtimale göre hareket etme” gibi anlamlara gelmektedir. Terim olarak ise zan, “ihtimal ve tahmine dayanan, doğruluğu kuşkulu olan bilgi” demektir. (İbn Manzur, Lisanu’l-arab, “znn” mad.) Zan, hüsn-ü zan ve su-i zan olmak üzere iki türlüdür. Kişi ve olaylar hakkındaki tahmini ve tereddüdü, iyiye hamletmeye hüsn-i zan, kötüye hamletmeye de su-i zan denilmektedir. Yüce Allah, “Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır.” (Hucurat, 49/12) buyurmak suretiyle müminler hakkında hüsn-i zan beslemeyi emretmiş, su-i zanda bulunmayı ise yasaklamış ve haram kılmıştır.

Zanla hareket etmek, başkalarına haksızlık yapmaya ve bir takım kötülüklere sebep olabilir. İnanan insanlar, kesin olmayan, bir takım zannî bilgilerle hareket etmemelidirler. Çünkü su-i zan birçok kötülüğün kaynağıdır. Su-i zan, insanların birbirine kin ve düşmanlık beslemesine sebep olur. Kötü zan, insanların birbirlerine şüpheyle bakmalarına sebep olur. Böylece insanların birbirine güven duygusu sarsılır. Yardımlaşma ve dayanışma ruhu kaybolur. Toplumda huzursuzlukların artmasına sebep olur. Toplumda meydana gelen kötülüklerin sebebi araştırıldığı zaman çoğunun su-i zandan kaynaklandığı görülmektedir. Bundan dolayıdır ki, Hz. Peygamber aleyhisselam, “Zandan sakınınız, çünkü zan, sözlerin en yalanıdır.” (Buhârî, Vesâyâ, 8) buyurmuş ve kötü zanda bulunmaktan kaçınmamızı istemiştir.

O halde Allah’a ve ahiret gününe inanan insanlar, su-i zandan sakınmalı ve zanna göre hareket etmemelidirler.

4.Kusur Araştırmak: Ayette yasaklanan dördüncü davranış ise kusur araştırmaktır. Ayet-i kerimede “tecessüs” kelimesiyle ifade edilen ve sözlükte “gözetlemek, araştırmak, dikkatlice incelemek, haber edinmek” gibi anlamlara gelen bu davranış dinî ıstılahta ise; “bir kimsenin öğrenilmesini istemediği özel durumunu merak etmek, gizliden gizliye araştırmak” anlamına gelen kötü bir davranıştır. (Çağrıcı, Mustafa, “tecessüs” mad., İslam Ans., Ankara, 2011, 40: 246)

Özel hayatın dokunulmazlığı kaidesine göre, insanlar evlerinin içinde yapmış oldukları işlerden dolayı sorumlu tutulamazlar. İnsanların dışa yansıyan söz ve davranışları kanunlara göre suç teşkil ediyorsa onlardan dolayı sorumlu tutulurlar ve cezalandırılırlar.

İslam dininde kişilerin gizli hallerinin araştırılıp açığa vurulması yasaklanmıştır. Çünkü insanların gizli hallerinin araştırılıp açığa vurulması, insanlar arasında öfke, kin ve düşmanlığa sebep olmaktadır. Böylece toplumda kötülükler yaygınlaşır ve huzursuzluk artar.

Mümin, mümin kardeşinin bir hata ve kusurunu görünce onun kusurunu örtmesi gerekir. Daha sonra güzel bir üslupla, gönül kırmadan, tatlı dille onu uyarıp hatasını düzeltmeye çalışması gerekir. Nitekim Hz. Peygamber bir hadislerinde; “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez ve onu düşmanının eline teslim etmez. Kim bir kardeşinin ihtiyacını giderirse Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümanın sıkıntısını giderirse Allah da kıyamet gününde onun sıkıntısını giderir. Kim bir Müslümanın ayıbını örterse Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter.” (Ebu Dâvud, Edeb, 38) buyurmuştur.

5.Gıybet Etmek: Ayette yasaklanan beşinci davranış ise gıybet etmektir. Gıybet, “bir kişinin arkasından onun hakkında duyduğu zaman hoşuna gitmeyecek sözler söylemektir.” Bu davranış, Türkçe’de dedikodu veya çekiştirme olarak isimlendirilmektedir. (Soysaldı, Mehmet, Kalbin Manevi Hastalıkları, Ankara, 2006, 55) Gıybet, sözle olabileceği gibi yazı, ima-işaret ve taklit gibi davranışlarla da yapılabilir.

Gıybet, Allah’ın haram kıldığı, kul hakkıyla ilgili günahlardan biridir. Maalesef günümüzde insanlar arasında çok yaygın hale gelmiş olan manevi bir hastalıktır. Gıybet etmek günah olduğu gibi gıybeti dinlemek de günahtır.

Gıybetin ne kadar çirkin bir davranış olduğunu ifade etmek için Yüce Allah, gıybeti, ölmüş bir kardeşin etini yemeye benzetmiştir. Aslında gıybet eden kişi, gıybet ettiği kişiye zarar vermemekte bilakis kendisine zarar vermektedir. Çünkü insan, gıybet etmek suretiyle kul hakkına girmektedir. Dolayısıyla helalleşmeden ölürse kıyamette/hesap gününde sevaplarını gıybet ettiği kişiye vermek suretiyle hesaplaşacaktır. Belki de gıybet ettiği kişinin günahlarını yüklenecektir.

Netice olarak diyebiliriz ki, Yüce Allah, inanan insanları kardeş ilan etmiştir. Bu kardeşliğin devam ettirilebilmesi için müminler birbirlerine sevgi, saygı ve hoşgörüyle davranmalıdırlar. Kardeşliğe zarar verecek, alay etme, kötü lakapla çağırma, su-izanda bulunma, ayıp araştırma ve gıybet etme gibi davranışlardan sakınmalıdırlar. Zira bu davranışlar, Allah ve Resulü tarafından yasaklanmış ve haram kılınmıştır. Toplumda huzur ve barışın egemen olmasını istiyorsak, bu davranışlardan uzak durmalıyız.


-Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi, msoysaldi@hotmail.com

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.