KAPAK – Eğitim Öğretim Kurumu Olarak Camilerimiz

Cami, hayatın kalbidir. Medine’de, hayatın etrafında halka halka toplandığı Mescid-i Nebi’den günümüze cami, İslam medeniyetinin merkezini oluşturmuştur. Tüm değerlerimizin çağlara taşınmasında köprü vazifesi gören camiler her yönüyle işler halde olduklarında sosyal yapı bir başka olmuştur. İbadethane olmasının yanında cami, mükerrem insan yetiştiren bir irfan mektebi özelliği taşır.
Arapça’da “toplamak, bir araya getirmek” anlamındaki cem kökünden sıfat olan ve sözlükte “toplayan, bir araya getiren, buluşturup birleştiren” anlamına gelen cami kelimesi, hem Allah’ın isimlerinden biri hem de İslam mabedine verilen isimdir. Gerçekten adı ile tarih boyunca her kesimi aynı gaye etrafında çatısı altında toplayan işlevi uyum arz etmektedir. Kaynaklarda İslam mabedleri, Mescid-i Haram, Mescid-i Aksa, Mescid-i Nebi örneklerinde olduğu gibi “mescid” şeklinde ifade edilmiştir ki secde edilen yer anlamına gelir.
İslam insanın dünya ve ahiret mutluluğunu sağlayan ilahi sistemdir. Müslümanların, İslam’a dair tüm müktesebatı elde ettikleri kaynak mekan, Mescid-i Nebi’dir. İslam’ın ilk seçkin nesli sahabe topluluğu; inancı, ibadeti ve ahlakıyla Hz. Peygamber’in terbiyesinde Mescid-i Nebi’de yetişmiş ve oradan yeryüzüne yayılarak İslam’ın yayılmasına öncülük etmişlerdir. Kur’an ve hadis başta olmak üzere İslam külliyatının doğuşu, gelişmesi, yayılması da Mescid-i Nebi’den başlamış ve günümüze kadar ulaşmıştır.
Model cami diyebileceğimiz Mescid-i Nebi sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda bir eğitim öğretim merkezidir. Dolayısıyla bütün camilerimiz aynı özelliğe sahip olmalıdır. Camiler, aynı minval üzere seçkin nesiller yetiştirecek ve İslam’ın gelecek nesillere taşınması noktasında görevini tam anlamıyla yerine getirecekse bu, Mescid-i Nebi’nin icra ettiği fonksiyonları yerine getirmesiyle mümkün olacaktır. Bu sebeple caminin, tüm fonksiyonlarıyla aktif olması ve hayatın merkezinde yerini alması gerekmektedir.
Cami, İslam kültürünün en merkezî unsurlarından birisi olduğu kadar, bu kültürün şekillenip yapılandırılmasında da çok önemli bir role sahiptir. Mekke döneminde büyük ölçüde Peygamberimizin ve sahabelerin evlerinde teşekkül etmeye başlayan bu kültür, Medine dönemiyle birlikte büyük ölçüde Mescid-i Nebevî’nin çevresinde hızlı bir biçimde oluşumunu sürdürmüştür. Nitekim Mescid-i Nebi, başlangıcı itibariyle aynı zamanda bir eğitim-öğretim merkezi olarak tasarlanmış ve kullanılmıştır. Mescid-i Nebi’nin “Suffe” denilen bir bölümü, yoğun olarak eğitim-öğretime tahsis edilmiştir. Mescitte yatılı olarak kalan ve sayıları zaman zaman 400’e kadar çıkan Ashab-ı Suffe, vakitlerinin büyük bir kısmını öğrenimle geçirmekteydi.
İslam’ın ilk yıllarından itibaren önce mescid ve sonrasında camiler eğitimle özdeş kurumlar olmuşlardır. Özellikle yaygın din eğitimi anlamında icra edilen eğitim faaliyetlerinin merkezi görevini üstlenmişlerdir. Bu mekânlarda verilen eğitimler, sosyal hayatın ve insanların ihtiyaçları çerçevesinde şekillenmiştir. Özellikle eğitimin dini boyutunun verilmesi anlamında bir dönem temel ama sonrasında tamamlayıcı unsur olmuştur. Başta Mescid-i Nebevi olmak üzere Medine’de dokuz mescid eğitim öğretim için seferber olmuş, taşradan gelenlere eğitim imkanı sağlanmış ve haftanın bir günü talep üzerine kadınlara tahsis edilmiştir. Böylelikle kadına yönelik özel olarak eğitilme süreçlerine öncülük edilmiştir. Kuruluşundan itibaren Mescid-i Nebi’de ilim meclisleri ve ilim halkaları oluşmuştur. Özellikle namazlardan sonra, Hz. peygamber mescitte oturduğu zaman sahabiler onun etrafında halkalar oluşturuyorlardı. Hz. Peygamberin, bir gün mescide girdiğinde cemaatin bir kısmını dua ve zikirle, diğer bir kısmını ilimle meşgul halde görüp, “ben muallim olarak gönderildim” buyurarak ilimle meşgul olanların yanına oturması ve mescide hayrı öğrenmek ve öğretmek maksadıyla gelenlerin Allah yolunda cihad edenler derecesinde olduğunu ifade etmesi, mescidin eğitim ve öğretim alanındaki fonksiyonunu göstermeye yeterlidir.
Genel olarak bakıldığında kuruluşundan itibaren, camilerde kademeli olarak hemen hemen bütün ilimlerin öğretime konu edildiği anlaşılmaktadır. Kur’an ilimleri, dil (bütün bölüm ve dallarıyla Arapça), Hadis, Fıkıh ve Usulü, Kelam ve buna bağlı olarak “cedel” ile mezhepler bilgisi gibi dini ilimler daha ilk hicri asırdan itibaren camilerde okunmaya başlanmış, ikinci ve üçüncü asırlarda olgunluk derecesine ulaşmışlardır. Yine bu asırlarda tercüme faaliyetleri ve dolayısıyla eskilerin kültür mirası diyebileceğimiz felsefe, matematik, tıp, kimya gibi ilimlerin tedris edildiği yerler de camilerdi. Bu bakımdan gerek dini gerekse tabii ilimlerin gelişmesinde camilerin büyük rol oynadığı anlaşılmaktadır. Böylece medrese öncesi ilmi faaliyetlerin büyük bir bölümünün icra edildiği camiler, en büyük âlimlerin yetiştiği birer merkez olma özelliğini de taşıyorlardı.
Günümüzde örgün ve yaygın eğitim-öğretim kurumlarının yaygınlaşması ve TV, internet vb. iletişim araçları üzerinden pek çok eğitsel etkinliklerin düzenlenmesi eğitim için en belirgin yapılanma biçimleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu vaziyet camilerin eğitim-öğretim mekânı olmaları özelliğini ortadan kaldırmamıştır. Geleneksel temelleri Peygamberimiz tarafından atılıp günümüzde devam eden caminin eğitim şekillerini genel itibariyle, hutbe, vaaz, sohbet, cami dersleri ve yaz kursları şeklinde sınıflandırmamız mümkündür. Hutbe, vaaz ve sohbetler kültürümüzde Peygamberimiz zamanından beri uygulanmakta olunan cami içi eğitsel etkinliklerdir. Bunlarla ilgili olarak camiye gönüllülük esasına dayalı olarak gelmiş olan kişilerin dini ve ahlâkî açıdan eğitilmeleri söz konusudur.
Vaaz genel itibariyle “Müminlere çeşitli şekillerde nasihatlerde bulunup onları iyiliğe, güzelliğe teşvik etmek, kötülüklere karşı ikaz etmek, Allah’ın nimetleri karşısında onlardaki şükür duygusunu geliştirmek” olarak tarif edilmektedir. Vaaz, çok yönlü bir faaliyettir; bir yönüyle nasihat, bir yönüyle irşad ve telkin, bir yönüyle davet, bir yönüyle tavsiye ve inzâr, bir yönüyle tedris, bir yönüyle tâlim-terbiye, bir yönüyle de tebliğ ve hitabettir. Özellikle vaaz dinlemeye gelen cemaatin beklentilerinin karşılanması, memnuniyet ve doyum sağlanması adına vâizlerin işlerinde uzman olmaları, muhatabı tanımaları, onların seviyelerine uygun konuşmalar yapabilmeleri, vaazlardan beklenen amacın gerçekleştirilmesi adına önemlidir. Zira dönemsel farklılıklar, mekân farklılıkları, cemaatin eğitim seviyesindeki yükselme, beklentileri ve ilgileri gibi hususlar, vaazın etkili olabilmesi için göz önünde bulundurulması gereken hususlardır.
Camiler; gerek kültür ortamı oluşturmaları ve gerekse Türkiye örneğinde özellikle yaz Kur’an kurslarının en belirgin mekânı olmasıyla karşımıza çıkmaktadır. Yaz Kur’an kursları yaz aylarında açılan yaygın din eğitimi adı altında câmilerde yürütülen din eğitimi etkinlikleridir. Yaz Kur’an kursları ülkemizde geleneksel ve yaygın bir din eğitimi uygulaması ve kurumu olarak önemli bir görev icrâ etmektedir. Bu kurum, bugünkü uygulamasıyla örgün eğitim döneminde olan çocukların okulda edindikleri dinî bilgilerin yenilenmesi, geliştirilmesi ve daha da önemlisi bilgi boyutunda gerçekleştirilen okul öğrenmelerinin uygulama alanına aktarılması noktasında önemli katkılar sağlamaktadır.
Din ve dini hizmetler geçmişte olduğu gibi günümüzde de insanların iyilik yapmalarını, doğruluktan ayrılmamalarını, adaletle hükmetmelerini ve çevrelerine duyarlı bireyler olarak yaşamalarını öğütlemiştir. Camiler insanın hem bu dünyasını hem de ahiretini aydınlatır. Cami ve hizmetleri her zaman yetiştiren taraftır. Çocuğun kulağına okunan ezandan başlayarak cenaze namazına kadar hayatındaki tüm mutluluk ve hüznünde ona her zaman karşılıksız destek verir. İnsanoğlu fıtratının gereği tüm sevinçlerinde ve üzüntülerinde dostlarını yanında görmek ister. Din görevlisi, muhataplarını incitmeden, anlatacaklarını sistemli bir şekilde anlatır, onların gönüllerine dinin güzelliklerini akıtmaya gayret eder ve cemaatinin mutlu olarak ayrılmasını sağlamak için elinden gelen gayreti sarf eder.