KADİR GECESİ VE KUR’AN-I KERİM

KADİR GECESİ VE KUR’AN-I KERİM

Kadir Gecesi, Ramazan ayının 27.gecesine rastlayan gecedir. Daha doğrusu 27. gecesi olduğu kuvvetle muhtemeldir. Hadis-i Şeriflere göre Ramazan ayının son 10 gününün tek gecelerinde aramak gerektiği vurgulanmıştır.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Hira Nur dağında iken bu gecede ilk vahiy indirilmeye başlanmıştır. İlk nazil olan ayetler, Alak suresinin ilk beş ayetidir. Kadir gecesinin faziletini Kadir suresinden anlamaktayız: “Biz onu (Kur’an’ı) Kadir Gecesi’nde indirdik. Kadir Gecesi’nin ne olduğunu sana haber veren oldu mu? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Zira o gecede Rablerinin izniyle melekler her bir iş için yere iner de inerler. O gece selamettir, esenliktir. Ta fecrin doğuşuna kadar devam eder.”

Bu geceyi nasıl ihya etmeliyiz?

Kaza namazı kılarak, nafile ibadetler yaparak, Kur’an gecesi olduğu için bol bol Kur’an-ı Kerim okuyarak, tevbe-i istiğfar ederek, dua ve zikirler yaparak geçirmemiz tavsiye edilmektedir. Peygamberimiz Hz Aişe radıyallahu anhaya şu duayı öğretmiştir: “Allah’ım sen affedicisin, affı seversin, beni de affet.

Kadir Gecesi, içinde Kadir Gecesi olmayan bin aydan daha hayırlıdır. Yani 83 yıllık bir ömre bedeldir. Allah Teala bu geceyi hakkıyla ihya eden kullarından eylesin.

 

KUR’AN-I KERİM

Kur’an bir hayat nizamıdır. Kutsal kitapların sonuncusudur. Hiçbir harfi hiçbir kuralı değişmeden kıyamete kadar devam edecek olan yegâne kutsal kitaptır. Başta Müslümanlar olmak üzere tüm insanlık tarafından, onun doğru anlaşılması, ondan öğüt alınması ve hayata tatbik edilmesi gerekmektedir. Bütün ilahi vahiylerin gayesi, üzerinde düşünülmesi onlardan öğüt alınması, Allah’a kulluk edilmesi ve böylece de hem dünyada hem ahirette mutlu olunmasını sağlamaktır.

Kur’an’ın anlaşılması ve yaşanması konusunda en büyük örneğimiz ve önderimiz Peygamberimizdir. Bugün yeryüzünde açlık, sefalet, kötü ahlak, zulüm, adaletsizlik almış başını yürümüşse bunun sebebi Kur’an’a uyulmadığı, Peygamberimize kulak verilmediği içindir. Peygamberimiz bir Hadis-i Şeriflerinde: “Kur’an’ı ya öğreten ol ya öğrenen ya da bunlara yardım eden ol. Sakın dördüncüden olma helak olursun.” buyurarak Kur’an’ı öğretmenin ve öğrenmenin gerekliliğini vurguladıktan sonra bir de bu yolu açmanın, kolaylaştırıcı olmanın önemi üzerinde durmuştur. Fakat bütün bunlara karşı çıkmak, engel koymak; Allah ve Rasulüne savaş açmak, sonunda da hezimete uğramak demektir.

Üstad Necip Fazıl şöyle demiş:

Müjdecim kurtarıcım, Efendim, Peygamberim,

Sana uymayan ölçü hayat olsa teperim.

İlmin yaşı yoktur. Hiçbir zaman Kur’an’ı öğrenmek için geç kaldım dememeliyiz. Hemen başlamalıyız. Bilhassa çoluk çocuğumuza Kur’an’ı hemen öğretmeliyiz. Kur’an’ın her harfine sevap yazılır. Kuran’ı okumak, anlamak, üzerinde düşünmek, hayatımıza tatbik etmek bir ibadettir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de: “Sana bu mübarek kitabı, ayetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.” (Sâd 29) buyrulmuştur.

Allah-u Teâlâ bizleri Kur’an’ı hakkıyla okuyup anlayan, ondan öğüt alan ve hayatına tatbik eden kullarından eylesin. Âmin

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.