İSLAMIN “DUYARLILIK” İLKESİ

Ebu Hureyre (r.a.)’da rivayete göre, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Kim bir müminin dünya üzüntülerinden birisi giderirse, Allah da onun kıyamet günündeki üzüntülerinden birini giderir. Kim darda kalmışa kolaylık gösterirse, Allah da Dünya ve Ahirette ona kolaylık gösterir. Kul, kardeşine yardım ettiği sürece, Allah da ona yardım eder.
Müslümanlar bir vücudun organları gibidir. Müslüman, birbirlerinin duygularına ortak olandır. Müslüman, bir kardeşinin sevinciyle sevinen, üzüntüsüyle üzülendir. Tam da bu noktada Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Müslümanlara önemli bir görev yüklüyor: Müslüman kardeşinin üzüntü ve sıkıntısını gidermeye çalışması…
Dünya hayatı sıkıntılarla dolu bir hayattır. Bu sıkıntılar ancak, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ‘in işaret ettiği gibi yardımlaşılarak aşılabilir. Buna yönelik pek çok hadisler vardır. Bazı hadisler şöyledir:
“Kim ki bir mümine kendi yanında hakaret edilir, o da gücü yettiği halde ona yardım etmezse, Allah da onu kıyamet günü herkesin gözü önünde rezil eder.”
“Namaz kılın, zekat verin, Allah’a gönül hoşluğuyla ödünç verin.”
“Açı doyurun. Hastayı ziyaret edin ve esiri kurtarın.
“Eğer borçlu darlık içindeyse, eli genişleyinceye kadar ona mühlet vermek gerekir.”
“Kim darda kalan birine uzun süreli borç verir veya ondan vazgeçerse, Allah onu kendisinin tahsis edeceği gölgede durdurur.”
“Müslümanların kusurlarını sayıp dökmeyin.”
“Bir kimseye hayvanına binerken yardım etmen, hayvanına bindirmen veya eşyasını kaldırman sadakadır.”
Dünyada dünyevileşmeye doğru hızlı değişim yaşanmaktadır. Bunların en başında ise ‘duyarsızlık felsefesi’ gelir. “Gemisini kurtaran kaptan”, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın”, vb. sözler ile duyarsızlaşmaya itmiştir. Bu duyarsızlık ile insanlar kendi iç dünyalarında yaşarlar.
Böylesi duyarsız insanlar için kendi yaşamlarından başka hiçbir şeyin önemi yoktur. Dünya yıkılsın, umurlarında değildir. Kapitalizmin dayatmış olduğu böyle bir Dünyada Müslümanlar olarak kalplerimizi birbirimize açmamız ve dertlerimizi benimsememiz gerekmektedir. Müslümanların, güçleri yettiği oranda, birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılamaları, en aslî vazifelerindendir. Bu ihtiyaç, maddi olabileceği gibi manevi de olabilir. İhtiyacı karşılama bizzat kişinin kendi eliyle olabileceği gibi, bazen de vesile olmak şeklinde de olabilir. Bu yardımlar süreklilik arz etmelidir. Yardım ve iyilik sürekli olunca Allah’ın yardımı da ardı arkası kesilmeksizin devam eder. Kabul ettiğimiz ve benimsediğimiz dinimiz, bize bunu emretmektedir.
Unutmayalım ki; duyarsızlık neticesinde bir Müslümanın çektiği sıkıntıların hesabı bize de sorulacaktır. Sözgelimi bir Müslüman zor durumda kaldığında istemeye istemeye kredi çekerse, bunun hesabı sadece o krediyi çeken kimsenin değil, hepimize sorulacaktır. Zira Müslümanlar bir araya gelip, o darda kalan Müslümanın sıkıntısını gidermeliydi.
Müslümanların üzüntü ve sıkıntılarına duyarsızlık, bir vücudun organları misali bir olmayı engeller. Batının bencilce bir yaşam tarzına karşın Efendimizin emrettiği paylaşma ve yardımlaşma eksenli bir yaşam tarzını benimsemeli, benimsetmeliyiz.