Eğitim ve Hüviyet

İnsan yaşadığı toplumda kişiliğini sorgulamıyorsa ve kendisi nasıl tanımlanırsa tanımlansın aldırmıyor, ne derlerse desinler umursamıyorsa büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Bu tehlike insan özünün yansıması olan hüviyetini kaybetme tehlikesidir. Tabi ki bu basit bir olgu değildir. Basit gibi gözükse de, zor bir vakıadır. Tüylerimizi diken diken edecek son derece sarsıcı bir hadisedir.
Hüviyet, bâtının yani için, dışa yansırken doldurmaya çalıştığı kabın adıdır. İnsanın içi imanın mekânı ya da inançsızlığın girdabıdır. Her türlü inancın vasıfları dışa yansır ve kişinin hüviyetini oluşturur. Hüviyet bir bakıma insanoğlunun ne olduğunun cevabıdır. Diğer bir söyleyişle hüviyet insanın kim olmasına verdiği karardır. Hayatımız boyunca karşı karşıya kaldığımız bütün eğitim hamleleri aslında bu hüviyeti oluşturma çabalarından başka bir şey değildir.
Günümüzde birçok önemli kavramın başına gelen terk edip gitme bahtsızlığı hüviyet kelimesini de sarıp sarmalamıştır. Ne yazık ki bu kavram da yerini başka bir kelimeye terk etmiştir. Hüviyetin tahtına kurulan kelime kimlik kelimesidir.
Şimdiki kimlik kartlarına “Nüfus cüzdanı” denilmeden önce “Nüfus hüviyet cüzdanı” tabiri kullanılırdı ki kelimeler tabiri caizse yerine cuk oturuyordu. Hele hele hüviyet kelimesi efradını cami ağyarını mani bir anlatımla kişi bilgilerini aktarmaya yetiyordu.
Bir insan hüviyetini oluşturabilmek için öncelikle kim olduğunu bilmek zorundadır. Bu, kişinin kime inandığını da ortaya çıkartır. Mü’min bir insan bir olan ve kendisinin yegâne sebebi hükmünde bulunan Allah’a bağlılığın hüviyetinin ilk vasfı olacağını bilir. Bu, iman esaslarını peşinden getirir. İman esasları, Yaratıcının sunduğu ahkâm ve ahlaki prensiplerin de hüviyeti oluşturacak özellikler arasında olmasını gerektirir.
İslâmî bir eğitim sonucu, kimlik elde etmiş fertler İslâm hüviyeti taşıyor demektir. Hayatın her anında ve her döneminde İslâm’ın yansıması bu hüviyet sayesinde gerçekleşir. İslâm kendi hüviyeti ile başka din ve ideolojilerin hüviyetlerinin karışmasına asla müsaade etmez.
İnsanın elde ettiği hüviyet hangi düşünceye dayanırsa dayansın net ve berrak olmalıdır. Herhangi bir bulanıklık hüviyetin bozulmaya, dejenere olmaya ve aslî özelliğini kaybetmeye başladığını gösterir. Burada en büyük sorumlu eğitimdir.
Kişilerin yansıttıkları hayatlar kendi öz değerlerinden değil de başka kaynaklardan geliyorsa; ne olduğu belli olmayan karmaşık bir durum hüviyete hâkim oluyor demektir. Bu durum kişinin kimliğinin karmaşıklıktan çıkıp başka bir hüviyete büründüğünün de bir göstergesidir. Yani hüviyet değişimi gündemdedir. Çünkü mahiyeti ne olursa olsun iki hüviyet bir arada yaşayamaz. Birisi öbürüne galebe çalar. Biri yerini yekdiğerine terk eder.
Son dönemlerde yapılan kimi yanlış eğitim programları sonucu bariz bir şekilde karşılaştığımız hüviyetin/kimliğin buharlaşması olgusu da kimlik kaymasına sebep olan önemli vakıalardan biridir. Buharlaşma insan mahiyetinde mevcut olan hüviyet kaynağının ilgisizlikten ve bakımsızlıktan körelmeye başlaması ve sönmeye yüz tutması ile gerçekleşir. Sönen kimlik yerine kendisine verilen önem nedeni ile zihinde canlı bir yer tutmuş, dıştan ithal edilmiş başka bir hüviyet insanın zihnini doldurmaya ve hareketlerini oluşturmaya başlar.
Hüviyet için en mühim tehlike herkes olgusudur. Herkes denilen kavram zaman zaman bir din gibi itaat edilir bir değer halini alabilmektedir. Toplumların değişmesinde “Elinen gelen düğün, bayram” ve “herkes yapıyor” anlayışı hiç de yabana atılır bir gerçeklik değildir. Fertlerin toplu olarak hüviyetlerini değiştiriyor olmaları herkesi etkiler. Bugün İslam kimliğinin değişmeye yüz tutmasının ana sebebi “herkes” çilliktir.
İslâmî hüviyetin gerçek manada inanmayan herkes tarafından benimsenmesi aynı zamanda bir yozlaşmayı beraberinde getirmektedir. Bunun izahı, kıymetini bilmeyen insanlara altın emanet etmek şeklindedir. Allah’ın muradını bilmeden insanları eğitmeye kalkarak dindarlaşmaya gayret etmek, kişiliği kötü ile karşı konulamaz bir değişime götürmektedir.
Kimlik çeşitliğinin bir çatı altında bir kimlik gibi tezahür etmesi de aldatıcıdır. Bugün Müslümanların İslâm kimliği altında çok farklı hüviyetler kazanmaları aslında Müslüman hüviyetinin sonunu getirmektedir.
Eğitim sisteminde kişilerin kendi hedef ve metotlarını üretememesi ve başkalarının kurduğu sistemlere entegre olması da hüviyet kaybına nedene olacaktır. Hüviyet dediğimiz olgu beslendiği kaynaklar kime has olursa onun düdüğünü çalacak mahiyettedir. Hüviyet, sahipleri onu hangi kaynağa yönlendirirse onu yansıtacak bir aynadır. Dolayısı ile eğitimde, kültürde, sanatta kendi kaynağımızdan beslenmedikçe hüviyet kaybı ile karşı karşıyayız demektir, vesselam.