İnsan, Modelsiz Eğitilemez

İnsan, Modelsiz Eğitilemez

“Her çocuk İslam fıtratı üzerine doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecusi yapar.” şeklindeki peygamberimizin hadisi, çocuk ve önüne konan model arasındaki ilişkiyi ne güzel anlatır. Konuya sadece anne baba olarak değil de aile içerisindeki diğer bireylere, öğretmene, mahallesine, arkadaş grubuna ve hatta şehrine, ülkesine, iletişim araçlarının yaygınlaşması sonucu bütün dünyaya kadar genişletmek gerekir.

Çocuk, etkilenebileceği bu çevrelerde, yüksek statü, güç ve saygınlık, sevilme ve takdir edilme, algılanan rol benzerliği gibi soyut gereksinimler duyar. Bu anne ve babadan başlar ve dalga dalga yayılır. Aradığı bu özellikler onunla bütünleşmesinde etken unsur olur. Bu beklentileri kadar örnek modeldeki bu özellikleri alabilmesi için fiziki ihtiyaçları da göz ardı edilemez. Bunlardan yeme, içme, uyuma gibi fizyolojik ihtiyaçları en başta gelir. Bunlar, fiziki gelişmesinde somut bir ihtiyaç olması kadar yukarda geçen soyut yanının da oluşmasında temel olur. Bireyin gelişmesinde etken olan ihtiyaçlarından bir diğeri de güvenliktir. Kişinin kendisini emniyette hissetmesi; can, mal, namus endişesi taşımaması gerekir. İnsan, aile, akraba konu-komşu, hemşeri, vatan-milleti içerisinde aidiyet duygusu taşımalı. Ona, bunlarla birlikte iç huzuru manevi doyum verecek şey inanç sistemine bağlılık, diğer insanlara yakın olma, sevme-sevilmeihtiyacıdır. İnsan, içinde bulunduğu toplumdan saygınlık ve kendisine değer verilmesini bekler ve birey olarak onaylanmasını ve varlığının hissedilmesini arzu eder. Bir önceki makalemizde ifade ettiğimiz gibi öğrenme tabi ve fizyolojik bir ihtiyaçtır. Onun bu bilme, öğrenme ihtiyacının karşılanmasında çevresi, toplumu ve model aldıklarının açık olması gerekir. Bir de birey çevresinden iyi ve güzel şeyler bekler ve onlara ilgi duyar. Kısaca, insanın bu estetik ihtiyacını karşılayacak olan modelleri de çevresinde bulması gerekir. İnsan doğuştan bu yeteneklerle dünyaya gelir. Her insanda yer alan farklılık gösteren bu özelliklere toplumu ihtiyaç duyar. Bu, toplumunun son derece farklı ihtiyacının karşılanması için Rabbimizin bize bahşettiği lütuflardır. Birey ve model arasındaki ilişkilerde esneklik olması bireysel potansiyellerin açığa çıkmasında önemlidir. İnsan ancak bu şekilde kendisini gerçekleştirme ihtiyacını karşılayabilir. Bir başka değişle bu, değerler sisteminde karşılık bulma ihtiyacıdır.

Bu saymaya çalıştığımız fiziki, yakın olma, sevme ve sevilme, saygınlık ve değer taşıması gibi ihtiyaçlar bireyi hayata bağlamakla kalmaz, varlığını sürdürebilmesinin şartları olur. Bu ihtiyaçları yerine getirilmediği zaman insan davranışlarını etkiler. Yeme içme ihtiyacı biyolojik olarak onu bir şekilde gidermeye, yakın olma, sevme ve sevilme karşılanmadığı takdirde huzursuzluğa, kırgınlığa, hayattan zevk almamaya, saygınlık ve bir değer ifade etmemesi insanlardan uzaklaşmaya götürür. Bu konulara en yakın muhatap, ailesi ve aile bireyleridir. Bu nedenle aile içi modeller, insan hayatının ilk belirleyicisidirler ve hayati öneme sahiptirler.

Bilme ve öğrenme, iyiye ve güzele duyduğu ilgi, kendini gerçekleştirme gibi ihtiyaçları bireyin gelişimini etkileyenlerdir. Böylece; bireyin hayatta kalması ve gelişimini sağlamasında, yaşamı süresince önüne çıkan modeller onun oluşumunda vazgeçilemeyecek ve tesadüflere bırakılamayacak kadar önemlidir. Bu sebeple aile, yakın çevre, mahalle, arkadaş grupları okulu ve öğretmeni birer model olarak doğru, iyi ve güzel davranışların kazanılmasında, sevgi, kabullenme, koruma ve kollama, bilgiye ulaşma, beceriler kazanma, yasakları ve kuralları öğrenme inanç ve değer yargıları kazanma, görgü kuralları ile sosyalleşmesinde rehberlik görevi yüklenirler. Bu nedenle eğitimde temel ve önemli ilke; örnek/model konusudur.

Bu temel ilkenin yanında, modellerin çocuk üzerinde etkinliğini sağlayabilmesi için iletişimin sağlanması ve bunu sağlayacak ortamın oluşturulması ikinci bir ilke olarak belirir. İletişimin açığa çıktığı ortam, bir başka ilkeyi karşımıza çıkarır: o da gelişim özelliklerine göre bireye eğitim vermektir. Dördüncü ilke, dengeli ve disiplin içerisinde gerçekleştirilmesidir. Bütün bunlar gerçekleştirilirken zaman zaman bireyin ödüllendirilmesi, pek istenmemesine rağmen cezalandırılması da gerekir.

Bu yanlarıyla ele alındığı zaman model insan; “Değiştiren, dönüştüren, insanları karakter ve davranışlarıyla etkileyen ve çevresine pozitif enerji veren” insan demektir. Bu sebeple eğitimde, model bulmak ve yetişmesini sağlamak esas alınmalıdır. Bu takdirde; güneşin ısısıyla meyveleri olgunlaştırması gibi ham insanlar olgunlaştırılabilir. Modeller gençlerin önünde yatan aslanlar gibidirler. Bu modelleri iki türlü ele almak mümkündür. Birincisi yaşayan modellerdir. İkincisi tarihi kahramanlardır.

Yaşayan modellerin bazı özellikleri vardır. Öncelikle kendisini tanımalıdır. Başkalarına model olmanın yolu buradan geçer. Okuyacak, ama nasıl? “Terbiye eden Rabbinin adıyla oku”. Bu nedenle, ilk bileceği şey Rabbidir ve kendisini tanımaktır. Rabbinin onu terbiye ettiği gibi oda muhatabını terbiye edecek. Bilene Rabbının yüklediği ilk görev budur. Bu nedenle düstur; nefsini bilmektir, Rabbini bilmektir, muhatabını bu pencereden okutmaktır.

Yaşayan model için gerekli diğer bir şart da “empati ya da insanlara sevgi ile yaklaşabilmektir.” İnsanın ikinci tanıyacağı, çevresidir, ilişkiler kurmak ve dinlemek ihtiyacıdır. Dinlemek bir dikkat ve ilgi işidir. “Etkin dinleme” sevgi, tahammül ve sabrı gerektirir. Yorucudur. “Dinlemek için kendimizi karşımızdakinin yerine koymak, olaya birazda onun açısından bakmak, empati yaparak, “ben seni anlıyorum” hatta “seni yaşıyorum” mesajı vermektir. Asıl empati budur. Bu açıdan dinleme bir vermedir; zaman vermedir kendini vermektir. Vermek ise sevenin işidir, seven verir. Özetle seven empati ile yaklaşır, o zaman model olabilir.

Rabbinin adıyla okunmasını isteyen Allah, model insanın önüne bir de hedef koyar. Nihai hedef Allah ve rızasıdır. Eğiten modelin önünde gerçekleştirilmesi için ulaşılması gereken hedefin ana merkezinde bu yer alır.

Tarihi şahsiyetlere ve kahramanlara gelince onlar milletlerin tarih boyunca tabi oldukları ve yetiştirdikleri abide şahsiyetlerdir. Kur’anda geçen usve (örnek) tabiri Ragıp el-İsfehani’nin beyanına göre; iyi veya kötü, üzüntü veya sevinç veren başkalarına örnek teşkil edecek haslete sahip olan demektir. Teessi ise örnek veya model kişiye uymak, onun ardınca gitmek demektir. “İnsanoğlu, yaratılışı icabı birlik tutkunudur. Birliğe götüren sebeplerin en güçlüsü ise, sevgidir. Nehir ve dere suyundaki birlik tutkusu bu suları denize oradan da okyanusa taşır. Kâinatın her zerresi bu tutkuyla birbirine koşar. Evrendeki çekim kanununun en temel vasfı da sevgi cazibesidir.”

Allah Teâlâ’ya duyulan aşk ve sevginin en güzel örneği peygamberimizdir. “De ki: Siz gerçekten Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki (her yönüyle) Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın.” Allah Mumtehine Suresi 6.ayette kendisini umanlar için Rasulünde Usve-i Hasene (model şahsiyet) olduğunu beyan etmektedir. Yine “O peygamber, mü’minlere nefislerinden daha yakın ve müşfiktir. O size çok düşkündür. Üstünüze titrer.” (Tevbe, 128)

İnsanlar için kuralları öğrenip uygulamaktan çok onları uygulayanlarla bütünleşme daha kolay ve çekicidir. Peygamberimiz tarihi örnek şahsiyetlerin zirve noktasında yer alır. Hülasa insan önce tanır, sonra sever ardından sevdiği gibi olmak ister.

Ya Rab bize lütfunla muamele et…

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.