İLMİHAL-Deprem ve Yardım Fıkhı

Bir gece sabaha karşı saat 04.17 civarında ülkemizdeki en büyük Doğal Afetlerden biriyle karşı karşıya kalındı. Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde bir deprem meydana geldi. Yine aynı gün 13.24’de Elbistan’da 7.6 büyüklüğünde ikinci bir deprem yaşandı.10 ilimizi etkileyen depremde vefat eden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum.
Asrın doğa olayı olarak nitelendirdiğimiz depremin Ramazan ayına yakın oluşu fitre konusunu ele almamızı sağladı. İlk önce Fitreden kısaca bahsetmek gerekir. Fıtır Sadakası ya da Fitre dediğimiz kavram insan olarak yaratılmanın ve Ramazan orucunu tutup bayrama ulaşmanın bir şükrü olarak; dinen zengin olup Ramazan ayının sonuna yetişen Müslümanın, belirli kimselere vermesi vacip olan bir sadakadır.[1] Vacip oluşu, sünnetle sabittir.[2]
Yaşanan afattan dolayı fitre erken verilebilir mi sorusu karşımıza çıkmaktadır. Fıtır sadakasının vacip olma zamanı Ramazan Bayramının birinci günü olmakla birlikte, bayramdan önce de verilebilir. Hatta bu daha faziletlidir. Bununla birlikte, bayram günü veya daha sonra da verilebilir. Ancak, bayram namazından önce verilmesi müstehap kabul edilmiştir. Şâfiî mezhebinde fitreyi, meşru bir mazeret bulunmadıkça bayramın birinci gününün gün batımından sonraya bırakmak haramdır. Fitreyi Ramazan’ın ilk günlerinde vermek de caizdir.[3] Yani şu an depremzedelere fitre Ramazan ayından da önce verilebilmektedir.
Bir diğer soru ise depremzedelere zekat verilebilir mi sorusudur. Evet verilebilir fakat zekatın şartlarını yerine getirmesi gerekmektedir. Onun dışında depremzedeler için verilebilecek zekatın, güvenilir kuruluşların zekat fonu hesabına yatırılması gerekmektedir.
Öte yandan dinimize göre dayanışma ve yardımlaşma sorumluluğu sadece zekâttan ibaret değildir. Dolayısıyla zekât dışındaki infak ve bağışlar ile de yardıma muhtaç olanlara ulaşmak ve yaralarını sarmak inancımızın bir gereğidir.
[1] Nevevî, el-Mecmû’, VI, 103-105.
[2] Buhârî, Zekât, 70-78; Müslim, Zekât, 12-16; Ebû Dâvûd, Zekât, 18; İbn Mâce, Zekât, 21.
[3] Nevevî, el-Mecmû’, VI, 128.