Hira’dan Kaçarken Hudeybiye’ye Tutulmak

Hira’dan Kaçarken Hudeybiye’ye Tutulmak

“Bunların dirisi para etmez ama ölüleri kıymetli olur, aman dikkatli olun.” diye öğrenciler konusunda tembihliyor tecrübeli öğretmen, stajyerlerini. Tesettürsüz başörtülülerden bahsediyor sonra, tabi ki elinde ki vatan haini yargısını cömertçe etrafına dağıtmayı da ihmal etmiyor. Sanki artık konuşmayı bırakmış sadece birilerinin arkasından fısıldıyor, sanki başkalarının onurunu düşürdükçe kendi şerefi artıyor. Yargıç değil, yargılıyor. Avukat değil, savunuyor. Hâkim değil, hüküm veriyor.

Başkalarının günahını açığa çıkardıkça kendisinin tövbe ettiğini zanneden kadının arkadaşı ‘bir dakika’ diyor, eşarbından çıkmış birkaç tel saçını düzelttikten sonra ‘tamam, devam et’ işareti yapıyor. Gıybeti yasaklayan onlarca hadis unutulmuş da başka hadisler üzerine doktora yapılıyor!

Evlilik yıl dönümünü hatırlamayan kocasına dünyayı dar ediyor. Doğum günü için ne kadar çok mesaj alırsa kendisini o kadar değerli hissediyor ama 31 Aralık gecesi Mekke’nin Fethi kutlamalarına gitmeyi cihat kadar önemsiyor. “Müslüman Noel kutlamaz!” pankartıyla etrafta dolaşırken anneler gününde, sevgililer gününde neden AVM’de hediye aradığını sorgulamıyor. “Yarım köprü henüz köprü değildir veya artık köprü değildir. Doğru yarım olmaz, yarım doğru tam ve tamamlanmış bir yanlıştır.” diyen şair bizi tarif ediyor.

İslam bir bütün, insanın bir bütün olması gibi ve evet Müslümanlar bir olmalı, İslam kardeşliği emreder ama önce insan kendi içinde bir olmalı değil mi? Hira’yı yaşamadan Hudeybiye’nin hikmetlerini konuşmak ve Mekke dönemini anlamadan zekât vermeyenlerle savaşmak biraz izansızlık değil mi? Herkesin kendini “Ben hakkım!” diyen Hallac-ı Mansur ilan etmesi ama taşlanmaktan korktuğu için önüne geleni taşlaması savaşsız ganimet talebi kadar garip değil mi? Alak suresini anlamadan Tevbe suresi, Enfal suresi üzerine talim yapmak, “Kendini bilen Rabbini bilir.” (Razi Tefsiri) hadisinden önce “Kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin…” (Müslim, Îmân) hadisini uygulamaya başlamak kendimizi kandırmak değil mi?

İslam düşüncesinde batılla mücadele elbette önemlidir ama batılı doğru yerde aramak daha da önemlidir. Kendi bedenimizde zihnimize sinmiş, kalbimizi karartmış batılın bilgisine ulaşıp onu silmeden dışarıdaki yanlışla mücadele sonuçsuz kalacaktır. İslam bir bütün; iman-ihsan-İslam ve insan bir bütün; düşünce-duygu-davranış. Sadece İslam olarak kurtulamayız ve sadece davranış değişikliğine odaklanarak kimseyi kurtaramayız. Tebliğ Kur’an’dan ayetler cımbızlayarak insanları iğnelemek değildir ve Hira’da bulunmadan Sevr’de gelmeyen örümcek ve güvercine sitem etmek Müslüman irfanına hakarettir.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.