HADİS İKLİMİ- Neslin Korunması

HADİS İKLİMİ- Neslin Korunması

Abdurrahman b. Ebu Bekre’nin naklettiğine göre, Hz. Peygamber aleyhisselam Veda Haccı’nda insanlara şöyle hitap etti: “(Ey insanlar!) Bu (Zilhicce) ayınızda, bu (Mekke) şehrinizde bu (Kurban Bayramı) gününüz nasıl mukaddes ise kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız (şeref ve namusunuz) da aynı şekilde mukaddestir.” (Buhari; Müslim)

Allah Resulü’nün, daha peygamberliğinin ilk günlerinden itibaren duyarlılık gösterdiği “iffet”, insanın namusunu ve saygınlığını ifade eden “ırz” mefhumunu tamamlayan vazgeçilmez bir erdemdir. “Nefsin doymak bilmeyen istek ve arzularına karşı direnme, insanlık onurunu zedeleyecek çirkinliklerden uzak durma, arı ve duru kalabilme” erdemi olan iffet, daha çok kişinin kendi itibarını korumayı esas alan bir haslettir.

Kadın ve erkeğin şeref ve haysiyetini koruması bakımından son derece önemli olan bu iffetli tavır, kişinin hem kendine karşı olan saygısını hem de aile ve toplum içindeki itibarını doğrudan etkilemektedir. Kur’an’ın, namuslu ve iffetli kadınlara zina iftirasında bulunup yeterli delil sunamayanlara maddi müeyyide yanında, sosyal itibarlarını derinden sarsacak bir ceza olarak “ömür boyu şahitliklerinin reddedilmesi” hükmünü de getirmesi, iffet ve namusun dokunulmazlığına verdiği önemi göstermektedir. Aynı şekilde Peygamber Efendimizin de “hiçbir şeyden habersiz, iffetli, mümin kadınlara zina iftirasında bulunmayı” ”Allah’a şirk koşmak ve adam öldürmek” gibi büyük ve helak edici günahlarla birlikte zikretmesi bu noktadaki hassasiyetini göstermektedir.

Hem kadın hem de erkeğin iffet ve namusunu her türlü tehlikeye karşı koruyacak en etkili kalkan hiç kuşkusuz huzurlu bir ailedir. Nitekim Kur’an, evlenme imkânını bulamayanların iffetlerini korumalarını isterken, iffetli kalabilmede evlilik hayatının önemine işaret etmektedir. Allah Resulü de ashabının gençlerine hitaben, “Evlenme imkânı bulanınız evlensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan çevirmek ve iffeti korumak için en iyi yoldur…” buyururken, aile hayatının bireyin öz saygısını ve toplumsal saygınlığını koruyan yönüne işaret etmiştir. Bir toplumun geleceğe güvenle bakabilmesi, öncelikle evlenme çağına gelmiş genç kuşakların bir yuva kurarak meşru birlikteliklere özendirilmesine bağlıdır.

Aile, dünden bugüne insanoğlunun neslini devam ettirebilmesi ve medeni bir yaşantı sürdürebilmesi için meşru kılınmış en eski ve en köklü ocaktır. Ne var ki, günümüzde sıkça rastlanan evlilik dışı birliktelikler ve “cinsel özgürlük” adı altında yaygınlık kazanmaya başlayan “serbest yaşamalar” hem bireyin hem ailenin hem de toplumun saygınlığını zedelemekte, evlilik kurumunun çöküşünü hızlandırırken, onurlu nesillerin varlığını da tehdit etmektedir.

Durum böyle olunca neslin devamının en temel güvencesi olan ailenin korunması büyük önem arz etmektedir. Bu öneme binaen Hz. Peygamber aleyhisselam nesebin karışmasına neden olan fuhşu ve zinayı yasaklamıştır. Cinsel arzu ve istekleri zorlayan, iradenin gücünü zafiyete uğratan ve kötülüklere sevk eden yolların kapatılması da bu bağlamda alınan tedbirlerdendir: “(Resulüm!) Mümin erkeklere söyle gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar, iffetlerini de korusunlar! Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır… Mümin kadınlara da söyle gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler.” (Nur, 30-31)

Çocukların varlığı Kur’an’ da ebeveynler için ilahı bir “sınama vesilesi” sayıldığından, onların terbiye ve eğitimlerine ‘bir imtihan’ ciddiyetiyle bakmak ve onları yaşadığımız çağın zararlı ve tehlikeli alışkanlıklarına karşı korumak, neslin güvenliği açısından da önemli bir sorumluluktur. Günümüzde çocuk ve gençliğe yönelik sigara, uyuşturucu, alkol, kumar ve internet bağımlılığı gibi tehditlere karşı toplumun her kademesinde etkin bir mücadelenin sürdürülmesi zorunludur. Önce aile sonra da toplum, neslin maddi bakımdan korunması kadar, manevi bakımdan da muhafazasına özen göstermelidir. Bu nedenle çocuklarımıza karşı ‘ilgili’ ve ‘sorumlu’ olmanın yanı sıra, onları ‘tanıyıp anlamak’ ve sağlıklı, tutarlı ilişkilerin yaşandığı bir ‘çevre oluşturmak’ gerekmektedir. Evlatlarımıza bir birey olarak ‘saygı duymak’, onların kendi saygınlıklarını kazanmalarına da önemli katkı sağlayacaktır.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.