Gönül Kâbe’miz Sahte İlahlarla Dolu!

Gönül Kâbe’miz Sahte İlahlarla Dolu!

Yaşadığımız bu günler, bu çağ, bu asır Kur’an’ın diliyle insanların büyük çoğunluğunun zararda, ziyanda olduğu, kıyamet saatinin yaklaştığı hüsran asrıdır.

Şeytan ve şürekâsının desiseleri, nefis, heva ve hevesin salvoları, şeytanlaşmış insan ve hempalarının büyük şeytana taş çıkartan oportünist kıvırtmaları sonucu insan feleğini şaşırarak Allah’tan hızla uzaklaşmıştır. Allah’tan uzaklaşan insan heva ve hevesini ilah edinerek insandan ve cinden şeytanların oyuncağı olmuştur.

ABD, AB ve Japonya çıkışlı teknolojik tsunami insanlara teknoloji karşısında diz çöktürüp sekülerizm tabanlı irrasyonel yeni bir din ihdas etmiştir: “TEKNOLOJİK DİN” Teknolojik tapınmayı gerektiren bu yeni din 10, 15 yıl gibi kısa bir zaman aralığında kendisine milyarlarca insandan oluşan küresel ölçekli bir yaşam alanı, bir arka bahçe, bir hinterlant oluşturmuştur.

İnsanlar artık bu dinin yeni teknolojik lat, menat, uzza ve hubel’leriyle yatıyor, kalkıyor ve hayatlarının yönetim, denetim ve idaresini Yeni Teknoloji Dini’nin çağdaş putları olan televizyon dizi ve programlarının, internet dünyasının fenomenlerinin, Ipad ve Iphone’ların, adına sosyal medya denilen Facebook, Twitter, Instagram ve WhatsApp’ın sevk ve idaresine bırakıyordu.

Hayatlar, kariyer planlamaları, arkadaşlıklar, evlilik ve boşanmalar, cinayetler, beşeri münasebetler ve insan ilişkileri kısaca hayata dair ne varsa hepsi ve daha fazlası bu yeni irrasyonel “Teknoloji Dini” tarafından dizayn edilmeye başlamıştır.

Mevlamız, bir Kur’an ayetinde “Ve and olsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece mü’minleri oluşturan bir fırka (Allah’a ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tâbî oldular.” (Sebe, 20) buyuruyor.

Bundan 1400 yıl önce insanlığın kurtuluşu olarak inzal edilmeye başlanan Kur’an ayetleri sanki bugün, bu sabah, bu saat ve dakika insanlığının tamamına yeniden ve bir kez daha inmiş gibi taptaze, dipdiri ve ihata edici. Bugün insanlık ve spesifik olarak ülkemiz yani içerisinde yaşadığımız bu toplum ne kadar değersizlik varsa hepsini birer değer haline getirdi!

Sevgisiz, merhametsiz, acımasız, erdemlerini yitirmiş, paylaşmayı unutmuş, dünya’yı versen güneş’i de isteyen, gözü doymaz, gönlü aç vahşi birer canlıya dönüştük. Birbirimize karşı kin, nefret, haset ve kıskançlık doluyuz. Birbirimizle dostluk, arkadaşlık ve kardeşlik kurmuyor, kuramıyoruz.

Yeni “Teknoloji Dini”nin bağlıları olarak her doğan günü büyük bir özlemle bugün bize hangi teknolojik lat, menat, uzza ve hubel sunulacak diye bekliyoruz!

Risaletten önce Mekke ve civarında büyük bir cahiliye hüküm sürmekte ve insanlar kendi elleriyle yapıp lat, menat, uzza ve hubel adını verdikleri cansız taş, kaya parçalarına, heykel ve heykelciklere taparlar, bir ve eşsiz olan Allah Teâlâ’yı inkâr eder, O’na şirk koşarak putlarının kendilerini Allah’a ulaştıracakları zannına inanırlardı.

Günümüz cahiliyesinde ise insanların büyük çoğunluğu lat, menat, uzza ve hubel’in yerine kendi putları olan televizyon dizi ve programlarına, internete, Ipad ve Iphone’lara, sosyal medyanın sosyal paylaşım siteleri Facebook, Twitter, Instagram ve WhatsApp’lara, lüks ciplere, tripleks lebiderya kâşanelere, makam, mevki, şan, şöhret, toplumsal nüfuz ve statülere tapmaktadırlar.

Bugün gönüller Allah sevgisi dışında her şey demek olan masiva ile dolu. Gönül Kâbe’miz sahte ilahlarla, modernitenin kalbimize ilka ettiği teknolojinin lat, menat, uzza ve hubel’leriyle dolu. İnsanlığın iftihar tablosu Peygamber-i Zişan efendimiz şöyle buyuruyor: “Gönlünüzde neyi beslerseniz mâbudunuz (kendisine tapılan varlık ya da meta) odur.”

Bugün gönüller iyilikler, sevgiler, paylaşmalar, yardımlaşmalar, barış ve kardeşlikler yani Yasin’ler ve Fatiha’lar ile dolu değil. Bugün gönüller dünya meta’ının aldatıcı süsü, şan, şöhret, makam ve mevki, ego, benlik ve kibir yani Firavun’laşma yansımalarıyla dolu.

Rabbimiz bir Kur’an ayetinde şöyle buyuruyor: “Zamana, asırlara, ikindilere, senin peygamberlikle görevlendirildiğin evrensel döneme and olsun! Allah’ın gösterdiği yolda yürümeyen insan mutlaka ziyandadır.” (Asr, 1-2)

Evet. İmanla güvene kavuşmadıkça, Müslümanca yaşayıp kin, nefret ve ihtiraslarımızı yenmedikçe, Peygamberin sorumluluğuna eş görevler yapmadıkça, hakkı, sorumluluğu ve sabrederek mücadeleye devamı, birliği birbirlerimize tavsiye etmedikçe…

… Ahireti unutarak dünyaya bağlanıp, içimizdeki kudurmuş köpek olan nefsi emmarelerimizi yenemedikçe, erdemli, faziletli, onurlu, şahsiyetli, ilim, irfan dolu yüksek ahlaklı insanlar olamadıkça zarardayız, ziyandayız, hüsrandayız.

Ve… Cehennem kapılarını ardına kadar açmış bizleri bekliyor. Rabbim encamımızı hayreyleye…

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.