Enbiya Suresi

Enbiya Suresi

Mushaf’taki sıralamada yirmi birinci, iniş sırasına göre yetmiş üçüncü suredir. İbrahim Suresi’nden sonra, Mü’minûn Suresi’nden önce Mekke döneminde inmiş 12 ayetlik bir suredir. Ortak görüşe göre suremizde on yedi peygamberden söz edildiği ve onların kavimleriyle olan münasebetlerine dair bilgilere yer verildiği için sureye “Peygamberler” anlamına gelen “Enbiya” adı verilmiştir.

“Bu sure adeta peygamberlerin geçit yaptığı bir suredir. Başta Ebu’l Enbiya/ Peygamberlerin Atası ismiyle maruf olan Hz. İbrahim aleyhisselam olmak üzere birçok peygambere bu surede yer verilir. Fakat bu surede anlatılan, aktarılan peygamberlere bir vurgu yapılarak yer verilir. O vurgu da Allah’ın yardımı, Allah’ın desteği sayesinde görevlerini başarıyla yaptıkları vurgusudur. Yani Enbiya Suresi’nde resmigeçit yapan bu peygamberlerle muhataba verilmek istenen ders şudur; “Allah’tan bağımsız bir başarı planlaması yapılamaz. Allah’tan bağımsız bir kariyer planlaması yapılamaz.”1

Surede, Allah’ın birliğinin yanı sıra O’nun eş, ortak ve çocuk edinmekten münezzeh olduğu, vahiy, peygamberlik ve insanların vahiy karşısındaki tutumu, kıyamet alâmetleri, öldükten sonra dirilme ve hesap verme gibi İslam’ın temel inançları ele alınmaktadır. İnsanlarda ve kâinatta Allah’ın kudretini gösteren delillere, Allah’ın büyüklüğüne, kâinatın bütünlüğü ve düzeni ile Allah’ın birliği arasında bir irtibat bulunduğuna dikkat çekilmektedir.

Bu arada hayat ve ölüm konularına yer verilmekte, hiçbir insanın ebedi olarak yaşayamayacağı hatırlatılarak insanların bu gerçek ışığında davranmaları istenmektedir. Peygamberleri yalanlayan önceki kavimlerin helak oldukları, sonrakilerin onların yurtlarını ve kalıntılarını gördükleri halde ibret almadıkları için cezaya çarptırıldıkları bildirilmektedir. Hz. Muhammed’in aleyhisselam âlemlere rahmet olarak gönderilmiş bir peygamber olduğu ifade edilmekte ve davetinin esasları açıklanmaktadır.2

Bu surenin bundan önceki sure olan Tâhâ Suresi ile münasebeti şu şekildedir; Azap için belirlenen müddetin ve beklenen vadenin yaklaşması. Cenab-ı Hak, Tâhâ Suresi’nin sonunda: “Eğer Rabbinden daha önce verilmiş bir söz ve belirlenmiş bir vade olmasaydı bu azap mutlaka gelirdi.” (Tâhâ, 20/129) ve daha sonra “De ki: Herkes bekleyip gözetmektedir. Siz de gözetleyin.” (Tâhâ, 20/135) buyurmaktadır. Bu surenin başında da: “İnsanların hesaplarının görülmesi yaklaştı.” (Enbiya, 21/1) buyrulmaktadır.

Yine bu surelerimizde, dünyaya aldanmaktan sakındırma, ahiret için çalışmayı teşvik etme vardır. Allah Teâlâ, Tâhâ Suresi’nin sonlarında: “Kâfirlerden bir kısmına, kendilerine imtihan için verdiğimiz dünya hayatının süsüne sakın gözünü dikme…” (131. ayet) buyurmaktadır. Zira kıyametin yaklaşmasıyla dünya hayatının pek yakında yok olup gidecek olması onun ziynetlerinden uzaklaşmayı gerekli kılmaktadır.

Enbiya Suresi de bir önceki surenin sona erdiği manalarla başlamaktadır. Cenab-ı Hak bu surenin başında kıyametin ve hesabın yaklaşmasına rağmen insanların bundan gafil olduklarını, Kur’an-ı Kerim’den ve ona kulak vermekten uzak kaldıklarını anlatmaktadır.3

Kâinatın yaratılışı ve canlıların kökenini ele alması bakımından pek çok sure ile bağlantısı bulunan bu sure, Kur’an’ın insana temin edeceği şerefi gündeme getirmesi açısından Fâtır ve Zuhruf surelerini müjdelemekte, bilmeyenlere “Kur’an’ı bilene sorunuz” demekle Nahl Suresi’ne bağlantı kurmaktadır. Hak ile batıl kavramlarını aralarındaki ilişkiler bakımından ele alması yönüyle de İsra Suresi’ne olan bağlılığını göstermekte ve şirk inancı ile mücadele ve tevhid inancını yerleştirme bakımından pek çok sureye de referans olmaktadır.4

“Doğrusu bu Kur’an’da, kulluk eden kimselere açık mesaj (Gerçek bir çıkış yolu) vardır. Ey Muhammed! Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya, 106-107) Enbiya Suresi’nin sonundaki bu ayetlerde de pek çok deliller mevcuttur: Resulullah aleyhisselam, peygamberlerin sonuncusudur. Allah Teâlâ, O’nu peygamber olarak görevlendirmekle bütün insanlara rahmetini sunmuştur.

Peygamberimizin misyonunu bilemeyen biçareler O’nun rahmetinden faydalanamazlar. O’na tabi olmayan/O’na itaat etmeyen için rahmet olamaz. Peygamberimizi anlamak nasıl olur; O’nun hayatını okuyup Kur’an’a yönelip Resulümüzü aramıza taşımakla mümkün olur.

O’na inanan ve O’nun davetini tasdik eden mesud olur; ona inanmayan ise dünyada ve ahirette rezil olur. Diğer peygamberler de aynı misyonla gönderilmiştir. Rabbimiz rahmetinin gereği olarak bize peygamber ve kitap gönderir. Peygamberlere ve kitaba kulak vermemek nankörlüktür. Verilen ikramı görmemek/kabul etmemektir. Kabul etsek bile gereğini yerine getirmemektir. Bütün peygamberler önce Tevhid derler. Sonra “Müslüman olan, kurtuluşa erer.” derler. Müşrikler ve kâfirler İslam’ın tebliğ ettiklerinden yüz çevirirlerse onları uyarma görevi son bulur. Rabbimiz bizden zafer değil, gayret/çaba/azim/kararlılık ister. Muradı mücadele etmemizdir O’nun yolunda… Başarının kaynağı Allah’tır. Bize düşen, güçlü ve galip olan Allah’tan yardım dilemektir. Sure de zaten bu şekilde sona ermektedir. “Bizim Rabbimiz Rahman’dır. Sizin anlattıklarınıza karşı yardımı umulandır.” (Enbiya, 112)

Resulullah aleyhisselam buyurdu ki: “Her kim Enbiya Suresi’ni okursa ahirette hesabı çok kolay olur. (Kıyamet gününde) Peygamberlerle musafaha etmiş olur.” Ahiret, çalışma yurdu değil; çalışmaların karşılığının alındığı yurttur. Hayatı boyunca Enbiya Suresi’ni bir defa okumayan hatta Enbiya ve arkadaşlarının adını bilmeyen yüzlerce insan var.

Kardeşlerim, peygamberlerle olan/oluşacak olan ünsiyet ancak Kur’an’la oluşur. O da dünyada olur. Peygamberimizin aleyhisselam müjdesine nail olabilmek için bugünden başlamak gerekir, Peygamberlerle tanışmaya. Nasıl olacak bu? Elbette Kur’an aracılığıyla ulaşacağız Kutlu Resullerin yoluna…

Arapların ünlü filozof ve şairlerinden olan El-Maarrî’nin şu mısraları ne kadar da güzeldir: “İnsanlar, ölümden sonraki hayat için yaratıldılar/ Oysa bazı insanlar, yok olacaklarını zannediyor./ Gerçekte insanlar çalışma yurdundan,/ Kader ve Kemâl yurduna doğru yol alıyor!”

Kardeşlerim, ne zaman ki Kur’an’ın gözlere ve gönüllere şifa olduğuna inanırız ve inancımızın gereği gibi Yunusvari Rabbimize yöneliriz, o zaman Allah’ın yardımına müstahak oluruz. İslam, teslimiyettir. İslam, her işin Allah’a vardığına inanıştır. İslam, Allah’ı Allah’ta bulmak ve onunla mutmain olmaktır. Ancak O’nu bulan “…razı olmuş ve olunmuş olarak cennete girecek”tir. O bahtiyarlardan olmamız umuduyla… Vesselam…

Kaynaklar:
1-Mustafa İslamoğlu, Hayat Kitabı Kur’an.
2-Diyanet, Kur’an Yolu.
3-Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yay., 9/7.
4-Bayraktar Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri, Bayraklı Yay., 12/406-410.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.