ÇOCUĞUMUN “ROL MODEL”İ KİM? 

ÇOCUĞUMUN “ROL MODEL”İ KİM? 

Bilinçli ebeveynler, çocuklarının gelecekte iyi bir insan olması, kendine, toplumuna, milletine faydalı biri olması için çalışırlar. Bu genel kural aslında tüm toplumlar, milletler için geçerlidir.

İyi bir insan olmak!

Yaradılış gayemizi oluşturan kulluğun altındaki gerçek. Bu dünyadaki varoluşumuz. Yaşantımız, her şeyimiz bunun için. İyi bir insan olmak için. “İyi insan olmak”ı biraz daha özele indirgeyip “iyi bir kul, akıllı bir kişi nasıl oluruz?”un cevabını bulmalıyız.

Âdem aleyhisselamdan başlayıp, Hazreti Muhammed aleyhisselama kadar gelen tüm peygamberlerin biz insanlara getirdikleri öğütler, öğretiler bunun için değil mi?

“(Allah) “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size ayetlerimi anlatan ve bugününüze kavuşacağınız hususunda sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?” deyince onlar: “Kendi aleyhimize şahidiz.” derler. Dünya hayatı onları aldattı ve kendilerinin kâfir olduklarına şahitlik ettiler.” (En’am-130)

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim bizlere bunun yolunu öğretmiyor mu? Dünya hayatının oyun ve eğlenceden ibaret olduğunu, asıl yurdun ahiret olduğunu.

Dünya hayatı, eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, Allah’tan korkanlar için daha hayırlıdır. Aklınızı kullanmaz mısınız?” (En’am-32)

“Ey kavmim! Bu dünya hayatı ancak geçici bir menfaatten ibarettir. Ahiret ise durulacak karar yurdudur.” (Mü’min-39)

Bugün ülkemizde yaşayan Müslümanlar(bunlardan kasıt; kendini dindar ifade eden, beş vakit namazını kılan, oruç tutan, velhasıl dini bütün dediğimiz insanlar), bizler, kendimiz ve çocuklarımız için bu bilinci oluşturabilmiş miyiz acaba? Yakındığımız şeyler hep aynı: “Ne olacak bu gençlerin hali?”, “Bu diziler çocuklarımız için çok tehlikeli.”, “Bu kadar da edepsizlik olmaz ki yahu, başımıza taş yağacak.”, “Okullarımız çok kötü, çocuğum kötü ellere düşecek diye korkuyorum.” Daha bir sürü yakınma sayabiliriz.

Bu yakınmaları yapaduralım, bu yakındığımız çoğu şey hayatımızın tam ortasında durmakta. İğrenç dediğimiz, Türk aile yapısına uymaz dediğimiz o dizileri izlemekten de geri durmuyoruz, ne dense. Çocuklarımızın giyim-kuşamı noktasında modanın hiç gerisinde kalmıyoruz. Lise çağına gelmiş kızımızı “gelecek” kaygısıyla imam-hatiplerde değil de karma liselerde rahatlıkla okutabiliyoruz. Daha ilkokul dört-beşten itibaren iyi bir “kariyer” için dershane köşelerinde, sınavlarda çocuklarımızın geçliğini heba ediyoruz. Çocuklarımızın sınavlarında başarılı olması için verdiğimiz çabanın kaçta kaçını namazı için harcıyoruz? Gelecek kaygılarımızın kaçta kaçı çocuğumuzun ahireti için olmakta? Matematiğini iyi öğrenmesi için harcadığımız paranın ne kadarını çocuğumuzun dini eğitimi için harcıyoruz? Basit bir hesapla, evlatlarımızın ömür sermayelerinde yılın on bir ayını dünyalıklar için bir ayını da ahiret için harcamaktayız. Çocuklarımız, ilköğrenim çağlarından itibaren doktor, mühendis, artist, moda tabirle topçu, popçu olmanın peşine düşmüş vaziyette. Ebeveynler olarak sadece yaz aylarında dininden de bir şeyler öğreniversinler diye camiye, Kur’ân Kursuna göndermekteyiz.

Kendim dâhil etrafımdaki hiç kimsenin çocuğunun büyüyünce alim, hoca, müftü vs. olmak istediğini hiç duymadım. Adalet timsali Hz. Ömer’i, ilmin kapısı Hz. Ali’yi, ilk muallim Hz. Musab b. Umeyr’i, bir çağı kapatıp, bir çağı açan Fatih Sultan Mehmet’i veya Çanakkale’yi İngilizlere dar eden Mehmetçiklerden Seyit Çavuş’u rol model aldıklarına da şahit olmadım. Lakin, 12 ilde yapılan araştırmada “En beğendiğiniz, davranışlarını kendinize örnek aldığınız ünlü kim?” sorusuna, 15-35 yaş grubundaki 716 kişinin yanıtları ne kadar vahim bir durumda olduğumuzu göstermektedir. Kenan İmirzalioğlu, Seda Sayan, Orhan Gencebay…

İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ortaklaşa bir ‘madde kullanımı’ araştırması yaptı. İstanbul’un 28 ilçesindeki 154 okulda bu yıl içinde gerçekleştirilen araştırmaya 31 bin 272 öğrenci katıldı. Araştırma, uyuşturucuyla tanışma ve kullanma yaşının 14′e kadar indiğini gösteriyor. Öğrencilerin 1/5’i mutlaka sigara ya da alkol kullanıyor. Veriler, 14 ila 18 yaş arası gençliğin uyuşturucu bataklığına giderek saplandığını gösteriyor. Araştırmadaki en ilginç verilerden biri de sosyete uyuşturucusu olarak bilinen ve 1 gramı 150 dolardan alıcı bulan kokainin liselilerin kullandığı maddeler arasında yer alması. Benzer çalışmalar farklı şehirlerde de yapılıyor ve çıkan sonuçlar birbirini destekler mahiyette oluyor. Sigara deneme yaşı 13.5, alkolde yaş 13, uyuşturucu maddede 14, esrarda ise deneme yaş ortalaması 15’e kadar düşmüş durumda. Bu maddeleri alışkanlık edinme yaşı yine ortalama 13-14 yaşta seyrediyor.

TV, internet, msn, cep telefonu, sms, müzik, eğlence, facebook, tweter, bloglar, sosyal siteler vs. tüm bunlar; konuşmaları, giyim-kuşamları ve davranışları değişmiş, hâsılı yeni, farklı ve bireysel yaşamayı seven bir gençlik ortaya çıkarmış durumda. Özellikle dizilerin ortaya koymuş olduğu karakterler; ilke ve idealleri olmayan, gününü gün eden, kısa zamanda para ve şöhret sahibi olmanın peşine düşmüş, gelenek ve örflerine karşı çıkan, geçmişine pervasızca hakaret edebilen, haram-helal tanımadan sadece dünya ve içindekileri için yaşayan tipler ortaya koymaktalar.

Çocuklarımızın bu karakterleri örnek almalarının önüne nasıl geçeceğiz?

Ebeveynler olarak öncelikle kendimizi sorgulamalıyız.

 “Onların bu dünya hayatında harcadıklarının durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup da mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgârın hali gibidir. Allah onlara zulmetmedi. Fakat kendileri, kendilerine zulmediyorlar.” (Âl-i İmrân-117)

“Dünya hayatının misali şöyledir: Gökten indirdiğimiz su ile insanların ve hayvanların yediği bitkiler birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü süslerini takınıp süslendiği ve sahipleri kendilerini ona gücü yeter sandıkları bir sırada, geceleyin veya gündüzün, ona emrimiz gelivermiştir, ansızın ona öyle bir tırpan atıvermişiz de sanki bir gün önce orada hiçbir şenlik yokmuş gibi oluvermiştir. Düşünen bir kavim için âyetlerimizi işte böyle açıklarız.” (Yûnus-24)

Aynı araştırmada gençlerin %51’nin “rol model”  olarak hala anne ve babasını örnek aldığını göstermektedir. Bu da hala evlatlarımıza iyi bir örnek şahsiyet sunabileceğimizi göstermektedir. Dünyevileşme hastalığından kurtulup, çocuklarımıza kendi yaşantılarımızla örnek olmalıyız. Önce “rol model” olacak kişileri kendi hayatımıza sokmalıyız. Çocuklarımızı okul-dersane-sınav üçgeninden bir an önce kurtarmalıyız. Hayatın sadece bunlardan ibaret olmadığını, yaradanımızın bizlerden istemiş olduğu kulluk vazifemizi yaşantımızla onlara göstermeliyiz. Kendi aile yapımıza göre ev içerisinde küçük küçük projeler hayata geçirerek “rol model” olarak seçtiğimiz şahsiyetleri sevdirmeliyiz, onlara. Tabiat boşluk kabul etmez. Bizim dolduramadığımız kocaman dünyalarını dolduracak o kadar çok şey var ki.

Bireysel çabanın ötesinde kanaat önderleri ve cemaatler bunun için çaba sarf etmeliler. İslamî hizmetlerin ön sıralarına kendi evlatlarımız için “ne yapabiliriz”i koymalılar. Bunun için çözüm üretmeli ve bu hususta projeler üretilmeliler. Bir taraftan sohbetlerle, nasihatlerle evlatlarımıza dünyevileşme hastalığından bahsederken diğer taraftan evlatlarımızı “gelecek”, “kariyer” endişesiyle sıradan insanlar gibi yetiştirilmemeliyiz. Örnek alacakları, yaşayan salih insanlar göstermeliyiz, onlara.

Siyasi iktidarlar da üzerine düşeni yapıp, nemelazımcı bir gençlik yerine “iyi bir insan” temelini oluşturacak geçlik için adımlar atmalı, projeler üretmeliler. Bugün atılmayacak her bir adım için gelecekte telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğacağını unutulmamalı.

“Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ve debdebesidir. Allah katında olanlar ise, daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hâlâ buna aklınız ermeyecek mi?” (Kasas-60)

“Her canlı ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz olarak verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı zevkten başka birşey değildir.” (Âl-i İmrân Suresi-185)

“Akıllı kişi nefsini hesaba çekip ölümden sonrası için çalışandır. Aciz olan ise nefsini heva ve hevesine uydurup(canının istediğini yapan)  sonra da Allah’tan (cenneti) temenni edip bekleyendir.” (Tirmizi, İbn-i Mace)

 

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.