Adanmış Bir Ömürden Adanmışlık Öğretileri

Adanmış Bir Ömürden Adanmışlık Öğretileri

“Fedakarlıklarının hesabını yapanlar bu davayı yürütemezler..”

  ZEKİ SOYAK

Hiçbir çıkar düşüncesinin olmadığı, ümmetin  menfaatini her an kendinden üstün tutmanın örnek hayat tarzını yaşantısıyla ispatlayan insan sayısı azın azıdır. Bunu her türlü nefsanî davranışları ve bencilliği men eden İslam dininin öğretisini özümsemiş insanlarda görmek mümkündür. Onlar bilirler ki bencillik, cemaat ruhunu tahrip eden bir hastalıktır.

Toplumun adanmış insanlara ihtiyacının gün geçtikçe fazlalaştığını görmemek mümkün değildir. O adanmışlar ki kendi menfaatlerinden vazgeçip her türlü zorluk ve sıkıntıya katlanarak din kardeşini kendi nefsine tercih ederler. Diğerkâmdırlar. Diğerkâm ruh hiçbir çıkar düşüncesine dayanmadan başkalarının menfaatlerini kendinden üstün tutar. Vazifelerinin sınırlarını inançlarının vazgeçilmez ölçüleri çizmiştir. Rahatı ahirete bırakarak hizmeti ganimet bilirler. Öyle bir şuur geliştirmişlerdir ki, hizmeti ganimet bilmek; “neme lazım, adam sende” illetine yakalanmamak için güvercin tedirginliğinde bir hayat sürerler.

Onlar bilirler ki, adanmışlıktaki ruh inceliği kendi dertleriyle dertlenmenin ötesinde, başkalarının derdiyle dertlenmemek ihlâsa zede getirecek bir haldir. Hak âşıklarının halini incelediğinizde görürsünüz ki, etrafında olup bitenlere karşı duyarsız olmazlar. Bu ruha sahip olmaları dolayısıyla, yeryüzü coğrafyasının her köşesinde mustazaf, mağdur, aç, sefil, gözü yaşlı ve yaslı muhtaç insanlara karşı kendilerini sorumlu hissettikleri gibi, gelecek nesillerin de aynı ruh halini taşımaları için  öğretilerinde ümmetin derdiyle dertlenmenin gereğinin inancımızın olmazsa olmazlarından, vaz geçilmezlerinden olduğunun üzerinde dururlar. Gelecek nesiller vurdumduymaz, nemelazımcı olmasınlar diye uğraşırlar.

Son asrın yetiştirdiği böyle mümtaz insanlardan biri de rahmet ve hürmetle andığımız Zeki Soyak Hocaefendidir.

O, bu milletin körpe dimağlarını dumura uğratacak sinsi planların farkına varan nadide insanlardan biri olarak, iman mücadelesinde yılmadan, bıkmadan, usanmadan, gecesini gündüzüne katmış, esen küfür rüzgârlarına karşı gençliğe siper olmuş, cansiperane çalışmış canlardan birisidir. Paratoner olup şimşekleri üzerine çekse de aldırmamış, yılmamıştır. Azimle çalışarak bu çağın “Fazilet Toplumu”nun oluşmasında bir ömrü fedakarane bir şekilde tüketmiştir. Hem de verimli bir şekilde…

Zeki Soyak Hocaefendi öyle yüce bir ruh sahibi idi ki, insanlığın saadetine adadığı ömrünü insanlığı aydınlatma yolunda değerlendirmiş, çırpınıp durmuştur. Uçurumun kenarında düşmeye ramak kalmış insanlara uzanan el olmuştur. Yeter ki ümmetin nesli musibetlerden kurtulsun diye musibetlerle kıyasıya pençeleşmiş, küfür ve ahlaksızlık fırtınalarına göğüs germiş, alev alev gençliği saran dünyevileştirme,  imansızlaştırma yangınlarına karşı cansiperane çalışmış, yeter ki o kurtuluş nizamına insanlar tekrar dönsün diye kendini feda etmiştir.

“İslami hareketler, İslam toplumları, asrısaadet Müslümanlarının sergilediği o zirvedeki ahlak-ı hamideyi yani isar dediğimiz o diğerkâmlığı sergilemedikçe arzu edilen bir saadet, bir fazilet toplumu getiremezler.

Diğerkâmlık, zor ve meşakkatli işleri yüklenmek, fedakârlık isteyen, risk taşıyan hizmetlerde öne geçmek, din kardeşlerinden önce o işi omuzlamak, nimet paylaşımında ise arkada kalmak, kardeşini kendi nefsine tercih etmektir. İşte bu büyük bir fazilettir. Faziletli kişilerin yapabileceği bir ahlakı hamidedir. İslami hizmetlerde, İslami hareketlerde bulunan her Müslüman’da bulunması gereken bir ahlaktır.” ( Fazilet Toplumu, s.39)

Kendini İslami hizmetlere odaklamış olan Zeki Soyak Hocaefendinin etrafında bulunan insanlar onda şuna şahit olmuşlardır:

Hizmetlerde fedakârlık, kuldan maddi ve manevi hiçbir karşılık ummaksızın, yalnızca Allahın rızası hedeflenerek yapılan çalışma.

Zeki Soyak Hocaefendinin adanmışlık öğretisinde, basit kişilikli olmamak vardır:

“Basit kişiler, zor ve meşakkatli işlerde, zor günlerde ortada görünmezler. Ortalık sakinleşince, nimetlerin paylaşımı mevzu bahis olunca hemen ortaya çıkar ve hatta en önde bulunurlar. Bu yaptıklarını da akıllıca, zekice bir iş zannederler. Hâlbuki bu davranışları feraset ve basiret sahibi kişilerin gözlerinden kaçmaz.

O zavallılar bilmezler ki bu, münafıkların ahlakındandır. Münafıkların davranışlarındandır. Bilinmelidir ki, kendilerini açıkgöz, akıllı zanneden, kurnaz ve hodkâm kişiler dünyada da ukba da da kaybederler. Din kardeşini kendine tercih eden diğerkâm kimseler ise kazanırlar.”( Fazilet Toplumu, s.39)

“Adanmış insan sadece ve sadece Yüce Rabbini razı etmek ister. Kendisi de ahirette elbette hoşnut olur.” (Leyl, 20-21)

Elbette fedakârlığı en zirvede temsil eden rehber, Gönüllerin Sultanı Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizdir. O’nun bütün hayatı bu mesele üzerine örülüdür. İnsanlığın selameti için maddî servetini, sağlığını, şahsî istek ve arzularını bu sebeple feda eder. Adanmış insanlar örnek aldıkları rehberleri Hz. Muhammed aleyhisselam gibi  şahsî menfaatleri yerine, Müslümanların huzur ve güvenliğini temin için cehd ve gayret gösterirler.

Ashab-ı kiram efendilerimizin fedakârlığını yaşayacak insanlara elbette çok ihtiyaç vardır. Özellikle günümüz insanlarının kendilerine rol model olacak çağdaşlarına ihtiyaçları gün geçtikçe çoğalmaktadır. Kanaat önderleri, rehber insanlar kal yerine hal ile bu işi yapmalıdırlar. Makam mevki, şan şöhreti eliyle bir kenara itip zahidin zühd halini yaşamalıdırlar.

Adanmışlık, sürekli hareketliliği gerektirir.

“…Düşüncede, sözde, özde sürekli hareketlilik, canlılık ve atılım içinde olmalıyız. Zihin ve düşünce sahasındaki tembellik söz iş ve hareket tembelliğini getirir…” (Ölçüler Dengeler, s. 140)

“İyilerin tembelliği kötülerin faaliyetidir. Müslümanlar çalışmaz, Müslümanlığın gereği faaliyetleri yapmaz, kötülüklerin yayılmasını engelleyip, iyiliklerin şüyu bulması için gayret sarf etmezlerse; kötüler çalışmasa, herhangi bir faaliyet göstermese dahi, tabiatında olan yayılmacılıktan dolayı kötülük ve kötüler cemiyete hâkim olur.” (Ölçüler Dengeler, s. 141)

Zeki Soyak Hocaefendi yukarıdaki sözleriyle adanmışlık duygusu ile hareket etmiş, hizmet çalışmalarının, beklentisiz olarak yapılmasını hayatı boyunca uygulayarak, çevresindeki insanlara ve gençlere ciddi bir örneklik teşkil etmiştir. Bu uğurda zamanını vermiş, kazancını vermiş, mesaisini harcamış ve Müslümanın kitabında ümitsizliğe kapılmanın ye’se düşmenin asla olmayacağını her fırsatta söyleyerek kendisi de örnek olmuştur.

Beklentisiz olmak, fedakârlığa kendinden başlamak genelde adanmış insanların en ciddi güç kaynağıdır. Böyle olan insanların olumsuzluklar karşısında daima dik duruş sergilemesi, sarsılmaz iman ve ümitle çok çetin görülen olayların üstesinden gelmeleri mümkündür.

Ümmetin fetret dönemleri geçmişte olduğu gibi günümüzde de zaman zaman olmaktadır. Bir 12 Eylül, bir 28 Şubat yakın tarihin fetret dönemleri sayılabilir. Silkiniş ve dik duruş gerektiren böyle zamanlarda etrafına pozitif enerji vererek, ölümsüz davanın ölümlü savunucuları için, ölümün bir kez geleceği ve onunda onurla, şerefle olması gerektiğini hayatı ve davranışıyla ifade eden Zeki Soyak Hocaefendi için Hasan Aksay Beyefendinin, “…Gerek askeri ihtilallerde gerek post modern darbelerde biz Anadolu’nun tavrına bakardık. Nevşehirde de kanat önderi olan Zeki Bey’in tavrı ve etrafa saldığı pozitif enerji, kitlelerin moral ve motivasyonunda çok önemliydi…” demesi adanmış insanın olgun tavrı milleti diri tutmakta ve kıvamda tutmakta ne kadar önem arz etmektedir.

Zeki Soyak Hocaefendi 12 Eylül’de nezarette öğrencileriyle kaldığı zaman kılmış olduğu namazların hazzının bambaşka olduğunu söyler, “inancı için nezarete atılmak, tek suçunun savunduğu İslam davası olduğunun bilincinde olmak,  insanı farklı atmosferlere taşımaktadır” derdi.

Maddi, manevi her şeyini feda etmekle gençlerine örnek olan Zeki Soyak Hocaefendi, her musibete katlandığı gibi her psikolojik işkenceye de sabırla etrafındakilere dava adamlığının ve adanmışlığın en güzel örneklerini vermiştir. Bu gün o öğretiden geçen gençlerin her biri bir Zeki Soyak olma yolunda Kur’an’ı ve Sünneti rehber edinerek yine etrafa pozitif enerji yayan hizmetlere imanlarından aldıkları güçle, azim ve kararlılıkla  imza atmaktadırlar.

Elbette ki bu hizmetler iman ve kararlılıkla Allah’a -celle celaluhu- tevekkülle, hiçbir zorluk karşısında azmi yitirmeden yılgılık göstermeden, sürekli kendini yenilemekle ve aşk ve şevkle koşuşturmakla olacak işlerdir. Muvaffakiyet Allah’tandır. Zeki Soyak Hocaefendinin adanmış tavrından aldığımız bir ders de sürekli kendini yenilemektir. Bu, hizmetlerin sürekliliğini sağlama açısından çok önemlidir. Kendini yenilemek, bir işten sonra hemen başka bir hizmete koşuşturmak, hizmet heyecanını diri tuttuğu gibi, kişiyi eylem adamı yaparak idealleri uğruna canını feda edebilecek kara sevdalı kıvamına getirecektir.

Sevenlerine ve talebelerine bıraktığı vasiyetinden bir bölüm şöyle:

“İslami hizmetlerde mutlaka yerinizi alın. Bu hizmetleri aşkla, şevk ve heyecanla, yalnız ALLAH rızası için yapın. Bilin ki, Allah rızası için yapılmayan bir işte, konuşulan bir sözde, asla hayır yoktur. Üstelik kişiyi vebalde bırakır.

Allah yolunda hizmet ederken birçok sıkıntılarla karşılaşacaksınız. Sakın ola ki bu sıkıntılar, bu engeller sizi hizmetten alıkoymasın. Yılgınlık, bıkkınlık, usangınlık vermesin…

Hizmet ehli kişiler, hiç beklemedikleri kişilerden hatta en yakınlarından bile birçok olumsuz davranışlarla karşılaşabilirler. Böyle durumlarda bile hizmet heyecanı kaybedilmemelidir. Her Müslüman, hele hele bir hizmet eri; sevdalı, sancılı ve heyecanlı olacaktır.

Hizmetler sabır ister, sebat ister, azim ve gayret ister, fedakârlık ister. Bizim inancımızda asla ümitsizliğe yer yoktur. Müslüman en kötü şartlarda bile ÜMİTVAR olacaktır.”

Zeki Soyak Hocaefendi,  hizmet heyecanını yitirmemek konusunda heyecan uyandıran değerlerin basitleşmesine, zamanla sıradanlaşmasına müsaade edilmemesi için kişinin kendini muhasebe etmesine önem vererek hizmetten geri kalmamayı, ibadetler konusunda özellikle farz ibadetlere çok çok dikkat etmeyi tavsiye ederdi. İbadetteki laubalilikten kurtulmanın insanın heyecanını yenileyeceğine vurgu yapardı. His ve heyecan yorgunluğu, hizmet enerjisinin bitmişliği felçli insan işlevsizliği gibidir.

Bir ortamda kardeşlik uhuvvet yoksa yerini tenkit, gıybet,  hatta iftira alır. İhlâs ve ihsan sırrının kavranmasıyla hasta ruhlar tedavi edilmeli ki hizmette durağanlık yaşanmasın.

Davasına adanmış bir ömrün, süregelen hizmetlerle nice davasına adanmış  adamlar yetiştirmesi temennisiyle. Ruhu şad olsun.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.