Batılın Gizli Silahı

Batılın Gizli Silahı

Hak ve batıl çatışması… Geçmiş zaman dilimleri de günümüz de bu
çatışmanın sahasıdır. Sadece araçlar değişti, amaçlar ise hep aynı.
Geçmişte olmayan birçok araç şimdi hayatımızın merkezine oturdu. Ehl-i
batıl sinsi planlar kurarak kendi elini güçlendirme çabasında.
Kurgulanan projelerden biri de ‘kara kutu- televizyon.’ Ahlaksızlığın,
hayâsızlığın ve akla gelebilecek her türlü fenalığın bulunduğu bir zehir
kutusu… Her gün saatlerimizi ayırdığımız, sevdiklerimizle karşısında
vakit geçirip eğlendiğimiz televizyonun aslında ne kadar tehlikeli ve
zararlı olduğunu anlatmaya çalışacağım.

İlk önce yirmi beşinci
kare tekniği ile başlayalım. Diğer adı sübliminal mesaj olan bu teknik
1950’li yıllarda Amerika’da ortaya çıktı. Sinema bandında bulunan
kareleri kullanarak saliselik bölümlere farklı görüntüler atılarak
yapılır. Bir saniyede 24 kare vardır. Bu sayı saliselik bölüme bir
görüntü daha eklenerek 25’e çıkartılır. Bu görüntü anlık gelir ve
kaybolur. Çoğu zaman görülmez ama bilinçaltına etki eder. Bu tekniğe
yirmi beşinci kare adı verilir.

Reklam uzmanı olan James Vicory
uyguladığı bu yöntemle satışlarının artığını ileri sürmüş ve yaptığı
deneyle bunu kanıtlamıştır. Sinema salonlarında uyguladığı deneyde film
karelerinin arasına saliselik görüntüler olarak “patlamış mısır ye!” ve
“kola iç!” mesajlarını ekledi. Yapılan deney sonucu film sonrasında
patlamış mısır satışı % 57,7 kola satışı ise % 18,1 oranında artış
gösterdi.

Her geçen gün biraz daha artan bu yöntem hızla
yayılmakta ve büyük tehdit oluşturmaktadır. Sübliminal mesajlar
günümüzde çocuklar üzerinde daha da çok kullanılmaktadır. Özellikle
çizgi filmlerde kullanılan bu teknikle cinsel içerikli mesajlar
verilerek nefsine düşkün, hayâsız bir nesil oluşturulmak isteniyor.

Anneler
çocuklarını ‘Aman, tanımadıklarınla konuşma!’ diye tembihlerken,
televizyonun karşısına çocuklarımızı hangi cesaretle ve hiçbir uyarıda
bulunmadan bırakıyoruz? Ya da ‘Sakın tanımadıklarına kapıyı açma!’
derken, biz hangi düşünceyle televizyona evlerimizin kapısını ardına
kadar açıyoruz? Biraz düşünmeliyiz bence. Sübliminal mesajlar biz
farkına varmasak da bilinçaltımızı meşgul ederek hem bedenimizi hem de
zihnimizi yoruyor. Çoğu zaman çalışmadan yorgun düşmemizin sebebi de
budur.

Televizyonlardaki program yapısına da değinmek
gerekir. Hiçbir İslami değer taşımayan diziler, filmler, yarışma
programları vs. Bunlarla toplumumuzun yapısı bozuluyor mu düzeltiliyor
mu? Hangi dizide tesettüre uygun giyiniş tarzı var? Birkaç kanal, birkaç
dizi belki farklı. Onlarda devede kulak misali. Sivas Ulu Camii’nde
dinlediğim bir vaazda vaiz cemaate şöyle yakınıyordu. “Biz çocuklarımıza
haram mı yediriyoruz ki sözümüzü dinlemiyorlar, bize karşı çıkıyorlar?”

Haram yedirmesek de haram izletiyoruz, haram dinletiyoruz.
Nasıl ki bir uzvumuz hastalanınca bütün vücut etkileniyor. Haramlarda
bir organımıza ulaşınca hastalık gibi bütün vücudumuzu etkiliyor. Oysaki
Rabbimiz: “Mü’min erkeklere söyle gözlerini haramdan korusunlar… Mü’min
kadınlara da söyle gözlerini haramdan korusunlar…” Nur, 30-31
buyuruyor.

Her geçen gün toplum düzenini bozmaya yönelik yeni
bir dizi yayımlanmaya başladı. Kız erkek ilişkileri, boşanma, zina
gayet normal şeyler gibi gösteriliyor. Hiçbir ahlak izi bulunmayan bu
diziler gün geçtikçe artıyor. Önce kendimizi, sonrada ailemizi elimizden
geldiğince bu tehlikeden korumalıyız. Ve insanları uyandırmalıyız.
‘Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter.’ denildiği gibi.

Televizyonun insan vücuduna verdiği zararları ele alacak olursak:
–   Televizyonun yaydığı ışınlar, insan vücudundaki leptin ve ghrelin hormonlarını etkileyerek obeziteye neden olmaktadır.
–   Televizyon başında çok durmak imsomnia gibi uyku problemlerine neden olmaktadır.
–   Seviyesiz programlar, uygunsuz haberler, şiddet içeren yayınlar ruhsal ve psikolojik bozulmalara sebep olmaktadır.
–   Göz bozulmaları, dikkat dağınıklığı ve unutkanlık vs.

Hem
maddi hem manevi olarak insana zarar veren televizyon ve marifetleriydi
bu anlatılanlar. Yeryüzü tembel ve kendi eğitimlerinden geçmiş cahil
insanlarla dolsun istiyorlar.

Bence kendimize gelme vakti!
Ömrünü Rabbine adayacak bir neslin boş bir kutu karşısında geçirecek bir
dakikası yok! Her yanımız batılla kuşatılıyorken zor olsa da dinimizi
yaşayıp, yaşatmalıyız. Batılla cihad edenlere Rasulullah aleyhisselam
şöyle müjde veriyor: “Anarşi ve fitne zamanında İslam’ı yaşamak bana
hicret etmek gibidir. “ (Müslim Fiten, Tirmizi Fiten)

Rabbim bu fitne döneminde Rasul’e hicret edenlerden olabilmeyi nasip etsin inşallah. (Âmin)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.