BAŞYAZI-Kur’an’la Öğüt Ver

BAŞYAZI-Kur’an’la Öğüt Ver

Allah’ın dini, tüm insanlara; Allah’tan, Resullerinden, Rabbani âlimlerden, nasihattir, öğüttür, uyarıdır. Nasihatlere kulak verip öğüt alanlar kurtuluşa ermiş, nasihatlere kulak vermeyip öğüt almayanlar da helak olmuştur.

Rabbimiz; “Şüphesiz biz sizi, kişinin önceden elleri ile yaptıklarına bakacağı ve inkârcının, “Keşke toprak olsaydım!” diyeceği günde gerçekleşecek olan yakın bir azaba karşı uyardık.” (Nebe, 40) buyurmaktadır.

Rabbimiz, Rahman sıfatının bir tecellisi olarak kullarını “Yakın bir azab” konusunda uyarmaktadır. Uyarıdan maksat; sakın ahiretten kuşku duymayın. Onun yoluna yönelebilmeniz için, akıl, irade ve özgürlüğe sahipsiniz. Hayatınızı uzun zannederek, kısa ve çok değerli hayatınızı boş şeylerle tüketmeyin. Orada karşınızda bulacağınız imanınız ve amellerinizdir. Ona göre bir hayat yaşayın. Toprak olmayı insan olmaya değişecek bir hayat yaşamayın uyarısının yapılmasıdır.

Rabbimiz; “Kur’an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlaka güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.” (Yasin, 5-6) buyurmaktadır.

Allah ve Resulü, ins ve cinne Kur’an’la nasihat etmiş, Kur’an’la öğüt vermiş ve onları Kur’an’la uyarmıştır. Bunlardan kimileri iman etmiş kimileri de inkâr yolunu seçmişlerdir.

Rabbimiz; “Rabbinizden size indirilene uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!” (Araf, 3) buyurmaktadır.

Resuller de; “Ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ediyorum ve size nasihat ediyorum. Sizin bilmediğiniz şeyleri de Allah tarafından gelen vahiyle biliyorum.” (Araf, 62) diyordu.

Resullerin yolunu takip edenler de; “Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: “Ey kavmim! Bu elçilere uyun. Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun. Onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir.” (Yasin, 20-21) diyordu.

Bilenler anlatacak, bilmeyenler dinleyecek ve itaat edecek. Bu tebliğ kıyamete kadar devam edecektir. “Rabbimin vahyettiklerini size tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir nasihatçiyim.” (Araf, 68)

Ey nasihat edenler; Kur’an’la nasihat edin. Ey nasihat dinleyenler; Kur’an’a tabi olun da kurtulun. Ey nasihatçiler; güvenilir olun. Ey nasihat dinleyiciler; uyarılara kulak verin. Ey nasihatçiler; ihlâs ve samimiyetle nasihat edin. Ey nasihat dinleyiciler; nasihat edenleri sevin. Ey nasihatçiler; ne pahasına olursa olsun nasihatten, öğüt ve uyarılardan vazgeçmeyin. Ey nasihat dinleyiciler; nasihatçileri nasihatten yüz çevirtecek davranışlardan sakının. Ey nasihatçiler; nasihatleriniz için ücret talep etmeyin. Ey nasihat dinleyenler; ücret istemeyen davetçilere uyun.

“Artık, Salih onlardan yüz çevirdi ve “And olsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim ve size nasihatte bulundum. Fakat siz nasihat edenleri sevmiyorsunuz” dedi.” (Araf, 79)

Rabbimiz; “Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.” (Yasin, 10) buyurmaktadır.

Hakka ve hakikate gözünü ve gölünü kapatanlar nihayet o hale gelir ki artık iman nimetinden kendini mahrum hale getirir. İşin daha vahimi ise günümüz Müslümanlarından bazılarının da Kur’an’i hakikatlere gözlerini ve gönüllerini kapatmalarıdır. Kur’an’a tamamen sırt çeviren Müslümanlar olduğu gibi, Kur’an’ın lafzıyla haşir neşir olduğu halde manasından habersiz Müslümanlar da mevcuttur. Bunun vahim neticesi ise Kur’an okuduğu halde Kur’an ahkâmına karşı gelen Müslümanlardır. Kur’an’ın tek bir ahkâmına karşı çıkmak kişinin dini ile olan bağını koparır.

“Haddi aşan bir topluluk oldunuz diye vazgeçip zikirle (Kur’an’la) sizi uyarmaktan geri mi duralım?” (Zuhruf, 5)

İnsanlar çoğu zaman ellerinde bulunanın kıymetini bilmezler. Bu yüzden de kimi zaman maddi kimi zaman da manevi değerleri har vurup harman savururlar. Elimizde Allah kelamı olan paha biçilmez Kur’an’ımız var. Bugün insanlar dünya ticaretleri için, danışmanlık hizmetlerine milyarlar verirlerken ahiret ticareti kazandıracak Kur’an’larından uzaklar. İnsanlar onun kıymetini bilmeseler de peygamberler ve O’nun varisleri olan ulema ve ümmetin vazifesi, onun değerini sürekli anlatmak, onunla insanları uyarmaktır.

“Biz onların ne dediklerini çok iyi biliyoruz. Sen, onlara karşı bir zorba değilsin. O halde sen, benim uyarımdan korkan kimselere Kur’an ile öğüt ver.” (Kaf, 45)

Rabbimiz bu mübarek sureye, Kur’an’ın değer ve kıymetine dikkat çekerek başlarken, Kur’an’ın dini tebliğdeki önemine dikkat çekerek son vermektedir. Burada Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ve O’nun ümmetinin görevi insanları imana ve dini hayata zorlamak değil, Kur’an’i hakikatleri sürekli tebliğ ederek insanları hakka ve hakikate davet etmektir. Genelde insanlık İslam’a davet edilirken özelde de Allah’tan korkanlara öğüt verilmesi salık verilmektedir.

Rabbimiz; “Sen onları bırak, uyarıldıkları günlerine kavuşuncaya kadar batıl inançlarına dalsınlar ve oynasınlar.” (Mearic, 42) buyurarak burada peygamberimizin şahsında nasihatçilere de bir taktik vermektedir. İnkârlarını inatla sürdürenlerin kendi hallerine bırakılmaları istenerek, onlar akıbetleri konusunda tehdit edilmektedir.

Rabbimiz; “Sen ancak ondan korkanları uyarıcısın.” (Naziat, 45) buyurarak Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in görevinin, Allah’a kavuşmayı inkâr edenlere kıyametin zamanını bildirmek olmadığı, ahiret kaygısı taşıyanları o güne hazırlamak olduğu bildirilmiştir.

Rabbimizin; Resulüne “Kalk da uyar.” şeklindeki emr-i ilahisi, mesajın insanlığa ulaştırılması ile ilgili görevlendirilmesinin ilanıdır. Öğüt vermek, sadece Resullerin değil ümmetin de en önemli sorumluluğudur.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.