İtaatin Kime?

Her şey itaatle kaimdir. İtaatin olmadığı yerde her şey durur. Dünya durur, gök durur, yer durur, güneş ve ay durur, gece gündüz durur, mevsimler durur. Rabbimiz bir kısım varlıkları mutlak itaat ettirirken, bir kısmını itaatte muhayyer kılmıştır. Rabbimiz dilediği zamana kadar hayatın devamı için gerekli olan varlıkları kesin itaat ettirmiştir.
Rabbimiz buyurdu ki:
“Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, ‘İsteyerek veya istemeyerek gelin’ dedi. İkisi de, ‘İsteyerek geldik’ dediler.” (Fussilet, 11)
Rabbimiz, kendine itaat üzere kurduğu kâinat düzenini insanın hizmetine sunmuştur.
“Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah akşam Allah’a boyun eğer.” (Rad, 15)
Rabbimiz, eşrefi mahlûk olarak yaratılan insana kendine itaati emretti fakat zorlamadı. Rabbine itaatin kendi yararına olacağını, isyanın ise kendi zararına olacağını bildirdi. İtaat konusunda onu serbest bıraktı. İnsana düşen, Âlemlerin Rabbine tüm varlıklar gibi itaat etmektir.
Kişi, itaatin gerekliliğini kendisine itaat etmesi gerekenlerin itaat etmediklerini gördüğün de anlar da iş işten geçer. Babasına itaat etmeyen bunun çirkinliğini evladının itaatsizliğine şahit olunca anlar, amirine itaat etmeyen de bunun çirkinliğini memuru kendine itaat etmeyince anlar. Rabbimiz kendisine, Resulüne ve emir sahiplerine itaati emretmektedir.
“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygambere itaat edin ve sizden olan ulü’l emre de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir.” (Nisa, 59)
Mü’min için nimetiyle külfetiyle hayat o kadar kolay ki kurallarını âlemlerin Rabbi olan Allah koymuştur. Yeter ki o kurallara uyulsun ve anlaşmazlıklar Kur’an ve Sünnetle çözülsün.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Kim bana boyun eğerse Allah’a boyun eğmiştir. Kim bana karşı gelirse Allah’a karşı gelmiştir. Kim yöneticiye boyun eğerse bana boyun eğmiştir. Kim yöneticiye karşı gelirse bana karşı gelmiştir.” (Müttefekun Aleyh)
Mü’min, kime ve nereye kadar itaat etmesi gerektiğini bilmelidir. Mü’min; Allah’a, Resulüne ve onlara itaat edenlere itaat eder. İtaat edilmesi gerekenlere itaat edilmediğinde ne evde ne işte ne mahallede ne köyde ne şehirde ne de ülkede dirlik, düzenlik olmaz. Menfaat ve çıkar çevreleri davul kimin sırtında olursa olsun, tokmağın kendilerinde olmasını isterler. Doğru olan ise sorumluluk kimdeyse yetkinin de onda olmasıdır.
“Allah’ın kurallarına ters düşmek emredilmedikçe hoşuna gitse de gitmese de Müslüman yöneticinin sözü dinlenip emrine uyulması gerekir. Eğer Allah’ın kurallarına ters düşme emredilirse sözünü dinleyip emrine uymak yoktur.” (Müttefekun Aleyh)
Mü’min, Allah’a isyan olan yerde hiç kimseye itaat etmez.
Hz. Ali radiyallahu anh’dan rivayetle: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir seriyye göndermiş ve başlarına da ensardan bir kimseyi komutan tayin etmişti. Kendilerine komutanın sözünü dinleyip itaat etmelerini emretti. Bir ara bir hususta komutanı kızdırdılar. O da ‘Odun toplayın’ dedi. Onlar odunu topladılar, arkasından ‘Ateş yakın’ dedi. Ateşi yaktılar. ‘Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, benim sözümü dinleyip bana itaat etmenizi emretmemiş miydi?’ dedi. Onlar: ‘Evet’ dediler. ‘Ateşin içine girin’ dedi. Birbirlerine baktılar ve: ‘Biz zaten ateşten Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e kaçtık’ dediler. Onlar bu halde iken komutanın öfkesi dindi, ateş de sönüverdi. Medine’ye döndüklerinde bu durumu Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e bildirdiler. O da ‘Eğer ateşe girselerdi içinden çıkamazlardı. İtaat, dinin güzel gördüğü konularda olur.’ buyurdu.” (Müttefekun Aleyh)
Müslüman emir sahipleri de hata yapabilir. Allah’ın kurallarına ters düşmek emredilmedikçe hoşuna gitse de gitmese de itaat etmek gerekir. Başkalarının size tercih edildiği uygulamalar olsa bile sabır tavsiye edilmektedir.
Useyd b. Hudayr radiyallahu anh’dan rivayetle: “Ensardan bir kimse: ‘Ey Allah’ın Resulü, falancayı görevli olarak atadığın gibi beni de görevli olarak atasan?’ dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: ‘Benden sonra sizler, ilerde başkalarının sizlere tercih edilip kayrıldığı bir takım uygulamalarla karşılaşacaksınız. Bunun için, Havz-ı Kevserde benimle buluşana değin sabrediniz.’ buyurdu.” (Müttefekun Aleyh)
Mü’min asla şeytan ve dostlarına boyun eğip itaat etmez. “Bir de şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için mutlaka fısıldarlar. Onlara boyun eğerseniz şüphesiz siz de Allah’a ortak koşmuş olursunuz.” (Enam, 121)
Huzeyfe b. el-Yeman radiyallahu anh anlatır: “İnsanlar Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e iyilikleri sorar, ben de bana ulaşır endişesi ile kötülükleri sorardım. Bir defasında: ‘Ey Allah’ın Resulü, biz cehalet ve kötülük üzere idik ama Allah bize iyilik getirdi. Acaba bu iyilikten sonra bir kötülük var mıdır?’ dedim. ‘Evet’ dedi. ‘Bu kötülükten sonra iyilik var mıdır dedim. ‘Evet, ama içerisinde bulanıklık vardır’ buyurdu. ‘Bulanıklığı nedir?’ dedim. ‘Benim yolumun dışında bir yol tutan bir topluluktur. Sen onların bir kısmını tanıyıp kabul eder, bir kısmını da reddedersin’ buyurdu. ‘Bu iyilikten sonra bir kötülük var mıdır?’ dedim. ‘Evet, cehennem kapılarının davetçileri vardır ki kim onların davetine icabet ederse onu cehenneme atarlar’ buyurdu. ‘Ey Allah’ın Resulü, onların özelliklerini bize anlatsan’ dedim. ‘Onlar bizim tenimizdendirler, bizim dilimizi konuşurlar’ buyurdu. ‘Bu işler bana ulaşırsa ne emredersiniz?’ dedim. ‘Müslümanların cemaatine ve imamına uyarsın’ buyurdu. ‘Eğer Müslümanların ne cemaati ne de imamı varsa?’ dedim. ‘Sen bu hal üzere iken ölüm sana gelene değin ağaç kökünü kemirecek duruma gelsen bile, bu fırkaların tümünden uzak dur!’ buyurdu.” (Müttefekun Aleyh)
Hatta bazıları dini kullanarak Allah’a isyan konusunda bile kendilerine itaati sağlamaya çalışırlar. Bunların sahtekârlığını nereden anlayacağız? Allah’a isyanı emreden ister imam, isterse emir olsun; o sahtekârdır. Müslümanların arasına fitne sokan sahtekârdır. Müslümanları birbirine katlettirenler sahtekârdır. Nasları çarpıtanlar sahtekârdır. Müslümanlara karşı Yahudi ve Hristiyanlarla işbirliği yapanlar sahtekârdır. Yaptığı işlerle İslam’a ve Müslümanlara, ister doğrudan ister dolaylı olarak zarar verenler sahtekârdır. Mü’min kiminle hareket edip kiminle hareket etmeyeceğini bilir. Mü’min kiminle omuz omuza olduğuna iyi bakmalıdır.
Bu millet kime itaat edip kime isyan edeceğini bilip uymadığı sürece; kâfir, zalim ve hainlerin boyunduruğundan kurtulamaz.