Amentü ve Müslüman Şahsiyet Oluşumu

Şahsiyet, insanı diğer insandan ayırmamıza sebep teşkil eden, kişinin şahsına münhasır duruş, duyuş, tavır ve davranış özelliklerinin kapsamıdır. Her insanın hayata, olaylara bakış tarzı, hayata ve düşüncelerine renk verir. Şahsiyet oluşturur. İnsanı, diğer varlıklardan ayıran en önemli yanı, Rabbimizin insana bahşettiği akıldır. Aklın hocasına göre şekil alacak olan düşünce tarzı, hayata dair kişilik tavırlarımızı ortaya kor.
İnsanların eylem ve faaliyetleri, davranışın gözlemlenen yanıdır. Her eylemin ve davranışın ortaya çıkışı, zihinde bir şeylerin geçmesine bağlıdır. Bunlar düşünme, duygulanma, algılama, anlama… gibi şeylerdir. İbn’i Sina, bunları iç duyu, ortak duyu, hayal gücü, tahmin gücü, ilham, rüya ve vahiy olarak sıralar. Bunlara zihinsel oluşumlar adı verilir. İnsan davranışları psikolojinin çalışma alanlarındandır. Bir şahsın ya da bir kitlenin, toplumun davranışlarının ne olduğu, niçin ve nasıl olduğunu araştırmak, o toplumu ve toplumu oluşturan şahıslar hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlar.
İnsan tecessüs (merak) eder. Bu merak, onun bazen bilgilenmek için öğrenme ihtiyacından kaynaklanır. Bu öğrenme isteği, insanın hem kendini, hem de kendi dışındaki dünyayı kavramak ve anlamak ihtiyacından kaynaklanır. Elde ettiği bilgilerde, şahsın çevresine uyum sağlamasını kolaylaştırmak içindir. İnsan her zaman kendiyle olduğundan, kendini, yani insanı merak eder. “Nedir insan?” sorusuna cevap arar. Bu cevap arayış sadece aklın kullanılmasıyla olacak olsa gizemli bir varlık olan insan hakkında tam bilgi sahibi olmakta nakıslıklar olacaktır. İnsanın kendini anlaması için; kendini yaratan Rabb’in vahyine ihtiyacı vardır.
Vahyin hedefinde de insan vardır ve Kur’an insanı inşa etmek için gelmiştir. Bu bize Rabbimizin insanı önemsediğini gösteriyor. Allah’ın insanı önemsemesine rağmen, insan yaratılışında var olan nisyandan dolayı Allah’ı önemseme konusunda zaafa kapılabilmektedir. Aklın hocası vahiy olmaz da şeytan olursa, benlik, nefis ve kötü çevre insanın vahiyle arasına büyük engeller çıkarır. Tıpkı Cahiliye toplumunda olduğu gibi. Ancak insan tabiatına uygun bir tebliğ ve terbiye sayesinde akıl, kötülüğü (şerri) bırakır ve iyiliğe (hayra) yönelir.
Kuran incelendiği zaman görülür ki, en çok bahsedilen konu inkâr ve iman psikolojisidir.
İman ve inkâr, insanı ilgilendiren kavramlar olduğuna göre bu insanın dünyada yaşadığı hayatın bir anlamı ve bir gayesi olmalıdır. Gaye, lügatte; bir şeyin nihayet noktası olarak tarif edilirken, ıstılahta; bir şeyin varlığı, kendisi için olan şey diye tarif edilmektedir. Yaşadığı hayat insan içindir. Tüm canlılar içinde insan; akıl, irade, ruh ve bedenden ibaret bir varlık olduğundan, beden olarak maddi tarafını, ruhi olarak da manevi tarafını eşit tutacak bir hayatı sürdürmek zorundadır. İnsan ancak yaratılış gayesine uygun yaşadığı zaman mutlu olabilir. İnsanın yaratılış gayesini yüce Allah ayetiyle açıklamıştır. “ Cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”(Zariyat, 56) Kulluk görevinde insanın teslim olduğu rehbere göre bir hayat yaşayacağı muhakkaktır. İnsan rehberini kendi akıl ve iradesiyle seçer.
Aklın rehberi vahiy olursa müslüman şahsiyet oluşur.
Aklın rehberi şeytan olursa, inkârcı (müşrik ) şahsiyet oluşmaya başlar. Amentü esasları müslüman şahsiyetinin oluşmasında ve hedefe ulaşmasında önemli faktördür.
Müslüman şahsiyetinin oluşması için öncelikle sağlam bir ALLAH inancının oluşması gerekir. Allah ortak kabul etmeyendir ve yegâne varlık sebebimizdir. O, tek bir ilahtır ve buna melekler ve ilim ehlide dosdoğru şahittir.(Al-i İmran, 18) Kalpler Allah’ın elindedir. İnkârcıların kalplerini inkârları sebebiyle mühürleyendir.(Nisa, 155) Ondan başka kuvvet yoktur, azabı şiddetlidir.(Bakara, 165) Her şeyi ilmiyle sarıp kuşatmıştır.(Fussilet, 54) Gaybı bilmek yalnızca Allah’a mahsustur. Bütün işlerin sonu Allah’a varacaktır. Sadece ona ibadet edilip ona dayanmalıdır.(Hud, 123) Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir ve her varlık ona muhtaçtır.( Fatır, 15) Daima diri olup (Bakara, 225) Şaşırmaz ve unutmaz. (Meryem, 64) Secde edilen (Nahl, 49) Tesbih edilendir (Hadid, 1) Hamd edilen (Zümer, 75) ve övülmeye layık olandır.(Şura, 28) Baki olandır.(Rahman, 26-27) İzzet ve şeref sahibidir, daima üstün ve galip olandır. (Mücadele, 21) Gerçek dost ve yardımcı olup, (Ankebut, 22) bütün âlemlerin sahibi olan, (En’am, 162) en güzel vekildir.(Zümer, 62)
Böyle özelliklere sahip olan yegâne varlığı Rab olarak kabullenmek ve ona teslim olmak aciz ve zavallı bir varlık için en büyük şeref olmalıdır. Çünkü kendini muhatap almış ve yol gösterici kitabını(vahyi)melek aracılığıyla, Rasulleri vasıtasıyla göndermiş ve bunun karşılığında müslüman kimlik ve şahsiyetini muhafaza edip onurlu bir hayatı yaşaması için Üsve-i Hasene olan peygamberini örnek yaşayışla görevlendirmiştir.
O, (sallallahu aleyhi ve sellem) müjdeci ve uyarıcı olarak hak (Kur’an ) ile gönderilmiş (2/219 ) bir elçidir. (2/252) İnsanlar arasında hükmetmek ve hainlerin savunucusu olmamakla vazifelenmiştir. (4/105) kâfir bir topluluğun hidayete ermesi için, rabbinden indirileni tebliğ etmek ve isyanlarının acı akıbetini hatırlatmak da vazifelerinin arasında yer almıştır. (5/67) Ümmidir ve mülkün sahibinden vahiy almaktadır. Kendisine iman edilir ve imanın sahih olası içinde peygamberin ve Allah’ın sözüne inanmak gerekir ki, hidayete erilmiş olsun. (7/158) Allahın diğer elçileri gibi, Efendimiz de uyarıcı ve korkutucu olarak gelmiş, iman eden ve davranışlarını düzeltenler, onun iman ettiği gibi iman edenler için korkmayacak ve mahzunda olmayacaklardır. (6/48) tebliğle görevlendirildiği toplumda müslümanlardan ilkidir ve müşrikliğe baş kaldırandır. (6/14)
Peygamberle ilgili ayetler ve Peygamber Efendimizin ortaya koyduğu duruş ve kararlılık onun nasıl bir insan şahsiyeti oluşturmak için hangi metotları göstermesi ve uygulaması gerektiğini de bizlere göstermektedir. İnsan için nihaiyi varış yeri olan kıyamet ve hesap günü her ümmet için kendi nefislerinden şahitlerin geleceği gün, müslümanlar için şahit olarak da Peygamber Efendimiz getirilecektir.(16/89) söz fiil ve eylemlerinde Allah Rasulü’nü örnek alıp, yaşantısını hayat tarzı haline getiren, şahsiyeti oturmuş bir müslüman istemektedir Rabbimiz. Ve bunu isterken de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin sadece bir uyarıcı, kendisine uyulması gereken en güzel örnek ve Kur’an’ın büyük bir haber (38/65-70) olduğu bizlere ileten bir elçi olarak hayatımızda peygamberin yerini belirtmektedir.
Müslüman bir şahsiyete sahip olabilmemiz için, şirkten uzak olmanın yanında Hz.Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemi peygamber olarak kabul edip, tevhidin dışına çıkmamak gerekiyor. Tevhidin dışına çıkmak şeytanın istediği bir iş ve eylemdir. Bunun için Kur’an’da sakınmamız gereken müşrik karakterlerinden de bahsedilmektedir ki, müslüman şahsiyeti ve kimliği oluşurken müşrik karakterinden uzaklaşılsın.
Kur’an da yaklaşık 41 ayette müşrikten ve müşrik karakterinden bahsedilir. Şeytanın dostudurlar ve şeytanın telkinine uyarak müminlerle mücadele ederler. (6/ 121) Allah’a şirk koştukları için cehenneme konuk olacaklardır. (Kehf,102) Kur’an hakkında şüphe içerisindedirler. (Hac, 55) nasihate ve öğüt almaya kapalıdırlar, dinlemezler. ( Saffat, 13) bilgisiz kavimdirler.(9/6) Allah’ın anılmasına tahammül edemezler. (Fussilet, 26 ) İman edenlere karşı en şiddetli olanlar yahudiler ve müşriklerdir. (5/82) Müminleri ve dini alaya alırlar.(Saffat, 14) Müşriklerin, mümin için hayrın indirilmesini istememek gibi özellik vardır. (2/105) Müminleri ateşe davet ederler.(2/221) ruh halleri sıkıntılıdır. (En’am, 125)
Oysa vahiy (Kur’an) tüm insanlık kurtulsun diye rehber olarak inmiştir.
Vahiy ( Kur’an ) sakınan ve arınmak isteyenler için yol göstericidir.(2/2) kesin bir delildir ve nurdur. (Nisa, 124) Allah’ın rızasını arayanı kurtuluş yollarına iletir.(Maide, 15-16) Karanlıktan aydınlığa çıkarır. ( İbrahim, 1) müminler için şifa ve rahmet iken kâfirlerin sadece ziyanını artırır. (İsra, 82)
Ve Kur’an insanın mümin şahsiyetiyle hayat sürmesini ister ve müminleri karakter eğitiminden geçirirken şöyle özelliklerinden bahseder.
Müminler yalnızca Allah’tan sakınırlar ve korkarlar.( Mearic, 27 ) Yalnızca Allaha ibadet ederler. (Yunus,104) Allah’ı her şeyden üstün tutarlar. Hiç bir kınayıcının kınamasından korkmazlar.( Maide, 54 ) Allah’tan başka ilah aramazlar. ( En’am, 19 ) Hiçbir kuşkuya kapılmadan iman ederler. ( Maide, 83 ) her şeyin Allah’tan olduğunu bilirler, Allah’a tevekkül ederler. (Tevbe, 51) En büyük hedefleri Allah’ın rızasıdır. (Nisa, 114 ) Allah’ın ayetlerine gönülden boyun eğerler. ( Al-i İmran, 199) Allah’a asla nankörlük etmezler. (Neml, 40) Kadere iman ederler, zorluklar imanlarından döndürmez. Tevekkül ehlidirler. (Tevbe, 51) Gelecek endişesi taşımazlar. (Bakara, 268) Kıyamet gününe kesin olarak inanırlar. ( Şuara,7)
Dünya, müslümanlar için boş bir amaç uğruna yaratılmamıştır. Oyun ve eğlence yeri de değildir. Bir imtihan alanıdır. ( İnsan, 2) Her nefis ölümü tadacaktır ama, ölüm de bir son değildir. Kötülük ve iyiliklerin değerlendirileceği bir yerdir. ( Enbiya, 35) şeytan aldatıcı olduğu gibi, o (dünya) da aldatıcıdır. ( Fatır, 5) babanın oğula, oğlun babaya fayda veremeyeceği güne hazırlık yeridir. (Lokman, 33) Müslüman için dünya hayatı gökten indirilen bir su gibidir. Bu su sayesinde yeryüzünde bitkiler birbirine karışır nihayetinde bir çöp kırıntısı olup rüzgâr savurur gider. (Kehf, 45)
İslam Müslüman şahsiyetini oluşturulmasında, uhrevi sorumluluk fikrini asıl olarak alır. Sosyal hayatta cemiyetle şahsiyet meselesi de bununla ilgilidir. Müslüman şahsiyetinin oluşmasında ahiret ve sorumluluk fikri, korku ve ümit, fertleri topluma bağlayan önemli bir bağlaçtır. Ahirete inanmakla insan bu dünyadan daha güzel ve sonsuz bir hayatın kendisini beklediği bilincine erişir. Yaşadığı dünyaya ilim (rabbi tanıma) ve fazilet kazanmak için geldiğine, şu an yaşadığı hayattan daha yüce ve ebedi bir hayatta sonsuz yaşamak içinse, bu dünyada kazanacağı yüksek ilim ve faziletlere bağlı olduğuna inanan fert ve cemiyet sorumluluk bilinciyle hayatını devam ettirir.
Amentüde belirtilen ahiret inancı neyi gösteriyorsa, o yoldan giderek ahlakını ve aklını vahyin aydınlığıyla aydınlatır.